Son zamanlarda sosyal basında sıkça yer alan paylaşımlarda, milletvekillerinin aldığı “maaş” tenkit edilmekte ve devlet memuru seviyesine çekilmesi üzerinde durulmaktadır.

         Öncelikle bu meseleye bütün olarak bakalım ve önce milletvekilinin ne olduğu ve ne olması gerektiği üzerinde duralım.

           Milletvekili ( mebus, parlamenter): Milleti TBMM de temsil etmek, mecliste millete vekil/vekalet etmek üzere seçilen (Türkiye’de millete seçtirilen ), millet adına ve milletin, ülkenin, devletin bir kısım işlerini görmek üzere vazifelendirilen kişidir.

           Daha kısa ve öz bir ifade ile “ASIL” iken, “VEKİL” durumuna tenzil olan insan/ vatandaştır. ASIL OLAN MİLLET/HALK, ONLAR İSE VEKİL DURUMUNDADIR.

           Milletin meclisteki hizmetlerini görmek üzere seçilen/ seçtirilen ve görevlendirilen, maaşını milletin verdiği,  milletin meclis “HİZMETKARI”, hadimi, hademesi, hamalıdır.

           Orada kendi adına, kendi çıkarına hiçbir şey yapamaz. Sadece millet adına ve millete yönelik, millete yarayacak işleri yapmakla mükelleftir.

           Kendisi için bir tasarrufta bulunamayacağı gibi, partisi lehine, ama millet aleyhine olabilecek hiçbir eylemde bulunamaz. Yani, kendisi ve partisinin çıkarlarını değil, sadece milleti düşünecek, milleti ve devleti her türlü önceliğin öncesinde tutacaktır. Kendinin, partisinin ve başkanının aleyhine olsa bile,  milletin lehine olan her işe evet diyecektir.

          Kendini, partisini ve genel başkanını değil, milleti düşünecek, millete ve vatana  öncelik verecek, MİLLETİN SESİ olacaktır. Partisinin ve genel başkanın emrinde değil, milletin ve vatanın emrinde olacak, emirlerde önceliği millet ve vatana verecektir.

          Milletin, vatanın aleyhine olacak her karar da, partisi ve genel başkanı bile olsa dinlemeyecek, onlara muhalefet edebilecek, her halükarda DİK DURABİLECEKTİR.

          Milletler ve devletler arası kararlarda da, yine milletin, ümmetin yanında olacak, TÜRK milletlerinin, topluluklarının ve Müslümanların yanında olacak, onların aleyhinde olacak hiçbir karara “evet” demeyecektir.

          Vekalet ettiği “asıl” ların, meşru tüm talepleriyle ilgilenecek, meşru isteklerini karşılamaya çalışacak, “asıl” geldiği zaman ayağa kalkacak, koltuğu ona verecek, kendi ayakta duracaktır.

          Dünya meselelerinde de “İNSANLIĞIN” ve “MAZLUMLARIN” yanında olacak, zalimlerle beraber olacak, onlara hizmet edecek hiçbir kararın, faaliyetin yanında olmayacaktır.

          Hiçbir şart altında “SIRAT-I MUSTAKİM” den ayrılmayacak, “HUKUKUN, ADALETİN, AHLAKIN” yanında ve uygulayıcısı olacaktır.

          Bunları yapmayacak, yapamayacaksa bu işe girmeyecek, soyunmayacaktır. Zira bu işin VEBALİ çok ağır, 82 milyonun, iki milyarın ve yedi milyarın sorumluluğunu üstlenmek, korkunç bir imtihana tabi olmak demektir. Bu öyle bir yüktür ki, dağları yüklenmek, vekilliğin yanında çok hafif kalacaktır.

         “KENAR-I DİCLE’DE BİR KURT AŞIRSA KOYUNU, GELİR DE  ADL-İ İLAHİ SORAR ÖMER’DEN ONU” anlayış, idrak ve mesuliyeti ile yapılacak bir vazifedir.

           Dolayısıyla vekillik, askerlik gibi, vatan/ millet savunması gibi bir “VATAN HİZMETİBORCU”, “MİLLET, ÜMMET ve İNSANLIK” vazifesi  olarak yapılmalı ve öyle olmalıdır.

          Bir meslek ya da “GEÇİM KAPISI”, “İMTİYAZ” yeri asla değildir, olamaz, olmamalıdır.

          Sosyal basına konu olan ve çok tenkit edilen “VEKİL MAAŞI” konusuna gelince…

          Yukarıda izah edildiği gibi, bir vatan ve millet vazifesi, borcu olan vekillik işi, paraya pula bağlanmamalı, “PARA” için, birtakım “İMTİYAZLAR,” “ŞAN, ŞÖHRET, İTİBAR, ÇEVRE, GÜÇ, KUVVET, İKBAL, İSTİKBAL” için asla yapılmamalı, akıldan dahi geçirilmemelidir.

         “BEN ARTIK ÜLKEMİN, MİLLETİMİN HAMALI, HADİMİ, HADEMESİ, HİZMETKARIYIM” anlayışıyla yola çıkılmalı, bu çizginin dışına çıkıldığı an, vebalden korkarak ve vebale girmeyerek, “BÜYÜK HESAP GÜNÜNDEN” sakınarak istifa edilmelidir.

         Maaş ise, eşdeğer kamu görevi seviyesinde olmalı, “MİLLETİN ORTALAMA GELİR DÜZEYİNİ AŞMAMALI”, kamu görevlilerinin hakları ve kazanımları  dışında hiçbir ilave hak ve imtiyazı olmamalıdır.

         Nüfusu bizimle aynı olan İRAN’da, vekil maaşının polis maaşı ile yaklaşık aynı olduğunu, kişi başı m. geliri 14000 Dolar olan Polonya’da vekil maaşının 1893 Dolar, kişi başı m. geliri 65000 Dolar olan İSVEÇ’de 4200( İsveç’e göre bizimkilerin maaşı, bizim m. gelir 10 bin Dolar dendiğine göre, altıbuçuk da bir, yani 600 Dolar civarında olmalıdır), m.  geliri 98000 Dolar olan NORVEÇ ‘de 7500, m. geliri 21000 Dolar olan ÇEKYA’da 1900, m. geliri 15000 Dolar olan LİTVANYA’da 820, m. geliri 46500 Dolar olan İNGİLTERE’de 6200 Dolar olduğunu i.nete yazıp öğrenebilirsiniz. FİNLANDİYA 52000/4000 Dolar, FRANSA 46000/ 4648 Dolar, İSPANYA 37000/2312 Dolar ve ERMENİSTAN M. GELİRİ 4000, VEKİL MAAŞININ İSE 200 DOLAR olduğu yine i.netten görülebilir. BİZE YANİ M.GELİRİMİZE GÖRE MAAŞLARI ÇOK AZ OLAN BU ÜLKE VEKİLLERİ, ACABA BİZİMKİLERDEN DAHA AZ MI HİZMET EDİYOR, DAHA AZ VATANSEVER VE  İTİBARLARI DAHA AZ MI !?

         Kişi başı m. gelirin 10 bin Dolar olduğu söylenen ülkemizde, diğer ülkelere göre vekil maaşının ne olması gerektiği, ama bu gün ne kadar olduğunu siz hesaplayınız.

         MİLYONLARCA “ASIL,” İŞSİZ, AÇLIK ve YOKSULLUK SINIRINDA İKEN, “VEKİL”LERİN YAĞLI BALLI MAAŞ ALMASI ASLA DOĞRU DEĞİLDİR, KABUL EDİLEMEZ, EDİLMEMEKTEDİR!

         Bu nedenle, bazı istisna ve zaruretler hariç “BİR DÖNEM” den fazla yapılmamalı, bu büyük yükün, vebalin  altında ezilmemeli, yük dağıtılmalı, herkesin bu yükün altına girmesi, yükün paylaşılması sağlanmalı, VEKİLLİK VATAN BORCU, HİZMETİ olarak yapılmalıdır.

         Zaten, bu işin sorumluluk ve vebalini bilen ve taşıyanlar, bir dönem dayanabilecek, ikinci döneme güç ve mecalleri kalmayacak, dinlenme ve “vekil iken yeniden asıl olma” hakkını talep edeceklerdir.

         Vekil sayısı ise; özellikle bugünkü Başkanlık sisteminde 600 değil de, ekonomik şartları iyi olmayan, işsizlik ve gelir dağılımının bozuk olduğu ülkemizde  300 olsa yetmez mi!?