Mevsim normallerinin üzerinde yağan yağmurlar, yalnız ilimizde değil, ülkenin birçok şehrinde, ilçesinde önemli hasarlara yol açtı,  açmaya da devam ediyor...

Özellikle dere yataklarında ya da yakınında yapılan ister kaçak isterse de ruhsatlı konutlar, sahipleri adına büyük risk taşıyor…

Bununla da kalmayıp can kaybına da yol açıyor, zaman zaman…

Biz millet olarak yasaklara alerjisi olan bir toplumuz…

Nerede bir yasak var, delmek için can atarız her nedense…

“Dere yataklarına yaklaşmayın, ev bark yapmayın” uyarılarına rağmen nasıl olduğu, ne şekilde gerçekleştiği belli olmayan yapılaşmalar, işte böyle yağışı bol günlerde telafisi güç, üzücü manzaralara yol açar, her defasında…

Bu üzücü durum bana, halk musikimizin yıllardır dillerden düşmeyen “Dere Kenarında Zülfün Tararım” türküsünü hatırlattı...

Eskilerin zülfünü taradığı o güzelim dere kenarları, fırsat düşkünlerinin sonlarını düşünmeden yaptıkları evlerle zülüflerin tarandığı içinde şırıl şırıl suların aktığı dereler olmaktan çıkıp, işgale uğrayınca debisi yüksek yağmur sularının önüne katıp götürdüğü kartondan evlere dönüşür, zaman zaman...

İlimiz Valisi Hüseyin Avni Coş, sağanak yağmurlar sonrası taşkınlardan mağdur olan, sellerin sürükleyip götürdüğü evleri görüp yaptığı açıklamada, işte bu büyük toplumsal soruna değinmiş.

Der ki, “Dere yataklarına aşırı yanaşma ve yapılaşmalar taşkınlara yol açıyor...

Bu konuda gereken önlemler ve tedbirler alınacak.”

Vali Bey’e katılmamak mümkün değil…

Ancak suçu bütünüyle getirip oradaki vatandaşa yüklemek sanırım doğru değil…

Tehlikeyi bile bile oralardaki yapılaşmalara göz yumulması, ruhsat verilmesi üzerine durup düşünmeyi gerektirir hiç kuşkusuz…

Ayrıca, konuya kayıtsız kalan yetkililer hakkında da yasal işlem yapmak gerekmez mi!

Dedik ya…

Biz millet olarak önemli oranda yasaklara alerjisi olan bir topluluk haline geldik...

Kabaca, “Vur denilince öldürüyoruz”

Bir yerinden delinmeye görsün yasaklar; delindikçe delinir!

Sonra böyle olaylar meydana gelir; feryat figan alır başını gider…

Bu de yetmez diller çözülür, “Nerde bu devlet, nerde bu belediye!” diyerek…

Ancak olan olur “Dereler, tıpkı denizlerde olduğu gibi kendinden alınanı, geri alır” günü geldiğinde…

Bize de zülfün tarandığı o güzelim dere kenarlarında karalar bağlamak kalır…

Dileyelim, bu felaket son olsun…

Ne yağsın normalin üstünde yağmurlar, ne de yapılsın dere yataklarına konutlar…