Denize düşüp yılana sarıldık dememek ve sağlam kazığa bağlamak ümidiyle atını, mehter marşı anlayışı ile hızlı değil, duraklı bir yol izleyerek mevcut koşullar gereği yeniden ve kaldığımız yerden el sıkıştık Rusya ile…

Oturulan masadan eli kuvvetli bir Türkiye izlenimi verip kalkmalıyız bu defa…

En önemli ve stratejik yatırımlarımız için partner kabul ettiğimiz Kuzey komşumuzla yürütülecek barış sürecinin, yıllardır kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği ile yapılması muhtemel ya da yapılacak en iyi anlaşmadan çok daha yararlı, verimli ve de bereketli olacağına inanıyoruz...

Rusya ile gerçekleştirilecek en ufağından en büyüğüne her anlaşma ülkelere tek taraflı değil, karşılıklı imkanlar sunmalı ki uzun ömürlü olsun...

Her iki ülke liderinin konuşmalarını dikkatle izleyince; böylesine ortak noktalı ve çıkar anlayışlı başlangıcı, ileriye dönük daha kapsamlı ve daha organize yatırımların takip edeceğin tahmin etmek, sanırım güç olmasa gerek…

Bizde olmayıp Rusya’da olan, bizde olup Rusya’da olmayan ürünler üzerine yatırımlarda çıkar ilişkisini adil bir anlayışla yürütmek kopan ilişkilerin bir daha kopmaması için elden gelen fedakarlığa katlanmak, her iki komşu ülkenin de yararınadır…

Bilinir ki siyasette ve devletlerarası ilişkilerde uzun soluklu küslüklere yer yoktur...

Dün dünde kalır, bakılır ileriye…

Kendi ülkesi yararına anlaşmalar yapmak için yarışır liderler…

Bugün Rusya ile yeniden başlatılan temaslar önümüzdeki günlerde önce turizm konusunda, sonra stratejik önem taşıyan yatırımlarla ve nihayet inşaat sektörüne getirilen hareketle, berekete dönüşecektir hiç kuşkusuz…

Kavga, tehdit, savaş, çatışma gibi şiddet içeren her girişim, “Kuvvetliyim” deyip de atağa geçeni güçsüz kılar, gün gelir de muhtaç hale getirebilir…

O nedenle bugün çok daha önceleri gerçekleşmesi beklenen ve iki komşu ülkeyi birbirine yaklaştıran olaylar, musibet olmaktan çıkıp nasihate, oradan da hızlı bir ekonomik dayanışmaya varıp iki ülke arasındaki gerginliği sona erdirecek boyuttadır…

Hani derler ya, “Komşu komşunun külüne muhtaçmış”

Gerek Türkiye ve gerekse Rusya, birden parlayan ateşin üstünü örtecek kül bulmaktan uzaklaşınca, yaşadıkları sıkıntıdan çıkışı bir kahpe tuzak sonrasında oluşan dayanışma ruhuyla yakaladı yeniden…

Dileğim odur ki iki güçlü medeniyetin tarafları olarak bu defa yeniden inşa edilen dostluk köprüsünün yıkılmayıp sağlam kalmasıdır…

Tarafların bencillikten, kaprislerden uzak, karşılıklı ve de ortak çıkara dayalı bir anlaşma zemini oluşturmaları iki ülkenin de menfaatinedir hiç kuşkusuz…

Bu duygularla isterim ki; bir ara çatışmaya dönüşme noktasına getirilen iki devlet, barış ve huzur içerisinde birbirini kalkındıracak, sevindirecek her türlü sosyal ve ekonomik ilişkilerini devam ettirsin…