Ada ekspresi gara gireli çok olmadı…

O günün özlemiyle yanıp tutuşan gazetecisi STK liderleri-siyasetçisi işadamı-emeklisi işçisi-öğrencisi sivili her kesimde bir sevinç…

Anlatılır gibi değil…

O gün garı bayram yerine dönüştüren kalabalıkların duyduğu heyecan ve mutluluk kelimelere sığmayıp taşarken meydanın dışına, o gün bugündür trafiği felce uğratır görüşü içerisinde olanların hal-i pür melalini merak etmemek mümkün mü!

İşin başında olan Gar Müdürü Hüsamettin Töre’ye sordum…

-Kaç gün oldu sefere başlayalı ada treni!

-Beklenen trafik sıkışıklığı ne alemde!

-Haydarpaşa’da durum ne!

-Bu bir seçim yatırımı mı!

-Daha sonra kaldırılacak mı!

Töre bu ve benzeri soruları tek tek cevaplamadan önce, geçen hafta sonu “huzur bulduğu şehre” bir kez daha gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile miting sonrası yaptığı kısa fakat çok anlamlı bir sohbetten söz etti…

“Yanına yaklaştım…

Sayın Cumhurbaşkanım halkın bütününün dileği ve talebi olan bu önemli konuya getirdiğiniz çözüm için size bizzat teşekkür etmek istedim…

Halkımızın yıllardır özlemini çektiği Ada treni nedeniyle size ne kadar teşekkür etsek az…

Bunun üzerine Sayın Cumhurbaşkanı ‘Gereğini yaptık’ şeklinde kısa fakat beni hayli mutlu eden bir mukabelede bulundu…

İleri sürülen trafik sıkışıklığından hiçbir şikayet yok…

Haydarpaşa’da süren revizyonda sona gelinmek üzere…

Trenimiz Haydarpaşa’ya ulaşacak ve Sakarya halkı ‘ulaşılamaz, olamaz’ denilen bir eski sevgiliye kavuşmanın mutluluğunu yaşayacak, hem de doyasıya…”

Gar Müdürü Hüsamettin Töre’ye gel de hak verme ve yanma geçip giden trensiz günlere!

Hal böyle iken birileri de

-Eee! Geldiyse ne oldu!

-Kim kaldırdı, kim getirdi…

-Haydarpaşa’ya gitmedikten sonra ne kıymeti var…

-Bu bir seçim yatırımıdır…

-Öyle olmadığına garanti verilebilir mi!

-Göreceksiniz trafik Arap saçına dönecek…

Söylentiler aldı başını gidiyor…

İnsanın neredeyse “Kaldırın şu treni!” diyesi geliyor…

İşte bizim laf ola torba dola anlayışıyla hareket eden kalemlerin; nasıl, niçin, neden geldiğini sorgulayıp treni gara getireni bir dövmedikleri kaldı…

İnsan bakıp böylesine içi kararmış insanlara, doğrusunu isterseniz ne diyeceğini bilemiyor…

Kötülemenin de bir namusu olmalı…

Halkımız trenle seyahat etmenin mutluluğunu yaşarken kalkıp yapılan işi karalamak, kötülemek, kıskanmak gibi ilkel bir yaklaşım içerisine olup kıvıranlara denilecek söz şudur ancak;
“Her yapılan iyi işte sıkıntı çıkaranların boynuzu gözünde olur.

Bu yüzden yapılan her olumlu işte hata arar.”
Bizim Bahçe’nin gülleri
bu doğrultuda trene binenlere ve iyi niyetle yapılanı savunanlara gitsin istedik…