16 Aralık 2015 tarihinde, Mimar ve Mühendisler Gurubu’nun (MMG ), Orhangazi Kültür Merkezi’nde düzenlemiş olduğu, konuşmacı olarak MMG’nun eski Genel başkanı Sn. Avni Çebi’nin hazır bulunduğu, “Merhametli Şehirler ve Toplum” konulu konferansı, değerli kardeşimiz ve Gurubun Sakarya temsilcisi Sn.Erol Demiralay’ın davetlisi olarak dinleme imkanım oldu.

          Üzerinde durulması gereken ve yeni bir kavram olan “Merhametli Şehirler” meselesi üzerinde, bu kavramla değil ama, aynı muhtevayı izah edecek, “Tabii(doğal),  Fıtri , Çevreci , İnsani, Geleneksel,Medeni,Huzurlu,Yerli, Milli, İslami şehirler” başlıkları  ya da izahları altında, uzun yıllardır belediyeci ve şehir yöneticisi, hizmetçisi olarak, parça parça aklımdan geçirmiş, düşünmüş, düşündüklerimi birçok yerde konuşmuş, bazen bilip konuşmamış, konuşamamış, konuşmaktan çekinmiş (çılgın dikey yapılaşma ve betonlaşma modası karşısında absürt(saçma) karşılanır diye) olduklarımı, Avni bey, bir bütün olarak ve çok güzel bir şekilde anlattı.

            İbn-i Haldun’un: “Medeniyet ve şehir; Gıda, güvenlik ve ünsiyet(ahbaplık, arkadaşlık, yakınlaşma) ihtiyacından doğar” sözüyle başlayan sunumdan, yer darlığını da dikkate alarak, özetinde özeti mahiyetinde, cümle ve paragraflar halinde şu  alıntıları aktarabiliriz:

             *”Mimari de temel ilkeler: İşlevsel, sağlam, estetik, ergonomik(kullanışlı,kullanmaya elverişli), sıhhi, çevreci, hakkaniyet ve ekonomik (iktisadi).”

             *”Mahalle şehrin can damarıdır.”

             *”Tek katlı bahçeli evler; insani ölçekte, bahçeli müstakil evimiz, komşumuz, çevremiz, huzur ve güven duygusu.”

             *”Çok katlı dikey evler; dikey yapılaşma ve duyarsızlaşma.. Komşuluğun unutulması  ve yalnızlaşma, çevreden kopuş, yabancılaşma ve yalancı bir güvenlik anlayışı.”

             *”Evin çözülmesi ve ailenin küçülmesi: 3+1, 2+1, 1+1, 1+0. Daireler mi ailemizi küçülttü, ailemiz küçüldüğü için mi dairemiz küçüldü?”

             *”Mekanları apartmanlara dönüştürerek, bahçeyi yokettik. İnsanları üst üste koyarak, aralarındaki ilişkiyi bozduk. Apartmanlaşmanın getirdiği en mühim şeylerden bir tanesi; insanı, yanıbaşında olana, üstünde veya altındaki kişiye karşı duyarsızlaştırmasıdır. Dikey yapılaşma ile topraktan uzaklaşan insan ilşikilerinde yabancılaşma başlıyor. Bahçe düzeni olan müstakil evler, aynı zamanda bir yaşam alanı, aynı zamanda evren ile iç içesin.Toprakla, bitkiyle, hayvanlarla, böcekle, komşunu davet edip oturacağın bir mekan sağlar. Yatay mimaride ilişkiler, mahalleli ve komşunuzu anlamaya ve tanımaya, yardımlaşma ve dayanışmaya açık, insani bir iklimde gelişir. Herkes, ortak yaşamın getirdiği bir bilgelik ve sorumlulukla, komşusunun acısını ve sevincini yüreğinde hisseder.”

            *”ŞEHİRLERİ  İNSANİ ÖLÇEKLERDE VE İNSAN YÜZLÜ İNŞA ETMELİYİZ.”

            *”Sürdürülebilirlik: İnsan, ekonomik, sosyal, çevresel, tarihi ve kültürel miras arasında dengeli, adil,bütüncül bir yapı.”

            *Erişilebilirlik: Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler.”

            *”Türkiye, dünyada nüfus yoğunluğu açısından iyi seviyededir. Avrupa’da nüfus yoğunluğu en az olan ülkelerden birisidir. Uzakdoğu, Çin, Hindistan, Japonya, Kore gibi ülkelerden daha az nüfus yoğunluğuna sahiptir. Buna rağmen, NİÇİN ÇOK KATLI BİNALAR ADETA KAÇINILMAZ  BİR  GERÇEKLİK  OLARAK, ŞEHİRLEŞME  POLİTİKALARIMIZIN  MERKEZİNE OTURTULUYOR.”

            *Tarihi ve kültürel mirasın korunması: Şehre kimlik kazandıran tarihi mekanların onarılarak kullanıma açılması. ŞEHİR  SİLÜETLERİNİN  KORUNMASI noktasında özen gösterilmesi. MEKAN İSİMLERİNDE TÜRKÇE İSİMLERİN KULLANILMASINA ÖZEN GÖSTERİLMESİ.”

 

                *Merhametli şehirler: Engelsiz, erişilebilir, yaşanabilir, sürdürülebilir ve kaynaşmış.”

                 Sunumdan, bir katre denebilecek kadar bir alıntı ile iktifa ederek, mevzunun fevkalade mühim olduğunu vurgulamamız gerekmektedir.

                 Bu konferansın, başta belediye başkanları olmak üzere, belediyelerde her kademe de vazife yapan tüm personele, mühendis ve mimar odaları mensuplarına ve müteahhitlik camiasına verilmesinde büyük fayda ve ivedilik gördüğümü ifade etmek durumundayım. En azından, şehre bakışlarında, şehir hizmet ve inşasındaki anlayışlarında yeni bir ufuk açacak, “merhametli şehir” kavramıyla buluşacaklardır.

                Hiç şüphesiz üniversitelerin ilgili bölümleri de bu konu üzerinde durmalı, doktora çalışması ve akademik araştırma ve uygulamalara konu etmeli, kısa, orta ve uzun vade de “merhametli şehirler” için yapılabilecekleri ortaya koymalıdırlar.