Yazar A.Dilipak “ Biz Nerede Yanlış Yaptık” başlığı altında 31 Mart seçimlerine yönelik bir tahlil yaptı. Ekseriyetle katıldığım, “BİZİM MAHALLEDEN BİRİ OLARAK ÖNEMSEDİĞİM” ve daha birçok sebep ilave edilebilecek veya her madde üzerine geniş açıklamalar yapılabilecek tahlilini, 20 madde halinde iktibas ederek okuyucuya arzediyoruz.

            İşte o tahlil:


            “Bu sonucu hazırlayan birçok sebep var.

            1-Birincisi, ADAY profili iyi değildi. Bu gerçek bile tek başına bu kaybın ana sebebi olabilirdi. O adaylar seçmenin kalbine değil, sinirine dokundu. Onlar ne kadar çok çalıştı ise, o kadar az oy alındı.

            2-Seçim kampanyasında kullanılan DİL yanlıştı. Bir yandan sertlik vardı, bir yandan “aşk ve sevda” şarkıları çalınıyordu.

            3-Bu radyo, tv, gazete, troller, sosyal BASIN ile seçim kazanmak zordu ve öyle oldu.

            4-Erdoğan kendimizi iyi anlatamadık diyor ama, öyle anlaşılıyor ki, seçmenin bir önceki seçimde verdiği MESAJ iyi anlatılamamış, iyi anlaşılmamış. Bu sonuç onu gösteriyor.

             5- “İnen binemez” SÖYLEMİ yanlıştı.

             6-AK Parti'ye yönelik eleştirilere karşı verilen TEPKİLER yanlıştı.

             7-Seçmenin aklındaki sual-i mukadderlere verilen CEVAPLAR tatmin edici değildi.

             8-TORPİL iddialarına karşı tatmin edici cevaplar verilemedi.

             9-Seçmene yönelik VAATLERİN zamanlaması ve üslubu yanlıştı.

             10-Halka ve STK'lara karşı parti yöneticilerinin tepeden bakan, BUYURGAN tavırları doğru değildi.

             11-AİLEYE ilişkin sorunlar ve cinsiyet eşitliğine ilişkin şikayetler konusunda tatmin edici bir açıklama yapılamadı.

             12-GENÇLİK konusunda ailelerin ve STK'ların kaygılarını giderici politikalar üretilemedi.

              13-Parti, tabandan insanlarla gönüllü YARDIMLAŞMA yerine parayla adam tutarak profesyonel kuruluşlarla çalışmayı tercih etti. Bu yanlıştı. Kuşkusuz profesyonellere ihtiyaç var ancak gönüllülerin aktif katılımı hepsinden daha önemlidir.

              14-Parti; Kamuoyu şirketleri, Reklam ajansları, toplantı düzenleyen şirketler ve birtakım strateji kuruluşlarının karesi içine hapsoldu, kendi TABANI ile bile doğrudan temas kuramadı.

              15-CEMAAT yapıları ile parti arasındaki mesafe iyi ayarlanamadı. Bazı noktalarda bir cemaat ile iç içe girildi, bazı cemaat yapıları ile araya ciddi mesafeler konuldu.

               16-Basın ile kurulan sağlıksız ilişkinin benzeri STK'lar ile de kurulmak istendi. Bu STK'lar içinde ayrışmalara sebep oldu. Sivil-siyasal ayırımı bu işten zarar gördü. Denge bozulunca bu durum her iki taraf için de zararlı hale geldi. STK'larda parti kademelerinde görev alan üyeler, partiyi arkalarına alarak yönetimde etkin-baskın rol almak için kurum içinde baskı kurmaya çalıştılar. Bu yanlıştı.

               17-ADAY seçiminde adayın, bazı il ve ilçelerde parti içindeki diğer aday adaylarını dışlayan yaklaşımları bazı bölgelerde seçimlerin kaybedilmesine sebep oldu.

               18-ULUSLARARASI ilişkiler seçim sürecinde başarılı bir şekilde yönetilemedi. Suriye ve Irak konusunda topluma tatmin edici cevaplar verilemedi. Yönetim adına yapılan açıklamalar, halka indirilemedi. Siyasi aktörlerin halka dönük mesajları birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları değildi. Yerel aktörlerle ve merkez, genel başkan ve adayın mesajları birbirlerini tamamlamıyordu. Sonuçta akılda kalan ve birbirinin tekrarı olan genel başkanın mesajları şeklinde bir sloganlar bütünü şeklinde bir seçim kampanyası düzenlenmiş oldu.

              19-Bütün başarıyı TEK KİŞİNİN liderlik karizmasına yüklemek doğru değildir. Sonra yaşanan kaybın sorumlusu da yarın aynı kişi olur. Tek kişi ya da şahıs partisi görüntüsü, her türlü kararın Ankara'dan gelen talimatlarla yapılıyor görüntüsü yanlıştı.

                  20-İHALE, şirket dedikoduları, el değiştiren şirketler, aba altında sopa gösterip birbirine operasyon çeken mafyöz tipler, bunların da arkasında garip tipler hakkında kapalı kapılar arkasında konuşulanların “herkesin bildiği bir sır” olarak söylenti şeklinde algı oluşturacak boyutta dillendirilmesine sessiz kalınması.”


                  Şüphesiz ki Dilipak en hafif, en kibarından yazmıştır. Belki de koruyarak ve kollayarak, zarar vermeden ve zarar görmeden! Tehlikelerden  emin olmak için. Ama yazdıkları tahlil edildiğinde keskin ve net ifadeler içinde saklı.

                  Hülasası; doğruluk, dürüstlük ve adalette ne kadar örnek olunabildiği, güç zehirlenmesi ve kibir olup olmadığı, tenkite tahammül edilip edilmediği, tenkit edenin hemen birtakım yaftalarla yaftalanıp yaftalanmadığı, ötekileştirilmenin olup olmadığı, teşkilat ve vekillerin vatandaşların  meşru taleplerine yardımcı olup olmadığı, belediyelerin layüselliği, denetlenememesi, kendi başına buyruk olması, özelleştirmeler-satmalar, borç, başta ziraat ve hayvancılık olmak üzere üretim durumumuz, dış politikadaki eksiklerimiz gözden geçirilmeli, hatalara neşter vurulmalı ve gerekli tüm tedbirler alınmalıdır.

                  Mühim olan hatalardan ders alabilmek, hata noktalarını düzeltmektir. Eğer bu yapılırsa, küçük kayıplar büyük kazançlara dönecektir.