#Ne zaman şiiri yazmak istesem, engel oluyor bazı şeyler bana. Ölümler bilhassa. Çünkü ölümün en gerçek şey olduğuna inanırım. Bu gerçeklik de alıkoyuyor en sahte mutluluğu yazmama. Tek kelimeyle şiir olur mu diye sormuştu biri. Ona da cevap olsun. Hem de en sahte mutluluk ile en gerçek şey kol kola olsun.
bir şiir
ölüm
#‘bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
toprak ve insan kokularıyla’ Turgut Uyar
Sonbaharı, rüzgârları için severim. Rüzgârın bir sesi var çünkü. Sanki binlerce kilometre ötede bir karıncanın, bir buğdayı düşürmesi. Sanki o. Ya da başka bir şey. Ama yağmuru sevmem. Hani o rüzgârlardan sonra gelen yağmuru. Çocukluğu sokaklarda geçmiş kimseler, sevmez yağmuru. Sevmiyor olmalı ya da. Yağmur. Bahçesinden bizi kovalayan o huysuz amcalardan hiçbir farkı yok. Şimdi de çocuğum sanki. Güneş çıksın diye yağmuru siliyorum penceremden.
#En iyi yaptığım şey, şiir yapmak. Bunu biliyorum. Bunun için, öncelikle teşekkür etmem gereken insanlar var. Sedat hocam, Ercan hocam, Selma. Ve sonra. Diğer bütün insanlar. Hepinize teşekkürler. Bu dünyada var olduğumu hissettirdikleri için. Şiir yapabildiğim için.
#‘sevda derinlerdedir, oysa Ferhat
üstünü kazmada dağın’
Hilmi Yavuz’un en güzel şiirlerinden biridir Doğu’nun Sevdaları. Geçen gün kardeşimin edebiyat kitabını karıştırırken karşılaştım.(lise 1 edebiyat kitabı) Bu şiir ve yanında bir resim. Ferhat olduğunu tahmin ettiğim bir adam elinde kazmasıyla dağı deliyor. Gülsen gülünmez ağlasan ağlanmaz. Şiir olsam bu ülkeyi terk ederim.
#‘ …Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
Ya Tanrıya inanır ya da isyana’
‘…Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan’
‘…Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.’
‘…Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar’
‘…Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından’
Keşke benim olsaydı dediğim bir tek şiir var. O da Edip Cansever’in Phoenix’ i. Yani yukarıda birkaç parçasını yazdığım şiir.