Hoşgörü içinde bir ömür boyu,
Dostun kıymetini bilendir insan.
Yoksul, çorbasına katarken suyu,
Bir dilim ekmeği bölendir insan.

Hoşgörü içinde bir ömür boyu,
Dostun kıymetini bilendir insan.
Yoksul, çorbasına katarken suyu,
Bir dilim ekmeği bölendir insan.

Komşunun hakkına saygılı olan,
Yaşlının, hastanın gönlünü alan,
Bir yetim görünce gözleri dolan,
Akan gözyaşını silendir insan.

Savaşa dur deyip, barışı kuran,
Kardeşçe davranıp, yarayı saran,
Sabırla gerçeğin sırrına varan,
Aşk ile dağları delendir insan.

Özgürlük ruhuyla coşup çağlayan,
Çileli bağrını yakıp dağlayan,
Kıtalar arası barış sağlayan,
İsmi belleklerde kalandır insan.

Varlığı dünyaya verirken güven,
Çevreyi koruyan, doğayı seven,
Cehalete karşı bilgiyi öven,
Herşeye bir çözüm bulandır insan.

Yunus sevgi ister, Pir Sultan birlik,
Hacıbektaş ilim, Mevlana dirlik,
Karac'oğlan sevda, Köroğlu erlik,
Veysel'in sazıyla gülendir insan.
Nedim UÇAR
-------------------------------------------------------------------
DUA

“İki dua reddedilmez veya reddedilmesi çok nadir olur: (Bunlar) ezan okunduğu esnada ve sıkıntı zamanlarında yapılan duadır” (Ebû Davûd, Edeb, 41) buyurmuştur.
“Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah’ın duasını kabul etmesini isteyen kimse, rahat zamanlarında çok dua etsin.” (Tirmizî, De’avât, 9)
“İnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabbine yönelerek O’na dua eder. Sonra (Rabbi) ona kendisinden bir nimet verdi mi; önceden O’na yaptığı duayı unutur da, O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler koşmaya başlar…” (Zümer, 39/8)
“Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî, ebedî ve zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah’ım! Rahmetin sebebiyle senden yardım istiyorum. İşlerimin hepsini ıslah eyle, göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsime bırakma.” (Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua, No: 914)
--------------------------------------------------------------------------------------
BİR HADİS;
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beni İsrail'de birbirine zıt maksat
güden iki kişi vardı: Biri günahkârdı diğeri de ibadette gayret
gösteriyordu.
Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. Bir
gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü:
"Beni Allah'la baş başa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi.
Öbürü: "Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine
koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti.
Bunlar Rabbülaleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teala
Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?"
dedi. Günahkâra da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu.
Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün" emretti.
Ebu Hüreyre (ra) der ki: "(Adamcağız Allah'ın gazabına dokunan
münasebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de
heba etti."
-------------------------------------------------------------------------------
ALLAH VE İNSAN

Seni aramam için beni uzağa attın!
Âlemi benim, beni kendin için yarattın!

N. Fazıl Kısakürek
---------------------------------------------------------
ALLAHIN EMANETİ

Hz. Ümmi Süleym, gayet temiz ahlak sahibi bir hatun idi. Çocuğu vefat
ettiği zaman, sabır ve metanetle bizzat kendisi yıkadı ve kendisi
kefenledi ve bir tarafa bırakıp, komşularına dönerek:
-- Babasına haber vermeyin.

Hz. Ebu Talha orada bulunmamaktaydı. Akşam eve döndüğünde, çocuğu
sordu, hanımı:
-- Gördüğünden şimdi çok iyidir, der.

Sonra yemek yediler, oturdular, birlikte oldular. Bir müddet sonra Hz.
Ümmi-i Süleym, beyine gayet metanetle şöyle der:

-- Ebu Talha, ödünç alınmış bir şeyi geri vermek icap eder mi etmez mi?

-- Söylediğin bu söz nasıl bir söz, elbette ki ödünç alınan şey geri verilmeli.

-- O halde, Hak Teala da sana emanetten vermiş bulunduğu çocuğu aldı.

Ebu Talha bu sözü duyunca:
-- Biz Allah için halk edilmiş bulunuyoruz ve hep onun tarafına
döneceğiz, der ve şükreder.

Sabah olunca gidip Resulullah a (s.a.v.) anlatır.

Resulullah (s.a.v.):
-- Ya Rabbi bunun daha iyi bir karşılığını Ebu Talha ya ver, diye dua eder.
-- ------------------------------------------------------------------
"Bize ücret versinler diye insanları İslam'a davet etmiyoruz.
Yeryüzünde ulvi mertebeler edinmek, fesat çıkarmak ta istemeyiz. Biz
insanları İslam'a davet ediyoruz; çünkü onları gerçekten seviyoruz ve
onlar için en hayırlı olanı istiyoruz". Seyid Kutub
------------------------------------------------------------------------
"Ölüm haberi gelmeden,

Ecel yakamız almadan,

Azrail hamle kılmadan,

Gel gidelim Dosta gönül."
---------------------------------------------------------------------------
KUR’ANI OKUMAK

-"Kur'an'ı tertîl ile (ağır ağır, tane tane, düşünerek) oku" (Müzzemmil 73/4)

-Ümmü Seleme ve Enes b. Malik'den gelen bilgilere göre Peygamberimiz
Kur'an'ı tane tane okur, durulacak yerlerde durur, uzatılacak yerleri
uzatırdı. (Buhari, fedailü'l-Kur'an 29)

-Bera b. Azib şöyle demiştir: "Resulullah'ı yatsı namazında Tûr
suresini okurken işittim. Ondan daha güzel sesli, yahut okuyuşu ondan
daha güzel hiç kimseyi işitmedim." (Buhari, Ezan 102)
--------------------------------------------------------------------------
SADİ ŞİRAZİ
Bir subay çocuğunu Uğulmuş'un sarayının kapısında görev yaparken
gördüm. Çok akıllı, kıvrak zekâlı, anlayışlı ve sezgiliydi. Zaten
çocukluğun dan beri alnında büyüklük izleri görülüyordu. Kısacası iç ve
dış güzelliğiyle sultanın dikkatini çekti. Yaşıtları bulunduğu
mevkiden dolayı onu kıskandılar. İhanetle suçlayıp onu öldürtmek için
boşuna uğraşıp durdular. Dost şefkatli olunca düşman ne yapabilir ki?
Padişah:
- Bunlar neden düşman kesildi sana?
- Tanrı mülkünüzü daim etsin; zât-ı şahanelerinin gölgesinde
beni kıskananlar dışında herkesi memnun bıraktım. Elimdeki nimet yok
Olmadıkça yakamı bırakmayacaklar. Efendimizin ikbal ve devleti daim
olsun.

Kimseyi incitmemeye gücüm yetiyor.
Gelgelelim kıskancı ne yapacağım?
Zaten kendisi kendisinden azap çekiyor.
Ey kıskanç öl de kurtul bari.
Bu öyle bir azap ki ölüm dışında kurtulamazsın ondan.