Siyaseti bıraktıktan sonra zamanın bütününü kendine ayırıp modern Evliya Çelebi örneği ülkemizde ve dünyada gezip görmediği yer neredeyse yok denecek kadar az olan eski bakan Ersin Taranoğlu, yaklaşan yerel seçimlere renk katacak öneri ve çıkışları ile dikkati çekiyor şu sıralarda…

Bakıyorsunuz bir grup arkadaşı ile bir dağa tırmanıyor, canı sıkılıyor Ege’de zeytinliğine gidiyor, gün oluyor Niğde’nin bir köyünde organik buğday üreten tarlasında geziyor…

Şu sıralarda projeleri ile ilin siyasal gündemini oluşturacak söylemlerde bulunan Ersin Taranoğlu son olarak giymiş dalgıç kıyafetlerini, dalmış Sapanca Gölü’ne…

Gördüklerini detaylandırmamış, yanlış anlaşılmasın diye…

1994-99 dönemi Adapazarı Belediye Meclisi üyeliğim sırasında ilgi ve sorumluluk alanıma giren gölün tabanında gördüğüm ve ürperdiğim kirli tabakanın yerli yerinde olduğunu tespit etmiş Taranoğlu…

Açıklamalarına karşı görüş sunan SASKİ Genel Müdürü Dr. Rüstem Keleş de diyor ki;
“Özellikle göl kıyısında bol miktarda bulunan su bitkileri gölde Mayıs ayında ortaya çıkıp Ekim ayında çürümeye başlamaktadır.
Bu bitkilerin bulunduğu bölgeden alınan dip çamurunda organik madde bakımından yoğun siyah çamur bulunur.

Çürüyen materyal zaman zaman gölün dip bölgesine de sürüklenerek birikim oluşturur.

Yapılan analizlerde şimdiye kadar toksik bir yapıya rastlanmaması bu doğal süreçten kaynaklanmaktadır.”

Yani o gün bugündür gölde değişen bir şey yok…

Kokusu iğrenç olan o yağlı, kaygan ve siyah tabaka ne yazık ki gölün tabandan nefes almasını ve çoğalmasını engelleyen bir kirli örtü halinde bugün de dünyanın en tatlı dördüncü içme suyu deposu olan, Mevla’nın bölgemize armağanı gölümüzü tehdit eden kirlilik olarak duruyor…

1994 yılı başlarında, gölün ortasından depolara su taşıyan ana boru kopunca, bir ucu işte bu kirli tabakaya batmış ve şehir şebekesi ağır kokulu pis sularla dolmuştu…

Neden sonra boruları onarıp şehre temiz su verdiğimiz güne kadar, belediye olarak çektiğimiz sıkıntıyı anlatacak kelime bulamamıştık…

Ersin Taranoğlu’nun dalışta tespit ettiği o kirli tabaka gölün ayrılmaz bir parçası haline gelmiş bulunuyor…

O kirli ve pis kokulu tabakanın temizlenmesi öyle kolay bir iş değil ki hala yerinde duruyor…

Çevresinde kirliliği doğuran olay sürüp giderken gölün geleceği adına üzüntü duymamak mümkün mü!

Sakarya Büyükşehir Belediyesi ve SASKİ bu olayı biliyor ve ona göre alternatif temiz su arayışını sürdürüyor…

Ballıkaya, Akçay ve benzeri su kaynaklarını depolayacak devasa çalışmaların altında yatan gerçek sebep de işte bu endişelerden kaynaklanıyor hiç şüphesiz….

Suya yatırım her şeyden önce gelir…

İnsan aç yaşar belli bir süre ancak susuz yaşaması mümkün değildir…

Nitekim unutulmaz Şair Cahit Sıtkı Tarancı “Desem ki” adlı edebiyat dünyamızın en çarpıcı duygusal aşk şiirinde
“Sen benim için hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin,
Nimettensin nimetten.”

dizeleriyle taçlandırdığı suya, her kim ki sağlar temizlik berraklık ve içilebilirlik adına katkı, ister eski bir bakan olsun ya da mevcut bir yetkili, yer alır bu ilin gönlünde ve gündeminde…

Ersin Taranoğlu’nun suyun soğumaya başladığı şu günlerde göle dalıp devam edegelen bir tehlikeyi ilin gündemine taşımasını son derece yerinde ve olumlu bulduğumun altını çizmek isterim…

İşte adım adım yaklaşan böyle sıkıntılı bir tehlike derken “geliyorum” ona “Gelsen de zararın olmaz” diyen bir önlem alınması adına yetkili etkili kim varsa (ki öyle yapıldığına inanıyorum) “Beyaz”, sıkıntıyı bir kez daha gündeme taşıyan Ersin Taranoğlu’na “Siyan güller” gitsin istedik