Dr. Vehbi KARAKAŞ
Romanda felsefeyi anlatan Rus yazar İvan Gonçarov’un felsefe ile ilgili güzel bir sözü var. Demiş ki: “Felsefe Dinin huzursuz kardeşidir. Din kendi gerçeğini bulur ve huzura kavuşur. Felsefe hiçbir zaman huzura kavuşmaz. Çünkü bulduğu her gerçekten sonra bir soru daha sorar.”
Filozofça bir söz de ben söyleyeyim:
Felsefe, hikmetin nefs-i emmaresidir. Onsuz olunmaz ama sadece onunla da olunmaz. Her insanda nefs-i emmare vardır. Nefs-i emmarebize kâmil insan olmamız için verilmiştir.Nefs-i emmare idam edilmemeli, ıslah edilmelidir. Kur’an’la ve Nebevî öğütlerle ıslah edilirse insan, kâmil insan olur, meleklerden daha üstün bir varlık haline gelir. Islah edilmezse hayvandan ve şeytandan aşağı düşer.

İlahiyatlarda da felsefe idam edilmemeli, ıslah edilmelidir. Kur’an’la barışık hale getirilmelidir.

FELSEFE VE HİKMET
Arapçada felsefeye en yakın kelime hikmettir. Bize göre felsefe, insan düşüncesi, hikmet de Allah düşüncesidir. İnsan, yanılabilir. Allah yanılmaz. Öyleyse felsefe, hikmete tabi olmalıdır. Olursa, dizginlerini hikmetin eline verirse huzur olur, huzur verir. Vermezse, zarar olur, zarar verir.

Felsefeye “hikmet ilmi”, filozofa da hakîm denmiştir. Hamdi Yazır, “Hikmet, ilim ve onunla ameldir. Hakîm ise her ikisini toplayan adamdır. Bilgisi olup ameli olmayana hakîm denmez.” demiştir.

EVVELKİLERİN VE SONRAKİLERİN İLMİ KUR’AN’DA
İlahiyat fakültesinde birçok dersin hocası oldum. Halkla İlişkiler dersine girdim. Din ve iletişim dersine girdim, Dini Danışmalık ve Rehberlik dersine girdim, Çevre ve Din dersine girdim, Meslekî Uygulama ve Hitabet dersine girdim… Bu derslerin hepsi Fakültemizde Felsefe ve Din Bilimleri bölümünün dersleridir.

Baktım ki bu adını saydığım derslerin hepsi en muhteşem ve mükemmel şekliyle Kur’an’da var. Bu sefer halkla ilişkiler dersi olarak Kur’an’ı, Çevre dersi olarak Kur’an’ı, bir iletişim dersi olarak Kur’an’ı talebenin dikkatine vermeye başladım. Felsefe dersine girseydim, felsefenin yanında da Kur’an’ın hikmetini takdim edecektim. Çünkü -Felsefeyi düşünce bazında ele alırsak- en güzel felsefe Kur’an’da. Kur’an düşüncelerin en güzelidir;sözlerin en güzeli olduğu gibi. Çünkü Kur’an,Allah’cadır. Çünkü o Allah düşüncesidir.

KUR’AN FİKİRLERİ DONDURMAMIŞ
Kur’an fikirleri dondurmamıştır. Tam tersi düşünmeye, araştırmaya teşvik etmiştir. Aykırı fikirlere de hayat hakkı tanımıştır. “Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” der, Kur’an. Bunu der ama,insanın da başıboş olmadığını, herkese, gerek imanının ve gerekse küfrünün karşılığını bulacağı bir âleme, ahirete doğru gittiğini, sözlerinden ve amellerinden sorguya çekileceğini söyler.

Yeni yeni ilim dallarının çıkması eskiden o ilimlerin olmadığı anlamına gelmez. İletişim dersi yeni çıktı. Halkla ilişkiler dersi yeni çıktı. Bu dersler yokken iletişim dersi yok muydu? Halkla ilişkiler yok muydu? Felsefe dersi yokken, felsefe yok muydu? Vardı. Hem de Kur’anî felsefe vardı. İnsanların felsefesi Kur’an’dı. Onunla oturur, onunla kalkarlardı. Huzur tamdı, adalet kaimdi, emniyet ve barış hâkimdi. Sevgi-saygı, şefkat-fazilet, güzel ahlak doruk noktadaydı. İlimler dallandıkça dertler, problemler de arttı.

NE DEMEK İSTİYORUM?
Öyleyse ne demek istiyorsun? Demek istiyorum ki Kur’an, her türlü iyiliği vegüzelliği müminlerine veriyor. Öyleyse herkes otursun, zaman kaybetmeden Kur’an’ı anlamaya koyulsun.

Pekiyi. Kur’an varken bu derslerin hiç biri olmasın mı? Olsun. Ama Kur’an’ın yerine geçmesin. Kur’an’a dayalı iletişim dersi, Kur’an’a dayalı halkla ilişkiler dersi, Kur’an’a dayalı rehberlik dersi, Kur’an’a dayalı felsefe dersi, Kur’an’a dayalı psikoloji, sosyoloji dersi olsun. Dikkat edilirse zaten bunların hepsi Kur’an’da var. Her dersin uzmanına düşen bunları sistematize etmek olacaktır.

İnsanın dünyaya geliş gayesi biri birini inkâr eden tutarsız fikirlerle dolu kitapları hayat boyu okumak, okutmak değildir. İnsanın dünyaya geliş gayesi, Âlemlerin Rabbinin mesajı olan Kur’an’ı okumak, anlamak ve gereğince amel etmektir.

Bu gün yeni yeni adla ortaya çıkan ilim dalları buna hizmet etmelidir.Her ilim dalı, Kur’an’ın bir başka yönünün tefsiri olmalı, Kur’an’a alternatif dersler olmamalı, Kur’an’dan bağımsız işlenmemelidirler.

Diyorlar ki, ilahiyat öğrencisi bilimselliğe alışması ve cesur olabilmesi için felsefî dersler alması lazım. Buna katılıyorum. Ben de buna bir şey eklemek istiyorum: İlahiyat öğrencisi ve hocası aynı zamanda Kur’an’ın orijinaline yabancı olmamalı, Kur’anî ilimleri çok iyi hazmetmiş biri olmalı, Kur’an’ın ayetlerini okumaktan aciz olmamalı, korkmamalı ve utanmamalıdır.

İLAHİYAT ÖĞRENCİSİ NEYİ BİLMELİ?
Yeri gelmişken bir düşüncemi de arz etmek isterim. Bir ilahiyat öğrencisinin felsefe ve din bilimlerini iyi bilmenin yanında Arapça ve Kur’an’ı ve ulumü’l-Kur’an’ı da çok iyi öğrenmiş bir şekilde mezun olmasından yanayım. Şu an derslerin çokluğundan mıdır, imam-hatip liseleri ve Kur’an kurslarından kaliteli öğrenci gelmeyişinden midir bilmem, bu mükemmel sonucu ilahiyatlar henüz yakalamış değil. Arkasında namaz kılamayacağımız kadar Kur’an’ı yanlış okuyan, ilmi donanımı yeterli olmayan görevlilerimiz var. Bunları da unutmamamız ve buna da bir çare bulmamız lazım.Felsefe derslerini azaltmak isteyenlerin de hedefi her halde bu olsa gerek. Tam bilemiyorum. Bu meseleyi otoriteler tartışa dursun. Biz isteriz ki her caminin imam ve hatibi, hem kurra, hem alim, hem filozof, ve hem de mütteki ve muhlis bir zat olsun.

SÖZÜN ÖZÜ
Sözün özü: İlahiyat öğrencilerini mükemmelleştirmenin yolu, imam-hatip liselerini mükemmelleştirmekten, ondan önce de Kur’an kurslarını mükemmelleştirmekten geçiyor. İlahiyatın temeli Kur’an kurslarıdır. İkinci basamağı İmam-Hatip Liseleridir. Son basamağı da ilahiyatlardır.

Kur’an kurslarının albenisi artırılmalıdır. Tatil yörelerindeki faydalı aktiviteler, Kur’an’ın edebi çerçevesinde Kur’an kurslarına taşınmalıdır. Gerekirse Kur’an kurslarının isimleri değiştirilmeli, bu kurumlar yeniden ele alınmalı, daha makul, daha modern bir şekilde yeniden dizayn edilmelidir. İlahiyatlar, bu eğitim silsilesinin kemali, cemali, kubbesi ve tacı olmalıdır.


İLİM VE AMEL
Abdullah İbn-i Mes”ud hazretleri diyor ki:
Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir defasında “Ey Abdullah b. Mes”ud!” buyurdu. Ben, üç defa buyur ey Allah”ın Resulu dediğimde, şöyle buyurdular: “İnsanların en faziletlisi hangisidir? Bilir misin?”
Ben: “Allah ve Resulu daha iyi bilir” dedim.
(O zaman) buyurdular ki: “İnsanların en faziletlisi, dinlerini öğrendiklerinde (ilimleriyle amel edip) amelce en üstün olanlardır.”
Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) “İlmi ile amil olana müjdeler olsun” buyurmuştur.
“Her kim ilmi ile amel ederse, Allah ona bilmediği ilimleri de öğretir.”
“Dinde alim olanı Allah korur ve ummadığı yerden rızkını verir”