Müthiş üşengeç ve ileri derecede tembel bir insanım…

Hele ki bir de Ramazan gelince ne yazı yazasım, ne röportaj yapasım geliyor…

İşte böylesi bir hengâmda Hendek’in yolunu tuttum geçen Perşembe günü…

Uzun bir süredir görmediğim, bende apayrı bir yeri olan Hendek Belediye Başkanı Ali İnci’yle sohbet ettik uzun uzun…

Öyle çarpıcı ve öyle dobra açıklamalar yapıyordu ki hemen ses kayıt cihazını çıkarıp koydum önüne…

Böyle insanlarla röportaj yapınca inanın tadından yenmiyor…

Hiçbir soruya “Pas geç” demeyen ve çalıyı dolanmadan cevabı yapıştıran insanlar benim de silkelenmemi sağlayıp iştahımı kabartıyor…

 

Her zamanda ve zeminde söylerim: Hendek Belediye Başkanı Ali İnci değil Sakarya’nın Türkiye’nin en başarılı belediye başkanları arasındadır…

Geride bıraktığı 3 dönemde yaptıkları ortada…

Hani derim ya çok üşengeç ve tembelim diye; İnci Başkan ise bilakis hayatımda gördüğüm en hareketli ve çalışkan insandır…

Yorulmak bilmeyen, usanmak bilmeyen, inatçı ve tuttuğunu koparan bir yapıya sahiptir…

Böylesi insanlar nefes alıp verdiği müddetçe siyaset yapmalıdır ki bu memleket bir yerlere gelebilsin…

 

Kendisi her zamanki gibi geride bıraktığımız yerel seçimlerin de en çok konuşulan isimlerinden biri oldu…

Her ne kadar AK Parti bütün belediyeleri kazansa da Ali İnci’nin aldığı oy hiç kimseyi tatmin etmedi…

Düşünün ki 4. kez seçim kazanıyor ve her iki kişinin oyunu alıyorsunuz ama yine de beğendiremiyorsunuz insanlara kendinizi…

Neredeyse bütün dünya aleyhinize çalışıyor ama gene de bükemiyorlar bileğinizi…

Gerçekten tuhaf bir memlekette yaşıyoruz…

İnsanlar kin ve nefretlerini kusarken öyle zayıf dallara tutunuyorlar ki yere çakılmaları çok zaman almıyor…

Her neyse…

 

Dikkat ederim, Ali İnci her zaman Başbakan Erdoğan’la paralel hareket etmiş bir insandır…

Başbakan ülke çapında neyi ön plana çıkarmışsa, Ali İnci de Hendek’te onu ön plana çıkarır…

Ülkede asfalt taarruzu varsa bilin ki Hendek’te çalışmalar çoktan başlamıştır…

Engellilere yönelik bir talimat geldiyse ilk önce kolları sıvayan Ali İnci olur…

Kentsel Dönüşüm’le ilgili bir yasa çıkar, düğmeye ilk Ali İnci basar…

Ve son olarak “Paralel Yapı” ile mücadele emri gelir, İnci başkan o eski alışkanlıkla meydana atılıp peşrev çekmeye başlar...

İnci başkanı bu konuda gerçekten çok kararlı gördüm…

Canını öyle yakmışlar ki içinde merhametin m’si kalmamış…

Yıllarca yaptığı iyiliklerin, verdiği emeklerin boşa çıktığını görünce ve tabiri caizse hançeri sırtından yiyince savaş baltalarını çıkarıp şehirde gezinmeye başlamış…

Çok açık bir şekilde, “Paralelci geçinenler bundan böyle Hendek’te barınamaz. Onlara burada yaşam hakkı tanımam” diyen Ali İnci’nin halinden sanırım en iyi Başbakan Erdoğan anlar.

Zira Başbakan Erdoğan’a yapılanların yanında Ali İnci’ye yapılanların esamisi bile okunmaz…

 

Velhasılı kelam enfes bir röportaj yapıp koyu sohbetimize geri dönmüştük ki Mahmud Efendi Hazretleri’nden konu açıldı…

İsmailağa’da geçen gençlik günlerinden bahsetmeye başladı İnci başkan…

Tabii Mahmud Efendi mevzubahis olunca ben de yakın zamanda gördüğüm ve feci şekilde etkisinde kaldığım bir rüyamı paylaştım başkanla…

O muhterem zatı gördüğüm rüyanın beni nasıl etkilediğini anlattım…

Pek de hoş olmayan rüyamı dinleyince teşhisi koyuverdi İnci başkan ve “Anlaşıldı… Mahmud Efendi seni yanına çağırıyor… Kalk gidiyoruz” dedi…

Bir iki telefon görüşmesinin ardından randevuyu aldı ve Beykoz Çavuşbaşı’nın yolunu tuttuk…

İçimi kaplayan mutluluğun tarifini yapmakta zorlandım açıkçası…

Başkan İnci bana öyle büyük bir hediye verdi ki herhalde aradan yıllar da geçse bu iyiliğini unutamam…

 

Çok sıcak bir şekilde, büyük bir ilgiyle karşıladılar bizi Efendi Hazretleri’nin evinde…

Her yeri saran sarıklı, sakallı ve cübbeli müritler telaşlı bir şekilde iftar hazırlığı yapıyordu…

Sonradan öğrendik ki Efendi’nin ülke genelindeki vekilleri ağırlanacakmış o akşam…

Efendi’nin sağ kolları diyebileceğimiz insanlarla çevrede bir gezintiyi çıktık önce…

Kendisinin yanından bir an olsun ayrılmayan Sakaryalı Muhammed Keskin Hoca’yla tanıştık…

Evin hemen yanı başında inşaatı devam eden mescit hakkında bilgi aldık…

Daha sonra içeriye geçerek buluşma saatini beklemeye koyulduk…

“Efendi istirahat ediyor… Siz en iyisi iftara kalın” denilince biz de söylenene uyduk…

İftara az bir süre kala Efendi Hazretleri’nin yanına çıkardılar bizi…

İftarımızı da Adem Şener, Mehmet Talu, İsmail Hünerlice, Ahmet Albayrak, Recep Yılmaz ve Hüseyin Harputoğlu’ndan müteşekkil Sakaryalı hocalarla birlikte yaptık…

Gecenin tek eksiği umrede olduğu için aramızda olamayan Cübbeli Ahmet Hoca Efendi idi hiç şüphesiz..

Herhalde onu da görme şansım olsaydı o akşam, gözüm açık ayrılmazdım bu diyardan…

 

Ömrünü İslam’a vakfetmiş, Allah dostu bir şahsiyeti yakından görme ve onun yetiştirdiği birbirinden değerli âlimlerle hasbihal etmenin verdiği hazla dönüş yolunu tuttuk…

Her bir köşesinde Kur’an okunup namaz kılınan ve insana huzur veren böylesi bir atmosferi terk etmek inanın kolay olmadı benim için…

Gerek İnci başkana, gerekse şahsıma çok büyük zatların duasını almak nasip oldu…

Bakalım bu dualar bizleri nerelere getirecek, hayatlarımızı nasıl etkileyecek?

Gerek İnci başkanın, gerekse şahsımın önünde ne gibi kapılar açacak?