Tayyip Erdoğan’ın ne siyaset yapma biçiminde var bu tür bir razı oluş, boyun eğme emaresi, ne de belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına kadar siyasi liderlik ve idarecilik özgeçmişinde.

Bu yıl, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne layık gördüğü, çok sevdiği hikayecimiz Mustafa Kutlu’nun “Ya Tahammül Ya Sefer” kitabının “sefer” kısmını tercih eder Erdoğan. Hem de, ben bu deveyi güdemedim, bu diyardan sefer edeyim şeklinde değil asla. Yol kesen eşkıyaya rağmen, develerle beraber, koskoca bir coğrafyayı da daha özgür ve daha onurlu bir geleceğe sefere çıkarmayı göze alır.

Erdoğan – AB hesaplaşmasında işin nereye varacağını baştan görmek isteyenler için, en netameli dönemlerde Erdoğan’ın makam aracında sol koltukta seyahat etmiş olma ayrıcalığını uzun süre taşımış Yalçın Akdoğan’ın son yazılarından birini dikkatlice okumak yeterli aslında.

Akdoğan’ın, 4 Kasım 2016 tarihli köşe yazısının başlığı:“Erdoğan teslimiyet içine girer mi?”

Yalçın Akdoğan, iletişim kökenli, siyasetle ve kamu yönetimiyle ilişkisi, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesinin, Hürriyet Genç Gazeteciler Yarışmasından ödüllü bir mezunu olarak kendi imkanlarıyla yayınladığı ilk gazetede yazdığı köşe yazılarından, Pendik Belediyesi’ndeki görece metropol görece yerel yönetim tecrübesine… Seneler boyu uluslar arası en gizli ve baş başa görüşmelerde bile Erdoğan’ın en yakınındaki kişi olarak, bir bakıma vakanüvis danişmendlikten, siyaset bilim alanında sahayı ve kapıların ardını bilen nadir isimlerden biri olarak yaptığı akademik çalışmalarına… Özellikle AK Parti’nin siyaset bilimdeki karşılığını anlatan meşhur kitabına kadar, söylediklerine dikkat edilmesi gereken bir iletişimci ve siyasetçi. Bir öngörü ve önsezi merkezi olduğu kadar, küresel ve ulusal siyasi hamlelerde sebep sonuç ilişkileri kurabilecek bir politik tecrübeye de sahip Akdoğan.

15 Temmuz’da yaşadığımız alçak ve kanlı darbe girişimine bütün şehirlerde aynı sloganla verilen ortak cevabın, “Biz milletiz, Türkiye’yi darbeye, teröre yedirmeyiz.” sloganının son kelimesi “yedirmeyiz”i bir yerlerden hatırlıyor musunuz?Gezi Eylemleri ile ilgili bir soruyu cevaplarken, 3 Haziran 2013’te söyledi bunu ilk defa Akdoğan. O zaman Başbakan Başdanışmanıydı. Bir bölümünü aldığım konuşma küçük bir kıyamet koparmıştı. "Tayyip Erdoğan'ı kimseye yedirtmeyiz. Yüzyılda çıkan bir liderdir Başbakan.Dönüştürücü, karizmatik liderliği ile.Şu anda böyle başka bir lider de yoktur. Türkiye'nin değişim dönüşümü de bu liderlik üzerinden yürümektedir.”

Erdoğan’a acımasızca saldırıldığı o dönemde Yalçın Akdoğan’ın dile getirdiği “yedirmeyiz” çıkışı, 15 Temmuz’da ve sonrasında milletin Erdoğan’ın etrafında kenetlenmesini ifade eden meydan okuma cümlesindeki “yedirmeyiz”le aynı sahiplenmeyi ifade ediyordu. Hem iletişimciler hem de siyasetçiler için çok zor ve nadirdir, böyle kelimeler bulabilmek ve söyleyebilmek.

Yalçın Akdoğan’ın, ilk baskısı Kasım 2016’da Alfa Yayınları tarafından yapılan “Asker Sivil İlişkileri ve Kumpastan Darbeye FETÖ” adlı kitabını da okumak gerekiyor. Yalçın Akdoğan’dan beklediğim asıl kitabın bir Erdoğan biyografisi olduğunu da hem dolu dolu hem de gerçekçi bir büyük lider portresi okumak isteyen bir okur olarak belirteyim.

Akdoğan’ın FETÖ kitabı, "asker-sivil ilişkilerini ve dönem içinde yaşanan olayları, FETÖ/PDY’nin nasıl bir örgüt olduğunu, AK Parti’ye karşı yürütülen psikolojik harekâtı ve Erdoğan’ın bu süreçlerdeki liderliğini süreç içinde gazetede yayımlanmış yazılarla anlatıyor. Yalçın Akdoğan’ın “bu süreçte nasıl bir tavır takındığını, olaylara öncesinde ve sonrasında nasıl yaklaştığını, ülke gündemine etki eden ne tür söylemlerde bulunduğunu” olayların yaşandığı dönemde yazdığı köşeyazılarıyla ortaya koyduğu kitabı mutlaka okumak gerekiyor.

Akdoğan’ın “Erdoğan teslimiyet içine girer mi?” yazısının sadece bir bölümünü burada paylaşayım. Ola ki, ne olacak bu doların hali, AB ile sonumuz nereye varacak diye düşünüp duruyorsunuzdur. Diyor ki Akdoğan:

“Eğer birileri Erdoğan’ın bu anlayışla uzlaşması, ona teslim olması şeklinde bir yaklaşıma sahipse bu beyhudedir. Sadece Erdoğan’ın kişiliği ve karakteri açısından değil, netice almayacak olması açısından da beyhudedir. Çünkü bu küresel vesayet odakları kukla ve işbirlikçi yönetimler oluşturmak ve ülkeleri de tam kontrol altına (adeta esaret altına) almak için uğraşıyorlar.Kullandıkları yöntem ise siyaseten yok etmek.Böyle bir anlayışa teslim olmak, onunla uzlaşmak gibi bir seçenek YOK. Sizin sergileyeceğiniz zillet sadece zillet içinde yok olup gitmeniz anlamına gelir. Oyunu bozmanın yolu cesaret içinde ahlaki bir duruş ortaya koymak ve dünya kamuoyunun vicdanını, ortak aklını harekete geçirmeye çalışmaktır. Erdoğan’ın Türkiye’nin selameti için yapmaya çalıştığı budur: Zilletle yaşamak yerine izzetle ayağa kalkmak.”

Erdoğan budur.

Türkiye budur.

Dünya budur.

Durum budur.

Bana sorarsanız, Erdoğan kazanacak.

Neden mi?

Türkiye’nin yenilmesine tahammülümüz de, rızamız da yok da ondan.