Beş günlük hızlandırılmış tatil için çıktık yola Sadi Tanış, Vedat Ünsal ve Rahmi Sak ile…
Rahmetli Turgut Özal’ın parlattığı, enfes bir tatil köyü haline gelen, yüksek dağların eteğine oturtulmuş, yarım ay şeklindeki Göcek için, “hiç bu kadar sessiz, sakin ve hareketsiz olmamıştı” diyor sakinleri…
Kıyıdan dağlara doğru uzanan bir yerleşim planı içerisinde yapılaşmış tatil konutları…
Kıyı şeridi geniş yolları ile yürüyüşe ve yayalara ayrılmış…
Etraf temiz ve bakımlı…
Akdeniz’e has bitki örtüsü, yeşile boyamış köyün eteğini…
Mağazalara bakılınca, henüz yükünü almamış olmasına rağmen, hareketli bir turizm ve alışveriş beldesi olduğu belli…
MIŞINCIK YATI
Kıyının ortasına bir zamanların en etkili gazetecilerinden Haldun Simavi’nin “Skorpia” adlı marinası oturtulmuş.
Bir tarafına küçük ölçekli, diğer yanına dev boyutlu yatlar bağlanmış beton kordonun…
Bu marinadan yararlanmak isteyen yatların aylık masrafını ve marina kirasını duyunca, dudakları uçukluyor insanın…
O nedenle Göcek’te meşhur söz olmuş “En güzel yat, arkadaşımın yatı”
Bizim yatın adı da enteresan…
“Mışıncık” denizatı anlamına geliyormuş.
Değerli bir dosta ait yatı bulmamız zor olmadı Göcek’te…
Can Restoran, Simavi’nin marinasının başlangıcında bulunuyor.
Vahdet Kaptan ve yardımcısı Ümit karşıladı bizi…
Deniz ürünleri ile yeşilliğin ağır bastığı bir yiyecek ikmali yaptık yata çıkmadan önce...
Ayran, soda ve su ağırlıklı içecek temininden sonra, kısa bir çay molası ve nihayet yata yerleştik.
YAT MI, YATIR MI!
Daha önce, Marmaris’te Selimiyeli Eray Kaptan’ın, o mütevazi teknesi ile çıkardık, bazılarının “mavi yolculuk” dediği, bizim için sahillerdeki otellerden daha ekonomik olan koy gezilerine…
Cennet koyları ile dünyanın en güzel sularına sahip Akdeniz’in zümrüt kıyılarına ister bir balıkçı teknesi, isterse bir kamyon lastiğinden fırlamış şambrelle çıkın, tadına doyamıyorsunuz turkuaz ve lacivert renkli, tuzu yoğun, enfes denizin…
Yatın uyuyun, batacağız diye bir korkunuz olmasın, denizin ortasında…
Orhaniye ve Selimiye koylarıyla Marmaris, harikaydı…
Göcek koyları ise muhteşem…
Göcek’e ilk kez gidiyoruz…
Selimiye’nin yağız delikanlısı Eray’ın teknesinde unutulması zor tatil anılarımız var.
Son defa Eray’ın o mütevazi teknesinde, Yavuz Üstünel ve Sadi Tanış ile birlikte olmuştuk, iki yıl önce…
Sadi Tanış Marmaris’e kadar yatımızı merak etmişti…
Sonunda Martı Marina’da bağlı olan tekneye ulaşmıştık.
Yat denilince, farklı ve görkemli bir tekne bekleyen Sadi Tanış’ın sözleri hala çınlar kulaklarımda…
Her aklıma geldiğinde gülme krizine girerim.
Etrafta bağlı olan görkemli yatlara bakıp, “bunlar eğer yatsa, bu sizinki olsa olsa yatır” diyen Sadi Tanış’ın, Göcek’te bizi bekleyen “Mışıncık” adlı yatı görünce ne diyeceğini merak ederek gelmiştik o güzelim köye…
Mışıncık iki yatak odalı, kabini, mutfağı, klimalı oturma grubu, arka ve ön güvertesi ile kaptan köşküyle harika, İtalyan yapımı bir projenin ürünü…
KIYILAR PAYLAŞILMIŞ
Göcek kıyıları Simaviler, Ülker, Doğuş Holding gibi ünlü firmaların marinalarına bağlanmış birbirinden görkemli yatlara ev sahipliği yapıyor…
Marinalarda sabahın erken saatlerinde başlayan hareket, denizin tadını çıkarmak adına ipini çözen yatların gürültüsü ile dalgalanıyor.
Her koyun kendine has bir öyküsü var…
Ünlü siyasetçiler, müzisyenler, yazarlar ve sanatçıların yatına ev sahipliği yapıyor Göcek…
Seyahatin son gününü içmeleri, çamur banyosu, doktor balıkları, termal suları ile ünlü Sultaniye Kaplıcaları’nda geçirdik…
Dalyan Gölü’nü denize bağlayan kanal yamaçlarına kurulmuş görkemli mezarlar, tarihi günümüze taşıyan bir vesika olarak işlenmiş dağların böğrüne…
CARETTA CARETTALAR VE MAVİ YENGEÇ
İztuzu plajı, yengeç ziyafeti ve Caretta Carettalarla tanışma anımız da hayli renkli geçti…
Oltasının ucuna mavi yengeç takan çocuğun çağrısına koşup geliyor iri iri Caretta Carettalar…
Turistlerin yoğun ilgisini çekiyor…
Haşlanmış yengeçleri, insan yemeye doyamıyor…
Teknelerin biri geliyor, diğeri gidiyor…
Denizle gölün birleştiği yerde yakalanan iri balıklar, dalyanlıların geçim kaynağı olmuş…
VE DÖNÜŞ…
Her güzel şey gibi, tatilin de sonu geliverdi…
Dönüşümüz Marmaris, Muğla, Denizli yolu üzerinden oldu…
Afyon sapağında İkbal Lokantası ve molayı takiben saat 16.00’da başlayan yolculuğumuz, saat 24.00’te Çark Mesire’de içilen çay ile son buldu…
DİRENİŞİN FATURASI AĞIR…
Seyahat sırasında göze çarpan en önemli özellik, turizm açısından büyük üzüntü kaynağı olan rezervasyon iptalleri ve azalan turist sayısı oldu…
Gezi Parkı olayları ülke ekonomisine indirilmiş bir büyük darbenin izleri oturmuş o güzelim sahillere…
Gecenin en hareketli saatlerinde dahi kıyılar, kordonlar neredeyse bomboştu…
Olaylar nedeniyle turizm büyük yara almış…
Dileğimiz, direniş adı altında ülkeyi yangın yerine çeviren bu tür olayların ilk ve son olmasından yanadır.
Eğer iyi değerlendirilirse ülkemiz, dünyanın en çok turistini çeken, döviz girdisi sağlayan ve birbirinden güzel kıyıları ve doğal güzellikleri sayesinde dünyanın incisi olmaya hazır bir cennet adeta…
Bunu gördük bir kez daha, dolaşırken Göcek kıyılarında…
Pazar Filemiz’i, değerli bir dostumuzun davetine icabet edip gittiğimiz Göcek sahillerinde edindiğimiz izlenimleri aktarmaya ayırdık özet olarak…
Darısı sizlerin başına deyip, çekilelim aradan…