Rivayete göre Hz. Mûsâ yolda Allah’a şöyle seslenen bir çoban gördü:

“Ey Allah! Sen nerdesin? Sana kul kurban olayım. Senin çarığını dikeyim, saçlarını tarayayım, elbiseni yıkayayım, bitlerini ayıklayayım, sana süt getireyim, ellerini öpeyim, ayaklarını ovayım. Uyku zamanı gelince yatacağın yeri silip süpüreyim. Bütün gecelerim Sana kurban olsun. Seni anayım ey Rabbim.”

Çobanın böyle boş sözlerle dua ettiğini gören Hz. Mûsâ (a.s.), “Sen kiminle konuşuyorsun, bu sözleri kime söylüyorsun?” diye sordu…

Çoban, “Bizi, yeri göğü yaratanla konuşuyorum” yanıtını verince Hz. Mûsâ da, “Kendine gel, sen aklını mı kaybettin? Sen Müslüman olmadan kâfir olmuşsun. Senin küfrün dil kumaşını yıpratmış” dedi…

Bunun üzerine çoban, “Ey Mûsâ sen bu sözlerinle benim ağzımı kapattın, pişmanlıktan perişan ettin, canımı yaktın” diyerek elbisesini yırttı…

Öyle yanıla yakıla bir aah çekti ki çöllere, sahralara düştü, Mûsâ’dan uzaklaştı…

Mûsâ (a.s.)’a vahiy geldi ki, “Kulumuzu bizden ayırdın. Sen kullarımızı bizimle buluşturmak için mi yoksa ayırmak için mi geldin? Gücün yettikçe ayrılık yoluna ayak basma!”

Hz. Mûsâ bu hitabın ardından çöllere düşüp çobanın peşinden koştu ve ayak izlerinden çobana ulaştı…

Çobana dedi ki, “Müjdeler olsun, Allah tarafından senin için kulluk izni geldi ve ibadetmüsaadesi verildi. Allah’a duada hiçbir tertip arama, daralmış gönlüne ne gelirse çekinmeden söyle!”

***


Şükür ki Ramazan ayına kavuştuk…

Allah maddi manevi hakkını vermeyi nasip etsin…
Ramazan ayı, şükür ayıdır... 

İktisat etme ayıdır…

Kıymet bilme ayıdır…

10 çeşit yemek bulunan sofralardaki 9 çeşidiçöpe atma ayı değildir…

Hele dünyada bir ekmeğe muhtaç kardeşlerimiz varken, onlar zulüm içindeyken nasıl israf yaparız…

İftar ziyafet vakti değil, dua vaktidir…

Hem midenin şükür duası, hem de kalbin…
Ramazan’da mideye değil kalbe oruç tutturulur…

 

***


Gelelim yukarıdaki kıssanın hikmetine…

Ramazan’ı en çok hocalar çıldırtır…

İsraf ve fuzuli eğlenceler ıstırapverir, manayı yaralar ama en fazla hocalar yaralar Ramazan’ı…

Ramazan başlar başlamaz vakit meseleleritartışılır durur… “Erken açtık, çok tuttuk, ezan okunurken suiçilir mi, diyanet çok uzun oruç tutturuyor” vesaire…

Sonra bir teravih meselesi atılır ortaya…

Kimi hocalar teravihlere bidat der; sanki millete işkence ediliyor, insanları ayaklarından tavana asıyorlar sanki…

Secdeye fazla gidilmesi niye rahatsız eder ki bu hocaları…

Sorsanız dini öğretiyorlar…

Sonra da kandil gecelerine bulaşırlar “Bidattir” diyerek…

Sanki adam o gece ortalığı ateşe veriyor,hâlbuki evinde duasını, zikrini, sohbetini eder, eş dost hatırı sorar, salavat çeker, dua eder…

Televizyon karşısında “Goool” diye bağırsa daha mı memnun olacaksınız…

Bir de “Bu zamana kadar hiçbir şey yapma, bir gecede cennete git! Nerede görülmüş” derler, sanki cennetin paylaşımı görevi kendilerine verilmiş gibi…

İçinde “Salavat, hadis” gibi sözler geçen mevzularda “Bunlar bidat” diyen akıl fukaraları ve sözde âlimler çoktur, ama bir garibanın söylediği“Allahaısmarladık”sözünü onlar söyleyemez…

O yüzdende kendilerine göre yüzlerce yıllık güzel hasletleri zaman değiştirip ve eritip yeni bir dinoluşturmanın derdindeler…

 

***

Ramazan ayı dua, zikir, ibadet ayıdır…

Bırakın kim nasıl isterse öyle Rabbiyle buluşsun…

Kimse namazı 5’ten 6’ya çıkartmıyor ki…

“Rekâtları hep dört kılıyoruz,  Ramazan’da altı kılalım” diyen yok ki…

“Bu sefer yallah diyelim, Allah’ı boşverelim” diyen de yok… Bırakın insanlar Rabbiyle nasıl buluşmak istiyorsa öyle buluşsun…

Size batan nedir hocalar…

Ama inşaAllah bu ramazan zikrimizi de, ilahilerimizi de, sakal-ı şerifleri de, kandil gecelerini de aklımıza değil, kalbimize göre yaşarız…

Adamlar inanç diyeineğin önünde secde ederken, kimide ateşi, güneşi putlaştırıp taparken, manda gibi çamurlarda yuvarlanırken, sağını solunu keserken ibadet yapıyor da bizim zikrimiz,duamız,sohbetimiz niye size batar…

Ramazanı zikirsizsohbetsiz geçirmeyi isteyen hoca takımına sesleniyorum: Cebinizde malum sigaralar,sofranızdakolalarla gözyaşı içinde masum Müslümanların katledilişlerini sağda solda insanlara anlatarak kendinizi tatmin etmeyin…

Birkaç tespih de siz çekin…

Korkmayın, çarpılmazsınız!