“Hayatından memnun olanlar elini kaldırsın!” deseler kolay kolay kaldıramam ben elimi. “Kendinden memnun olanlar” deseler, hiç kaldıramam.
Fakat ne çok kandırıyoruz kendimizi. Sahtekarlıkların en kötüsü, kendi kendini kandırmak olsa gerek.
İsmet Özel sevmem bundandır belki: “Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan / Artık bu yaşa erdirdin beni, anladım / Gençken almadın canımı, bilmedim / Demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş / Çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer / Çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış / İnsanın insana raptolduğu cevher.”
“Mutlu musun?” diye sorulmuştu bana. Cevabım gecikmeliydi. Kırgınlık olmuştu. “Pat” diye “Evet, çok mutluyum” demeli bazen insan. Ben diyemem ama. Demedim. Doğrusu buydu çünkü. Kim olarak mutlu muydum? Genç olarak mı? Sağlıklı olarak mı? Evli olarak mı? İşsiz olarak mı? Yazar olarak mı? Müslüman olarak mı?
Kimse bize yeteri kadar özgür müsün, diye sormaz. Yeteri kadar para kazanıyor musun, diye de sormazlar. Yeteri kadar zaman ayırabiliyor musun kendine? İnsanlar yeteri kadar anlıyor mu seni?
Kim kimi anlıyor ki? Siz en son kimi anlamaya çalıştınız? Dinlediniz, dinlemeye çalıştınız demiyorum. Anlamaya çalıştınız? Sıfır.
Kime sorsan iyi elhamdülillah. Aslında hikaye. Dostunu bul, açıl bir, memnun musun hayatından değil misin anlayalım. Paran varsa, zamanın yok. Zamanın varsa keyfin yok, neşen geldiyse cenaze kapıda. Olmadı karınla başın beladadır. Çocukların sınavı, işi gücü, müdürün afrası, müşterinin tafrası, komşunun gürültüsü.
Çok şükürmüş. Sanki “Bir hak’kı ihkak edebildik” de, bir de “çok şükür” diyoruz. Hikaye. Hayatımız yalan. Hele hayatının sonuna gelip de hala hikayeciliğini matahmış gibi sürdürmeye kalkanlar yok mu?
Neyse. Herkes ne kadar mutlu olduğunu kendi kendine sorsun. Kimseyi ilgilendirmeyen sadece kendi insanlığının yüzdesini belirleyen cevabı bir duysun. Hikayeyi bırakalım yani.
Bana gelince. Ben bazen kendimi pis bir kamyonda çöplüğe giden plastik yoğurt kabı gibi hissediyorum. Aynı kamyonu paylaştığımız ama kendini hem vitrinde hem de kadife mücevher kutusu zanneden öbür çöplere güleyim mi yoksa kamyonun çöplüğe yaklaşmasına mı üzüleyim?
Siz mi? Siz iyisiniz çok şükür. Biraz cahil, biraz dönek, biraz zalim, biraz cimri, biraz yalancısınız ama iyisiniz elhamdülillah. Sevinecek bir şeyler bulalım kirli dünyamızda. Yalan dünyamızda. Ölümlü dünyamızda. İsmet Özel’le bitiriyoruz. Sahiden insan olmanın zorluğuna gülümseyerek…
“Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi / Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu / Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde / Bileyim hangi suyun sakasıyım ya Rabbelalemin / Tütmesi gereken ocak nerde?”