Sevgili okurlar,
Türkiye,’ Yeni Anayasa Değişikliği Halk Oylaması’ için gün sayıyor..
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, yeni bir siyasi mesajı, ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, fiili durumunu, kanunlar çerçevesinde düzenlemek için önerdiği,’ Başkanlık Sistemi’ için geri sayım başladı..
Hükümet ve AK Parti çevreleri ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarla üzerinde durduğu ve adına ‘Türkiye Usulü Cumhurbaşkanlığı’ sistemi için alanlardan, farklı sesler gelmeye devam ediyor.
Şunu kabul edelim ki, bu seçimlerde, Devlet ‘Evet’ cephesini, muhalefetin bir bölümü,‘Hayır’ cephesini oluşturmaktadır..
‘Devlet’, kelimesi elbette iktidarda olan ve AK Parti’yi de içermektedir. Bir de bu yapıya MHP desteği söz konusudur. Son olarak Büyük Birlik Partisi’nin de kararı ‘Evet’ cephesi için olmuştur..
AK Parti iktidarları döneminde yapılan tüm seçimlerde, devletin imkan ve kabiliyetlerinin kullanılması, bu halk oylamasında da devam ediyor!..
Sözde törenler, açılışlar, ziyaretler birbirini takip ediyor.(Benim memleketim Sakarya’da bu kaçıncı açılış törenidir unuttum!)Valilikler, kaymakamlıklar, belediye başkanları, üst düzey bürokratlar, hatta bazı saygın sivil örgütler, sendikalar ve basının büyük bir bölümü iktidar ile el eledir..
İnanılmayacak bir durumda, öğrencilerin bile siyasete alet edilmesi ve alanlara sürülmesidir…
Şu sıralarda çok eleştirdiğimiz Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böyle dengesiz bir seçim ve halk oylaması görülmemiştir!..
Yani, sen devletin tüm imkanları ile halktan oy isteyecek ve her alanı, her mekanı, her aracı, her enstrümanı, her basın yayın organını kullanacaksın, öte yanda muhalefet, kıt imkanlarla bu yarışı sürdürecek öyle mi?
Eski seçim çalışmaları ve propagandaları aklıma geliyor, gülmeden edemiyorum?..
Nereden, nereye?
Bir devlet memurununböyle süreçlerde, devletin araç ve gerecini kullandığını yazdığımız da, yer yerinden oynardı!..(Doğru bunlar eski Türkiye’de kaldı!)
Şimdi, uçaklar kalkıyor, otobüsler adrese müşteri taşıyor, su sandviç ve çerez bedava!
Yürü be babam, seni kim tutar!?
Hani ‘bal tutan parmağını yalar ya’, o hesap, yi babam, yi!?
Gülmeden edemedim dedim ya?
Belçika’da genel seçimler yapılıyor.. Türk kökenli aday adaylarından, Emir Kır, Sait Köse ve Emin Özkara aldıkları oy oranına göre şikayet ediliyor..(E rakipler boş durmuyor..)
Şikâyetin konusu, seçim harcamalarına riayetsizlik!
Brüksel Bölge Parlamentosu’nda bir ‘Araştırma Komisyonu’ kuruldu..
İnter-Media Bruxelles Yayınları arasında yer alan YeniHaber Belçika ve BelgoTürk gazetelerine, bu adı geçen siyasilerin verdikleri ilanlar ve kesilen faturalar incelendi, gazete sayfaları açıldı, ilanlar tarandı..
Bize teşekkür edip gittiler..
Belçika’da seçim harcamaları, büyük bir titizlikle takip ediliyor.. Belediye meclis üyeleri için ayrı bir bütçe, bölge milletvekilleri için ayrı bir bütçe ve federal parlamento seçimleri için ayrı bir bütçe, öngörülüyor..
Kısacası,‘Brüksel Bölge Parlamentosu’ üyeliği için bir aday ancak, 2 Bin euro harcama yapabiliyor. Eğer bu aday adayı, daha önce milletvekili olmuşsa, harcaması 5 Bin euro olarak sınırlandırılıyor..
Kısacası seçimlerde herkese, eşit hak ve şans tanınıyor..
Bir ara Brüksel’de adı ‘Gülen Adam’a çıkan Brüksel Bölge milletvekili ve Parlamento Başkan Yardımcısı Emin Özkara’nın, vitrinleri, balkonları boy, boy süsleyen afişleri de tartışma konusu oldu..
‘Haksız rekabet’ içeren bu uygulama için yasak kararları geldi..(Şimdilerde, Türkiye’de belediyelerin kontrolündeki skorboardlara bir bakınız!)
Uzatmayalım, kanunları hiçe sayanların, hemen milletvekilliği ve üyeliği düşürülüyor..
Etkin bir takip ve inceleme var..
Belçika’da ve diğer Avrupa ülkelerinde öyle memurları, işçileri, öğretmen ve öğrencileri seçim malzemesi olarak, alanlara süremez, toplayamaz, siyasetinizin parçası yapamazsınız!(Zaten insanlarda siyasete rağbet etmiyorlar.. Öyle Avrupa’da alanlara insanları yığmak, ellerine bayrak, flama vermek mümkün değil..)
Böyle dengesiz bir ortamda, seçilseniz ne olacak, seçilmeseniz ne olacak?..
Önemli olan vicdanların, seçim sonuçlarını kabulüdür!.. Halk iradesinin, yansız, objektif tecelli etmesi ve iyinin iktidara taşınmasıdır..
Böyle dengesiz seçim çalışmalarını, propagandalarını içinize sindirmeniz mümkün müdür?
Seçim dediğin,eşit şartlarda olmalı..
‘Adil’ bir seçimden, o zaman bahsedebiliriz!
Bir tarafa salonlar verilmeyecek,alanlar kapatılacak,elektrikleri kesilecek, güvenlik gerekçeleri sıralanacak, kiminin yolu kesilecek, kimine saldırı olacak, kimi tehdit edilecek, kimi partisinden dışlanacak, kiminin kürsüsü devrilecek....
Seçime gidiyoruz ha!
Senden olanlar asıl, ötekiler ‘terörist’ öyle mi?
‘Gayri demokratik’ bu durumu görmüyorlar mı sanıyorsunuz?
Bir tarafta Cumhurbaşkanı, bir tarafta Başbakan, diğer tarafta ortak muhalefet liderleri, belediye başkanları ve  devletin imkanlarından yararlananlar, destekleri, köstekleri….
Seçim gidiyoruz öyle mi?
Sevsinler seçiminizi!

***
Sevgili okurlar,
Son olarak, şu ‘Hollanda-Türkiye Krizi’ne değinmek istiyorum.. Hollanda, Avrupa ve Türkiye’de gündemi bir hayli meşgul eden bu olayın faturası peşinen söyleyeyim, Türklere kesildi!
Değdi mi?
Atlı, itli polisler, vatandaşlarımızı copladı, ezdi, sürükledi! ’Burada Patron Biziz’ diye naralar, manşetler atarak, Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızın aidiyetini ve varlığını sorgulamaya başladılar.
Hollanda yetkili makamları, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na ‘ Gelmeyin, uçuş izni yok’ diyor!.. Bizimkiler inadına, Köln’de bulunan  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan’ı, beraberindekiler ile Hollanda’ya sürüyor!..
‘Yürü be, seni kim tutar’ misali!?
Konvoy yola çıkıyor, telefon ve SMS mesajları uçuşuyor; ’Bizi karşılayınız ’diye..
Roterdam’da 4 Bini aşkın insan toplanıyor.. Bizimkilerin ayranı kabardı ya, alandan dağılmaları çağrısı yapılıyor,300 inatçı vatandaş alandan ayrılmak istemiyor..
Türkiye’de kanunlar var da, Hollanda da yok mu?
Güvenlik güçleri malum süpürme hareketi gerçekleştiriyor!
Devlet adabı ile yakışmayacak durumlar, açıklamalar, göndermeler,yaptırımlar birbirini izliyor tabii..
Gel işin içinden çık!?
Sen, Hollanda’dan mı, Türkiye’den mi yanasın?
Sorgulamaları, sosyal medyada tavan yapıyor!
50 Yılı aşkındır, Hollanda ve diğer ülkelerde yaşayan insanımıza  büyük hoş görü ve özveri ile kucak açan, binlerce iş yeri kurmasına izin veren, dini vecibeleri için camiler kurduran ve milyarlarca paranın Türkiye’ye akışına izin verenlere, anlamsız yüklenmeler, siyaset adına yapılıyor!..
Yani, değdi mi?
Bu kirli siyaset adına, iki ülke arasındaki dostluğu, ayaklar altına almak, yakıştı mı?
Diplomatlar bile, ‘diplomatik dili’ unutmuşsa, geç beyim!
Elbette olup biteni tasvip etmiyorum..
Ancak bilinmeli ki, ’diplomasi’ denilen bir kavram var.. Bu kavramı unutarak, Avrupa’da farklı iş görmeye çalışanların, neleri yıktığı, berbat ettiği ortadadır!
Şimdi, bu son gelişmelerden sonra, Avrupalı Türkler üzgün mü, üzgün! Başta Hollanda olmak üzere, diğer ülkelerde dostlukları pekiştirmek, böyle çatışmaların önüne geçmek için oluşumlar, platformlar kurulmaya başlandı..
Vatandaş, siyasetin bu yüzünü hiç benimsemedi ve sevmedi.. Siyaset için her argümanı kullanmak, insanını bile ezip geçmek, zor durumda bırakmak, kirli siyasete alet etmek, neyin nesi?
Pes doğrusu!
Umarım, bu olayların yansımaları insanımızı mağdur etmez!
Ama görünen o ki, gelecek, Avrupa’da yaşayan insanımız için daha zor olacak..
Bunun işaretleri gelmeye başladı!..
AB Bakanı Ömer Çelik,’ Size her ay, on, onbeş bin mülteci gönderelim’ diye kükredi!?..
Sabrımızı sınamayınız ha!
Peki Avrupalı, aynı şeyi yaparsa ne olacak!?
Lütfen Solingenleri, Mölnleri hatırlayınız!
Siyasetiniz adına, Avrupa’da yeni bir yaşam biçimini benimsemiş insanlarımızı zor durumda bırakmayınız, kirli siyasetinize alet etmeyiniz..
Lütfen, dostluk elleri uzatınız, dostane mesajlar veriniz, uzlaşma kültürünü, diplomasi dilini yeniden keşfediniz!
Lütfen gölge etmeyiniz!

TAZİYE
Sakarya’da basının yeşermesinde büyük emekleri ve katkıları olan büyüğümüz Gazeteci Necdet Çardak’ın vefatını üzüntü ile öğrendim. Allah rahmet eylesin! Ailesi, sevenleri ve basın camiasına başsağlığı dilerim.