10 Kasım 2016'da, Trump'ın ABD başkanlık seçimini kazandığı gün yazdığımız yazı aşağıda.

Neyi görememişiz?

Trump'ın Erdoğan'la iyi anlaşacağını söylemiştik. 

Yanıldık mı? Hayır.

"Yeni Nesil Liderlik" başlığı altında açıkladığımız dünya politik realitesinin ne demek olduğunu Trump'ın önceki gün Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı kapıda karşılayıp kapıda tek başına bekleyip uğurladığı buluşmada gördük. 

Merkel'in yüzüne bakmayan Trump, Erdoğan konuşurken gözünü Cumhurbaşkanımızdan alamadı.

Merkel'in elini sıkma nezaketini bile göstermeyen Trump, Erdoğan'a karşı son derece misafirperverdi.

Bu Türkiye'nin gücü ve itibarıdır.

Erdoğan'ı sevmeseniz bile Türkiye'yi seviyorsanız bundan onur duymalısınız.

Türkiye, Tanrı Dağları'ndan Zeytindağı'na kadar dünyanın bütün dağlarında ve o dağların eteklerinde yaşayanlar üzerinde hakkı, sorumluluğu ve itibarı olan çok büyük bir ülkedir.

Erdoğan'ın ABD ziyaretinden önce "Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti" açıklaması nasıl sadece Zeytindağı'nı bağlamıyorsa, Putin'le Çin'de buluşması, Çin devlet başkanının Putin ve Erdoğan'ın ortasında verdiği poz da sadece Tanrı Dağları'nı ilgilendirmiyordu.

Trump ve ABD bunların ne anlama geldiğini bilecek kadar tecrübe kazandı son iki yüzyılda.

Peki ne anlama geliyor Tanrı Dağları ve Zeytindağı?

İki dağ nerede ve bu dağlarda bin yıldır neler olmuş, dağların altında, etrafında neler ve kimler var, bir bakın isterseniz.

Erdoğan Beyaz Saray'da ABD Başkanı ve bütün dünyanın pür dikkat dinlediği konuşmasını yaparken, emin olun Trump Erdoğan'ın arkasında o dağları görmüştür.

Türkiye ve Erdoğan dünyanın vicdanı ve ağırlık merkezi olmayı başarmıştır.

Gerisi, dünya siyasetini ve ülkelerin gücünü, "aldım verdim, ben seni yendim" çocuk oyunu gibi görenleri oyalayacak politik magazinden ibarettir.

"Yeni Nesil Liderlik"le, ülkesinin menfaatlerini onurla ve güçlü temsille "diktatörlüğü" bilerek birbirine karıştıranlar ne derse desin, biz, Türkiye ve temsil ettiği zirveler adına Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a müteşekkiriz.

Evet, okuyalım mı Trump seçilince yazdığımız yazıyı? Buyrun:

...

"Benim yazmaya sizin de okumaya vaktiniz yok.

Kestirmeden gidelim.

Trump yeni ABD Başkanı seçildi.

278'e 218 delegeyle 45. ABD Başkanı Donald Trump'tır.

Hiç şaşırmadım.

Hillary'yi destekleyenler şaşırmış olabilir.

Kocasından sonra aynı koltuğa oturmaya heveslenen bu kadıncağızı destekleyenler, ablalarının mağlubiyetine oturup ağlayabilirler, onların sorunu. Parayı verirken düşüneceklerdi.

Trump başkan olsa ne olmasa ne?

Bizi çok ilgilendirmez, bu bir.

Elbette ilgilendirir ve Ortadoğu politikalarımız ve ekonomi başta olmak üzere Türkiye'nin konunun tarafı olduğu son derece açık, bu da iki.

"Zaten başkanın kim olduğunun bir önemi yok" diye yaygınlaşan bir mavrayı ciddiye alan safdillere, Kennedy suikasti ve Nixon istifası hakkında kitaplar okumalarını ve filmler izlemelerini tavsiye ediyorum.

ABD Başkanı sadece Amerika'nın başkanı değildir.

Tıpkı Türkiye'nin başkanının sadece Türkiye'nin başkanı olmayacağı gibi hem reel politik hem sosyo politik bir gerçek bu.

Zaten bu nedenle Hillary teyze kocasının koltuğuna oturamazdı.

Bağışçıları arasında hiçbir duası tutmayanların bulunması ne kadar etkili oldu, Trump'ın kareli mavi Erdoğan ceketinden giymesi nasıl bir destek sağladı, bunu twitterfenomenlerinin espri yeteneğine bırakıyorum. Yeni firstlady geyikleri sosyal medyada hepsini geçecektir o da ayrı.

Evet, hiç şaşırmadım.

Çünkü dünya, tıpkı 1920 sürecinde olduğu gibi yeniden ve çok açık biçimde güçlü liderler dönemine giriyor.

"Liderler zaten güçlü degil miydi?" diyenler yazının kalanını okumasa da olur. Burada sütun doldurmaya çalışmıyoruz. Özet geçiyoruz.

Erdoğan ve Putin'in buralardan dünya politikasına yapacağı etkinin karşısında kusura bakmasın ama Hillary abla duramazdı.

"Başkan değil sistem önemli" diyenler lütfen bu yazıyı terk edin. Herhangi bir haber kanalında, evleneceksen gel tadında yeteri kadar haber ve yorum var sizin için.

Türkiye, çok kısa zaman içinde başkanını seçecek ve devleti yeniden kuracak. Yeni bir devlet kuracak demiyorum. Mete Han'dan bu yana ne yapıyorsa, genetik kodları, coğrafyası, ruh iklimi neyi icap ettiriyorsa onu yapacak. Ne Selçuklu bunun dışındadır ne Osmanlı ne de 1923 Cumhuriyeti.

Trump, emlak işinden anlayan, para hareketlerini ve yönünü sezen, gerçekçi, kestirmeci ve dobra bir ABD Başkanı olarak işin başındadır.

Muhatapları da Erdoğan ve Putin'dir.

Trump-Putin ilişkisinin kilit aktörü de Erdoğan olacaktır.

Trump, dünyanın kaçınılmaz trendi olan yeni nesil liderlik konusunda ülkesine ne kadar faydalı olur, zamanla göreceğiz.

Erdoğan'la iyi anlaşacağını tahmin ediyorum.

İyi geçinmesi de tavsiye olunur.

Bıdıbıdıyla geçirecek zamanı olmayan bir dünyada, kartlarını daha açık oynayan, basit korkularla politika üretmeyen, tuttuğunu koparan yeni nesil liderlerden biri olsun diye seçildiğine inanıyorum.

Umarım beni yanıltmaz.

Bizim yapacağımız ise, hiç oyalanmadan Erdoğan'ı başkan seçmek ve Trump'ın karşısına yeni nesil liderlerin en güçlüsü olarak oturtmaktır.

Kanal İstanbul'un ne demek olduğunu Hillary abladan daha iyi anlayacağı için başkan oldu Trump.

Kaybedecek vakit yok çünkü.

Türkiye için de böyledir bu, ABD için de.

Gecenin ikisinde "Clinton Başkan" manşeti atan Posta gazetesine göre bakıyorsanız bu işlere, Erdoğan'ın başkanlığı da, Trump'ın seçilmesi de size sürpriz gelebilir.

Bu yazıyı da okumayın diyeceğim yine ama yazı da bitti bu arada.

Hazır 10 Kasım da geldi, siz Atatürk diktatör müydü, değil miydi bunu düşünün bir daha.

"Değildi" diyeceksiniz, "büyük liderdi" diyeceksiniz. Hah ben de onu diyorum işte. Fakat anlatamıyorum."