Uzun yıllardır Türkiye üzerinde oynanan bir oyun, daha doğrusu, oynanan bir çok oyundan biri, sürekli gösterilen bir “sopa”dır, “soykırım.”

                      Düşman cephe, namı diğer “Haçlı” cephesi, tarihin derinliklerinden beri tek kartla değil, birçok kart ile oyun oynuyor, ÇEŞİTLİ KANALLARDAN BİZİ SIKIŞTIRMAYA ve KUŞATMAYA DEVAM EDİYOR. Terör kartı, ırkçılık, mezhepçilik, sağ sol, soykırım, Kıbrıs, Ege ve Kıta sahanlığı, AB, Karabağ, demokratikleşme, insan hakları gibi birçok kartı, meseleyi kullanıyor, yer ve zamana göre bunlardan birini ya da birkaçını devreye sokuyor.

                    Bir zamanlar “Asala” terörü ile devreye girmişler, birçok elçimizi hunharca katlet-  mişlerdi. Yine yıllardan beri soykırım iddiasını meclislerine getirip, kararlar alan malum “tek dişi kalmış canavarları” sahnede hep gördük ve görmeye de devam ediyoruz, edeceğiz de

                   Almanya bunların  sonuncusu da olmayacak.

                  ABD 43 eyalette bu kararı almış. Her sene 24 Nisan geldiğinde de, ABD başkanı” soykırımı kabul edecek mi, etmeyecek mi, acaba ne diyecek” diye “soykırım sopası” başımızda gezdirilir, yeni tehditlerle yeni tavizler koparılır, “bak ha, emrimize amade olmaya devam etmez, en ufak bir yaramazlık yaparsanız, tanırız” tehdidiyle bizi karşı karşıya bırakırlar. Güya “soykırım” demeyerek, onun yerine “büyük felaket” diyerek de, hem Ermeni Diasporası tatmin edilir, hem de Türkiye aldatılır, oyalanır.

               ABD eyalet meclisleri, Galler, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Bask özerk yönetimleri dışında ve Almanya’dan önce, 1965 de Uruguay, 1982 de Kıbrıs Rum Kesimi, 1993 de Arjantin, 1995 de Rusya, 1996 da Kanada ve Yunanistan, 1997 de Lübnan,  1998 de Belçika, 2000 de İsveç, İtalya ve Vatikan, 2001 de Fransa, 2003 de İsviçre, 2004 de Slovakya ve Hollanda, 2005 de Venezüella, Litvanya ve  Polonya, 2007 de Şili,  2014 de Bolivya, 2015 de Çek Cumhuriyeti, Paraguay, Lüksemburg, Bulgaristan, Avusturya, Brezilya ve hasım olduktan sonra da Suriye, 2016’da da Almanya olmak üzere, 29 ülke bu oyuna dahil olmuştur.

              Dikkat çeken bir husus ise, soykırım sopasını tanıyan/ gösteren  29 ülkenin, 18’i, 2001 yılından sonra, yani, son 15 yılda  bu güruha katılmış olmasıdır!

             Ermenistan; bunca tavizimize, eski C.Reisimiz A.Gül Bey’in Ermenistan’a dostluk maçına gitmesine, Van Akdamar kilisesinin onarılıp, tek bir Ermeni ve Hıristiyan olmamasına rağmen  ibadet hakkı verilmesine, tüm vakıf haklarının iade edilmesine ve C. Başkanımızın, o zaman başbakan iken “Ermenilerin yaşadıkları acıları anlamak insanlık vazifesidir” demesine, binlerce Ermeni’nin Türkiye de kaçak çalışmasına göz yumulmasına, Ermenilerin  Karabağ’ı işgal edip, vahşi soykırımı yapmasına ve şifai kınamadan başka bir şey yapmamamıza, hiçbir müeyyide uygulamamamıza rağmen, zerre geri adım atmamış, bilakis bu tavizleri mevzi kapma olarak görmüş, hain faaliyetlerine ve düşmanlığına  devam etmiştir. Tıpkı, çözüm süreci adı altında verdiğimiz çok sayıda hak ve tavizleri, cani şebekesi, mevzi kapma ve silah yığınağı yapma şeklinde değerlendirdiği gibi.

             1915 Cihan savaşında Almanya müttefikimiz! olmasına, bunca vatandaşımızın orada yaşamasına, neredeyse Türklerin 2.vatanı gibi bir fiili durum olmasına, yaklaşık 60 yıldan beri 3-4 milyon vatandaşımızın  Almanlarla siyasi, kültürel, iktisadi ve sosyal olarak iç içe olmasına rağmen, hem de tarihin en büyük soykırımlarından birini yapmalarına karşılık, utanmadan, sıkılmadan  bu oyuna girmiş, onlarda bu sopayı gösterme kalleşliğine dahil olmuşlardır.

               Ceddimiz Osmanlı Devletinin, aynı mihraklarca yok edilip, 20 milyon k. metre kare toprağımızı  kaybedip, bir milyon k.metre karenin altına düşüren “tek dişi kalmış canavarlar,” 100 yıl sonra, tüm İslam Alemini olduğu gibi, bizi de bölüp parçalamak ve yutmak için, dört koldan saldırıyor, kuşatıyor, her geçen gün çemberi daraltıyorlar.

              Esasında tüm bu ülkelerin aldıkları bu karalar “malumun ilanı,” beklenendir. Arkalarında ise, esas azmettirici ve hami olarak ABD, İngiltere ve ziyonistler bulunmaktadır. Soykırım sopasını gösteren tüm bu ülkeler, bu azmettirici hamiler adına hareket etmekte, kuklalık yapmaktadır.Elbette ki onlar vazifesini yapıyor,tarihin derinliklerinden beri yaptıklarını tekrarlıyorlar. Yeni bir şey yok.

              Çok çok acı olan ise; Almanya’da yaşayan Türk kökenli ya da Anadolu menşeyli  vekillerin, yani bizden olanların, bizi arkadan vurması. Almanya da kaybettiğimiz neslimiz. Becerip koruyamadığımız, asimile olmaktan kurtaramadığımız binlerce Almanyalı çocuklarımız. O vekiller ve daha niceleri.

                Tek bir aklıselim çıktı: Bettina Kudla. O da Anadolulu değil. Dedi ki: “Almanya dışındaki ülkelerde tarihi değerlendirmelerde bulunma, Alman meclisinin vazifesi değildir.”

               Almanya’nın bu kararı sonucu ne olur? Hiçbir şey olmaz. Biraz hamaset, gaz alma, tiribünlere bir şeyler söyleme ve kısa bir süre sonra unutulur gider. Bu güne kadar bu kararı alanların unutulduğu, o ülkelere, hiçbir şey yokmuş gibi davranıldığı gibi.

              Yapmamız gereken; içerde  cani şebekesi ve hamileri hariç, 78 milyon kenetlenmek, kuma particiliği terk etmek, tüm partiler, STÖ’ler, dernek, vakıf, oda, basın, yazar, düşünür, ilim adamı, cemiyet, cemaat, kanaat önderi ve benzeri ne varsa bir araya gelmek, KUVAYI MİLLİYE oluşturmak, ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı, kin ve nefret tohumları ekici politika, siyaset ve particilikten uzaklaşmak, düşman cepheyi içerde ve dışarıda artırmak değil azaltmak, dışarıda da; akraba ve dindaş ülkelerle bir araya gelmenin yolunu aramak, siyasetini gütmek ve çaba harcamaktır.

                İSLAM ÜLKELERİNİ TEK TEK AVLIYORLAR. HEM DE, BİRİNİ/ BİRKAÇINI  DİĞERİNE KARŞI YANLARINA ALARAK VE KULLANARAK. BİZ İSE HALA KASA, MASA VE NİSA PEŞİNDE, OYUNDA OYNAŞTAYIZ!

                17-18.Yüzyıl da, ceddimiz Osmanlı ahalisine, “Osmanlıyı parçalayacaklar, yıkacaklar” denseydi, “imkansız” diyeceklerdi. Ama oldu. Aynı şey “Endülüs İslam Devleti” için de geçerli. 800 Yıl yaşadıktan sonra tarihten silindi. Şimdi de Irak, Suriye ve Libya’ya bakınız!

                Günümüze gelerek, çevremizdeki Müslüman ülkeleri hatırlayalım ve onların başına gelenlerin, bizim de başımıza gelebileceğini, geleceğine dair (Allah muhafaza etsin ) büyük işaret ve çalışmaların olduğunu unutmayalım. TİTREYELİM VE KENDİMİZE GELELİM VE DERİN UYKUDAN UYANALIM. DAHA FAZLA GEÇ KALMADAN!