“Düzenleyemedikleri” trafik tartışması gündemden düşsün cin fikirliği yoksa saflıklarından manşeti verdiler. “Sıfır tolerans.” Demek ki önceden az da olsa var imiş? Acep niye var imiş? Şimdi niye yoğ imiş? Hedef kim? Seyyar. Sokak işgal eden esnaf. Vaaayyyy! Büyükşehir çalışıyor! Mesela bir dükkan var, aha da buraya yazıyorum, bu tavizsiz düzenleme ona sökmeyecek! Herkesin aklına aynı(!) dükkan geldi. Yaşasın geleneksel Adapazarı komşuluk ilişkileri! Taşra dayanışması! Batının ahlaksızlığını değil teknolojisini almak isteyen mümin, mütevekkil Anadolu insanının eşsiz dostluğu!
Dükkan önleri bayram alış verişinde şenliklenmiş, üçtekerlide ızgaranın yanına domatesi dizen basmış tükrük köftesinin dumanını Kent Meydanı’na, cümlesi Dar Sokak’ı dar etmiş gelip geçene, iş bitmiş, parsa toplanmış... Eylül’de yeni yayın dönemine girmiş TV kanalı gibi hamaratlanmış belediye. Arefe günü neredeydiniz? Gardan hemen sonra demiryolu duvarına sırtını yaslamış, tahta masa üstünde ikinci el gsm pazarı ne olacak? Kaldırabilir misiniz? Nereye kaldırabilirsiniz? Kaç metre uzağa? Niye bir de? Ne hakla? Hangi yüzle? Yahu senin andezitli medar-ı iftiharın Uzunçarşı kural dışı, ahlak dışı, etik, estetik dışı değil mi? Binlerce hasarlı konut? Kurbanlık üniversite öğrencileri? Efendim seyyar niye var? Var. Çünkü bizim kafamız seyyar! Bağımsız bir yerel yönetim kuruluşu olsa, müfettişini Uzunçarşı’ya gönderse, bin ayrı ceza yer belediye. Pislik içinde zavallı Uzunçarşı. Sanki belediyenin işleri doğru da seyyarın yanlışı kusur kaldı? Türkiye’de tek(!) kayıtdışı seyyar sanki! Al sana mecburen yine zavallı deve yine onun eğri boynu.
Nedir tolerans? Tolerans yani hoşgörü yani müsamaha. Mesela mühendislikte “işlenmiş bir parçanın yapım ölçüsünde olabilecek özür payı” yani “oynama payı.” Almancası da “toleranz.” Allah yapısı değil demek istiyor gavur. Allah yapısı olan insanda bile “müsamaha” edilmesi gereken yanlar, yönler yok mu? Huuuu! “Tolerans”sız belediye! Latince “tolerantia” da “katlanmak” demek. Katlanmak! Bak ne güzel, kendiliğinden geliyor anlam! Deyin bakalım ama tek ayağınızı havaya kaldırmadan, elinizi de vicdanınıza koyarak, belediye mi daha çok katlanmaktadır bize, taşkınlığımıza yoksa seneler ve senelerdir bu munis ve muhlis ve mübarek halk mı daha çok katlanmaktadır beceriksiz belediyecilerin şehre hem de tam ortasına yapıp ettiklerine?
“Başkalarının düşünce ve kanılarını özgürce dile getirmesini ve düşüncelerine göre yaşamasını hoş görme tutumu.” Var mı? Müsamaha? Görmezlikten gelme, göz yumma? Neden? Belki senin de payın vardır bu rezalette. Akrabası seyyar satıcı olan zabıta yok mu yahu bu ülkede? Akşam misafirlikte ne konuşurlar? Sorar mı zabıta, seyyar bacanağına, seyyar niye var, sen niye varsın diye?
Eski Arifiye belediye başkanı büyükşehirde zabıta daire başkanıydı, şimdi ne yapıyor, bilmiyorum. Eski milletvekilimiz de büyükşehirde resmen danışman. Makam aracı var mı, kaç lira maaş alır, ne danışılır, o kadar milletvekilliği yaptınız, hangi çiviyi çaktınız da öbürünü çakamadınız diye mi sorarlar, bilmiyorum. Gitsin Kızılay başkanı olsun demiyorum ama bir başka eski komşu ilçe belediye başkanı da bizde genel sekreter. Eski büyük başkanımız da belediye şirketinde genel müdür ama Ankara’da, o bizi ilgilendirmiyor. Siz hiç New York belediye başkanının seçil(e)meyince gidip Los Angeles belediyesinde itfaiye müdürü olduğunu duydunuz mu?
Belediyecileri eleştirdik diye Ak Parti düşmanı olduğumuzu düşünecek kadar samimi(!) sivri zekalılar çıkar mı acaba? Kurnaz oldukları kadar samimi olsalar kızacaklarına utanırlardı. Bu yanlışları yapanlar Ak Parti’li, Ak Parti dostu olacak, Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel yönetim anlayışını, 2023 vizyonunu temsil edecek ama yanlışı “yazanlar” düşman sayılacak. Öyle mi? Bize de mi “seyyar” muamelesi? Bize de mi “sıfır” tolerans? Bunları “yapmak” bunları “yazdır(t)mak”tan çok daha büyük bir “suç” değil mi? Ak Parti’ye, Adapazarı’na, Türkiye’ye karşı asıl bu tutum “düşmanca” değil mi? Çok daha düşmanca hem de!
Sıfırlamadığımız bir tolerans kalmıştı onu da sıfırladık. Halbuki Adapazarı’nda “sıfır” çok. Sıfır çok da, başında “bir” yok, bir!