Bir milletin, özellikle bizim milletin en büyük hatası hükümet ile devleti birbirine karıştırmasıdır…

Hükümetler iyi ya da kötü olabilir, olmuştur da…

Kimi gelmiş bolluk katmış, kimi dini yasaklamış, kimi yasakları kaldırmış, kimisi de dedeler ile bağları koparmış…

Kimisi safları sıklaştırmış, kimi Allah’ı unutturmuş, kimi hatırlatacak eserler bırakmış…
Hasılı yerin dibine batacak hükümetler geldiği gibi, el üstünde tutulacak hükümetler de gelmiştir…

Kimler gelmiş, kimler geçmiş yazılı tarihten bu yana…  
Bu kadar değişikliğin yanında değişmeyen tek şey o hükümetlerin hüküm sürdüğü toprakların gerçek sahipleri, gerçek ataları ve dedeleri, örfleri ve adetleri, dostlukları ve insanlıkları olmuştur…

Yani derindeki devler gerçek devlet olmuştur…

İşte onlar ile biz devletiz, aslı ile devam eden, kalbinin köşesinde izler taşıyan, tarihiyle yaşayan, kimi zaman susturulan, kimi zaman açığa çıkan millet, devletin ta kendisidir…

Bütün sıkıntı ve garabet, bu iki olayı birbirine karıştırıp hükümete tavır alacağım diye devlete, bir anlamda kendi ayağına kurşun sıkmaktan kaynaklanıyor…

Hüküm sürenin icraatlarını beğenmediğimiz için yaptığımız eleştiriler ya da hükümetin zarar görmesi için attığımız adımların bir süre sonra gerçek devlete, yani millete döneceğini insanımız anlamış değil…

Bakın, eskiden hüküm sürenlerin zamanında dönen dolapların, çıkan ayaklanmaların, bankaların içini boşaltmaların figüranlarına!

Ortalarda yoklar ama faturasını bu millet hala daha ödemektedir…

Maalesef bu zihniyeti bize yutturmuşlar…

Mesela AK Parti hükümeti başarılı olmayıp gitsin diye çalmalar, çırpmalar, ayaklanmalar, üretimi durdurmalar aklınıza ne geliyorsa yapmaya çalışanlar, AK Parti gittikten sonra kaybedilen enerjinin, gücün ve emeğin faturasını ödemeyeceklerini mi sanıyor?

Bakın, geçmişte muhalefet edelim diye ekmeyen, biçmeyen, çalışmayan, üretmeyen, hükümeti krize sokmak için ellerinden geleni yapanların istediklerini başardıktan sonra tek yapabildikleri kaybettirdiklerini tekrar yerine koymak için uğraşmak olmuştur...

Halbuki hüküm sürenlerin hükmü seçimden seçimedir; nasıl geldiyse öyle gider…

O zamana kadar seçen sen olduğun için beğen beğenme devletine, yani milletine sahip çıkman, işinde, gücünde, üretiminde sebat etmen demek devletine sahip çıkmak demektir…

Bunu hükümeti desteklemek olarak algılamamak gerekir…

Bakın, Avrupa milletinin vakti ile en önemli özelliği başlarında kim olursa olsun çalışmalarıdır…

Çalışmaktan, üretmekten vazgeçmezler…

Bu, kendi bekaları için önemlidir çünkü…

Devlet kendisinin ve nesillerinin devamından oluşur, Avrupalıda bu bilinç vardır, yani pireye kızıp yorgan yakmazlar…

Hatırlarsınız Obama seçim yarışında rakibi Clinton ile atıştı, sataştı, iyice kapıştılar ve nihayetinde seçimi Obama kazandı…

Peki Hillary Clinton ne oldu; Obama onu hükümetine dışişleri bakanı yaptı…

İte bunun örneği maalesef bizde yoktur…

Ya hepsi ya da hiç mantığı vardır bizde…

O zaman mevzu vatan ise gerisi teferruattır edebiyatını kimsenin yapmaması gerek…

Malum bugün Bahçeli’nin tavrına yalakalık diyen zümre, Bahçeli’nin mevzu devlet ise gerisi teferruat anlayışını yanlış okumaktadır…

Hükümet hoşuna gitmedi mi varsın başarısız olsun diye yıllarca ülkenin kaynaklarını, enerjisini israf etmekten, yakıp yıkmaktan, değersizleştirmekten yana tavır alanımız çok oluyor maalesef…

Halbuki bir müddet sonra kendi istediği yöneticiler başa geldiğinde ilk iş kendi yaptığı tahribatla uğraşmak oluyor…

Bu böylece sürer gider, olan devletin bekasına gençliğin harap olmasına kadar gider…

Sonra gelir birileri sizi özgürleştirmeye kalkar, boynunuza kelepçe, burnunuza halkayı geçirir, siz de özgür özgür yaşarsınız!

Sözün özü devleti itibarsızlaştırmaya çalışmak insanın kendi ayağına sıkmasından başka nedir ki?

Hükümeti beğenmemenin intikamını kendi toprağından, kendi çoluk çocuğundan ve onların geleceğinden almaktan kim nasıl fayda sağlar?

Bu tezgâh derin dünyanın müdahale etmeden içimize attığı bir kurttur…

Bizi bize kırdırtmanın, geleceğimizi el değmeden bitirmenin yöntemi “Hükümete kız ve devletini kemir” taktiğidir…

Hele bu zamanda bu kadar düşman varken kızgınlıklarımızı başka taraflardan çıkarmanın lüzumu yok…

Bu oyuna gelmeyelim…

Devletleri parçalamak hükümetle halkı karşı karşıya getirmekle olur…

Bunu da Osmanlının durumuna göz atan herkes gayet iyi anlayacaktır…