Üniversitelerimiz ve bir kısım liselerimizde, mezuniyet merasimlerinde çocuklarımıza; hiç de bizden olmayan, bizim tarih ve kültürümüzden, inanç ve geleneklerimizden  yer almayan, hiç ama hiç bize benzemeyen  kıyafetler giydirilir. ‘Kep ve cübbe’ olan bu kıyafete bakar bakmaz, neyi anlar, neye benzetiriz?

                     Bakınız, i.nette konu ile ilgili bir bilgi ne diyor:

                 “Üniversitelerde ve kolejlerde mezuniyet törenlerinde ve yıllık için çekilen fotoğraflarda öğrenciler, normal kıyafetlerinin üstüne özel bir giysi giyer ve kep takarlar. Aslında bu giysiler, yıllar önce sadece mezuniyet törenlerinde değil, öğrenim sırasında da giyilmek üzere tasarlanmıştı. Bu giysiler, 12. ve 13. yüzyıllarda, ilk üniversitelerin oluşmasıyla ortaya çıktılar ve bir çeşit papaz cübbesiydi. Ortaçağ öğrencileri eğitimlerine başlamadan önce, kiliseden uymaları gereken bazı emirler alıyorlardı. Öğrenciler de,  bu emirlere uyacaklarına dair yemin ediyor ve cübbelerini giyerek eğitime başlıyorlardı.”

                  Çağla Aksu’ya ait bir başka açıklamada da şunlar yer alıyor:

                  “12. yy da ilk üniversitelerin açılmasıyla cübbe yani “akademik giysi” ortaya çıktı. Şimdilerde mezun olunca giyilen cübbe, o zamanlar üniversiteye başlamadan önce giyiliyor ve öğretim hayatı boyunca her türlü kurala uyacağına dair öğrenciler yemin ediyorlardı. O zamanlar dini kuralları oldukça önemseyen Hıristiyanlar, öğrencilere giydirdikleri cübbelerin papazlarınkiyle aynı olmasından yanaydılar. Görüldüğü üzere giydiğimiz cübbeler papazların geleneksel kıyafetlerinden türemiş.

19.yy başlarından itibaren cübbeler renk, şekil ve kumaş olmak üzere değişime uğradı. İngiltere ve Amerika’nın köklü kolejleriyle birlikte yaygınlığı fazlalaşan bu gelenek artık mezun olan öğrenciler tarafından giyilmeye başlandı.”

                    Yukarıdaki izahlar şöyle dursun, kep ve cübbeye bakıldığında, ilk bakışta herkesin  gördüğü, zaten aynı sonuca ulaşmakta, papaz kıyafeti hatırlanmaktadır.

                     Evlatlarımızı bu kıyafetlerle görünce, yukarıdaki açıklamaya uygun bir okulun  öğrencileri izlenimi ya da müstemleke bir ülkenin, misyonerlere  teslim edilmiş  çocukları olarak bir manzara anımsanmakta, yerli ve milli olmayan, tamamen Batı kültürüne ait bu elbiseler, Müslüman Türk evladına hiç ama hiç yakışmamakta, üzerinde iğreti ve çarpık olarak durmaktadır.  Biz müstemleke değiliz, müstemleke izleri istemiyoruz.

                     Bağımsız, yerli ve milli bir devletin talebeleri böyle bir kıyafet giyemez, giymemelidir. Öyle zannediyoruz ki, ülkemizde hiçbir kesim, hiçbir siyasi parti ya da siyasi düşünce sahibi, bu kıyafete evet demez.

                     O halde, bize ait olmayan, bizim çocuklarımız üzerinde iğreti duran, kimlik ve kişilik kırılmasına neden olan, tamamen Hıristiyan kültür, inanç ve geleneğinden gelen bu kıyafeti, hala niye çocuklarımıza giydiririz?

                    İlle de bir kıyafet gerekiyorsa, tebrik ve takdirle karşıladığımız, Artvin Çoruh Üniversitemizin, Arhavi MYO’da yaptığı gibi, “kuşak” bağlama geleneği neden olmasın?

                    Ya da, mehter kaftanı, Osmanlı devlet adamı kaftanları, hakan kıyafet figürleri, selçuklu desenleri olamaz mı? İlle de havaya bir şey fırlatmak gerekiyorsa, bu Osmanlı kırmızı fesi neden olmasın?

                    Bu çarpık uygulamaya  bir an önce son verilmesi istek ve dileğiyle.

                    NOT: Ramazan ayına yarın girmiş olacağız. Büyük bir nefis terbiyesi, aç ve yoksulların halini anlama olan Oruç ile beraber, uyanış, titreyiş, silkiniş, kendine geliş, diriliş ve kurtuluşumuza, kardeşlik ve Ümmet bilincine,Müslümanların birlik ve zaferine, İslam coğrafyasında ki acıların son bulması,emperyalist ve siyonist tağutun künfeyekün olması niyazıyla, Ramazanınız hayırlı olsun.