Bilmek gerekir ki zahiri bir güce ce şekli bir mevkiye ya da makama sahip olan dünya ehlinden biri, emrinde bulunanlardan birine faydası yine kendisine dönen bir iş vererek iyilik yapsa, şüphesiz o iyilikten bu işin yapılmasını isteyen kişide fayda görür. İşi yapan kişi ise şöyle der; 1değerli ve saygın bir zat beni bu işle görevlendirmiştir. O halde bu işi sonsuz bir minnet ve şükran duygusu içinde yerine getirmeliyim, severek yapmalıyım.”
Nasıl bir bela inmiş ve ne tür bir musibet gelmiştir? Allah Celle şanuhunun azameti bu aciz şahsın büyüklüğünden daha mı aşağıdadır ki azameti tartışmasız olan hak Subhanehunun emirlerini yerine getirmek için gayret edilmez. Utanma ve tavşan uykusundan uyanmak gerekir.
Allahın emirlerini ihmal etmenin eki sebebi vardır; ya şeriatın getirdiği hükümleri yalanlamak, Ya da Allahın azametini dünya ehlinin büyüklüğün den daha düşük görerek önemsememek. Her iki durumunda da ne denli şeni ve çirkin olduğunu iyi anlamak gerekir. (Mektubatı Rabbanı tercümesi, c,1 m, 73)
TECVİDİN HÜKMÜ
Tecvid ilim olarak farzı kifaye, uygulama olarak Kur’an okuyan kişilere “farzı ayndır”.Yani harflerin mahreç ve sıfatlarının ve tecvidin sair hükümlerinin, Müslümanların bazıları tarafından bilinmesi, diğerlerinden bu sorumluluğu kaldırır.
Fakat mükellef olan her müslümanın, Kur’anı Kerimi veya en azından namaz surelerini tecvid kurallarına göre okuması farzdır. (Kuran Okuma sanatı, TECVİD, Doç Dr. ALİCAN DAĞDEVİREN)
AÇ KURTLARIN VAHŞETİ
Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Âdemoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs". [Buharî, Rikâk 5; Müslim, Zekât 115, (1047); Tirmizî, Zühd 28. (2340), : İbnu Mâce, Zühd 27, (4234).
Ka'b İbnu Malik (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir.” (Tirmizi, Zühd 43)
Asım ibni Ady dedi ki:
“Ben hayber ganimetlerinden yüz tane ganimet satın aldım ve bu Rasulullah’a ulaştı. Bunun üzerine Rasulullah dedi ki: “ İki haris, aç kurdun, sahibinin terkettiği bir koyun sürüsü arasında kalıp, koyunlara zarar vermesi, bir müslümanın mevki ve mal hırsının dinine zarar vermesinden daha zararlı olmayacaktır.”
Abdul Vahid ibn Zeyd Allah’a yemin ederek şöyle derdi:
“Kişinin dünyaya olan hırsı(aşırı arzusu), o kişiye en kötü düşmanından daha korkunçtur.”
O yine derdi ki:
“Dünyaya hırslı olmak iki türdür: Zararlı olan hırs ve faydalı olan hırs. Faydalı olan hırs, kişinin istek ve arzusunun Allah’a itaat etmek olması; zararlı olan hırs ise kişinin arzusunun bu dünya olmasıdır.”
Alim biri dünyayı arzulayan kardeşine şöyle yazdı:
“Ahirete doğru ilerlerken, sen bu dünyayı arzulayan biri olmuşsun. Sen ne kadar da uzak durmaya çalışsan, bu dünyada acizlikler, belalar, hastalık ve kazalar senden ayrılmayacaktır. Bu, senin dünyayı arzulayan kişinin arzuladığı şeyden alıkonulduğunu, yine bu dünyadan uzak duran birinin rızkına razı olduğunu, yine çok fazla servete sahip olmasına karşın kişinin öldüğünü ve ne de az bir miktarla bu dünyada kişinin tam olarak yetinebildiğini görmemiş gibisin.”
-----------------------------------------------------------
ALLAH BUYURDU Kİ;
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (ahzab 35)
---------------------------------------------------------------------------------
ÇOCUK VAAZLARI PROJESİ
Cami müminlerin büyük ve küçük beraberce cem edildiği mekânlar olması sebebiyle günümüzün yaşam ve çocukların algılarına uygun bir dille cami eğitimine yeni bir mana ve hizmet kazandırmak gerekmekte olduğu hepimizin malumudur. Bu ulvi görev sadece deneme yanılma yoluyla ve yapılan uygulamaların artı ve eksileriyle değil aynı zamanda uzman bir heyet tarafından uygulanabilir bir program olarak tesis edilmelidir. Edebiyatçılarımızın çocukluk hatıralarının edebi metinlerde yer bulması, çocukluklarında ki camiyle olan ilgilerinden kaynaklanmaktadır.
Çocuklara kendilerinin değerli ve özel olduklarını hissettirmesi açısından bu proje önemlidir.
Bu konuda ki çalışma, tecrübe ve görüşlerimi saygılarımla arz ederim.
1. Cami ve çocuk buluşmasının öncelikle isminin ilgi çekici olarak tespiti gerekir. “Çocuklara camide vaaz yapılacaktır” gibi bir başlıkla yapılan duyurunun yeterince ilgi görmediğini müşahede ettim. Çocukların ilgisini çekecek bir başlık tespit edilmelidir.
2. Bir şehirde veya yerleşim yerinde öncelikle tespit edilen bazı camilerde programın uygulamaya konulması gerekir.
3. Bu program için şehrin merkez camileri başlangıçta müsait olmamaktadırlar, zira merkez camilerin etrafında yerleşim yeri olmadığından veya çocukların kendi başına programlara iştiraki zor olduğundan sonuç verimli olmayabilir.
4. Tespit edilecek camiler mahallelerinin merkezi camisi veya ilköğretim okullarının yakınında ki camilerin olması daha uygundur.
5. Programların ilan ve duyurusu sadece camilerle ve Cuma cemaatiyle sınırlı olmamalıdır. Farklı ilan yerlerine asılan afişlerle bu hizmet ilan edilmelidir.
6. Programa katılacak çocukların mümkünse iki gurup olması sağlanmalıdır. Yaş gurubu 7-12 ve 12-15 olması kaçınılmazdır. En verimlisi ise 7-12 yaş aralığının toplanması ve katılımının sağlanmasıdır.
7. Cami ve çocuk buluşmasının gün ve vakti; Pazar günleri öğle namazı öncesi veya sonrasın da olması daha gerçekçi ve mümkündür. Namaza katılımla programa başlanması daha faydalıdır.
8. İlk uygulamalarda, tespit edilen bazı cami görevlilerinin mahallelerinden topladıkları çocuklarla programa katılmaları uygun ve faydalıdır.
9. Toplanan öğrenciler kız ve erkek olarak ihtiyaç görülünceye kadar beraberce programa iştirak edebilir.
10. Çocuklarını camiye getiren velilerin dersi izleme imkânları göz önünde bulundurularak programlar hazırlanmalıdır.
11. Ders programlarının başlama ve bitiş saatleri ilanlarda belirtilmelidir. Velinin bilgi ve ilgisi dâhilin de olması gerekmektedir.
12. Programların ilk uygulamasında il müftülüğünden bir yetkilisinin bulunması ve programı başlatması birçok bakımdan faydalıdır.
13. Programın ders çizelgesi konularıyla öncelikle tespit edilmelidir.
14. Cami programı öğle namazının edasıyla başlanılmalı ve asgari 45 dakika veya programa göre 90 dakika da olabilir.
15. Programın içeriğinde katılımcı çocukların da konu üzerinde konuşmalara dâhil edilerek katılımları ve özgüvenleri sağlanmalıdır.
16. Cami vaazlarında elif ba ve dua ezberletme cihetine gidilmemelidir. Cami dersleri okul dersi anlamında olmamalıdır.
17. Program için de ilahi/musiki örneklerinden bir veya iki tane dinletilmeli veya söyletilmelidir.
18. Sohbetin konusu öncelikle çocuklara söylenilmeli ve konu üzerinde düşünmelerine imkân verilmeli, sonra da konuşmacı hazırladığı dersi belirli zaman diliminde anlatıp tamamlamalıdır.
19. Sohbetin ikinci kısmında da öğrencilerin söz alıp fikirlerini beyana ve sorularını sormalarına imkân verilmelidir.
20. Çocuklara Başkanlık yayınlarından kabiliyet ve yaşlarına uygun kitaplar ve dergiler hediye edilmelidir. Verilecek hediyeler, para değeri büyük imkânlar sunmamalıdır.
21. İmkânlar ölçüsünde cami programları yazılı ve görüntülü medya da tanıtılmalıdır.
22. Seçilecek ders programları öncelikle ahlakı ilkeleri ve çocukların kendi hak ve beklentilerini esas almalıdır.
23. Camide ki program uygulayıcısı sadece bir görevli değil, mümkünse iki veya üç kişiden olmalıdır. Bazen de program değişik görevliler tarafından uygulanmalıdır.
24. Mümkün olduğu takdir de bazı köylerden çocuklar servisle getirilerek programa dâhil edilmelidir. Bu programda öğrenci sayısından çok, nitelik önem kazanmalıdır.
25. Programa katılan çocukların tanışması ve birbirlerinin e-mail gibi adreslerinin temin edilerek öğrenciler arası iletişimin sağlanmasının fayda temin edeceği bir gerçektir.
26. Çocuklara program sonrasında yiyecek olarak kek ve meyve suyu ikram edilmelidir.
27. Programların uygulanmasında Kur’an Kursu öğreticileriyle istişare ve yardım alınması sonuç bakımından daha faydalıdır.
28. Camide ki konuşmaların kürsüden değil, mihrabdan ayakta durarak yapılması öğrencinin ilgisini artırmaktadır.
29. Program uygulaması esnasında velilere konunun önemi anlatılmalı ve katılımlarından dolayı teşekkür edilmelidir.
30. Engelli öğrencilerin en azından birkaç tanesi bulunarak programa katılımı temin edilmelidir.
31. Bu programın uygulanmasında müftülük de istişare ve uygulama komisyonu oluşturulmalıdır.
32. Çocuk sahabelerin hayat hikâyeleri, Kur’an da ve sünnette bulunan örnekler özenle çocuklara anlatılmalıdır.
33. Programa çocuk esirgeme kurumundan katılmak isteyenlere yardımcı olunarak katılımı sağlanmalıdır.
34. Cami ve çocuk buluşması için yeterli öğrenci temin edilememesi durumunda, Kur’an kursu öğrencilerinin katılımıyla başlangıç programları temin edilmelidir.
Cami ve çocuk buluşması uzun soluklu bir program olmalıdır. Program görevlilerinin mümkünse genç, çocuk diline ve anlayışına hâkim olması faydadan hali değildir.

Çocuk ve cami programını bir önceki görev yerim olan Adapazarı Sezginler Camiinde 2006 yılında uygulamamın sonuçlarının verimli olduğuna tanık oldum. Müftülüğün oluşturacağı imkân ve destekle daha güzele ulaşılacağı kaçınılmazdır.