Gazetemizin önceki gün vefat eden yazarı Selim Gündüzalp’in Zafer Dergisi’nin son sayısında yazdığı “Deniz ve Biz” başlığını taşıyan yazısı şehirde gündem oldu. Adeta malum olmuşçasına, kaleme aldığı yazıdaki gibi denizde vefat eden Gündüzalp’in o çok konuşulan yazısını aynen yayınlıyoruz:

Hayat dalgalı bir deniz…

Tutunmaya çalışıyoruz…

Dalgalar arasında küçük bir tekneyiz…

Gelgitler içindeyiz…

Sahile yakın duran, güven içinde…

Her yer deniz…

En başta içimiz…

Kılavuzsuz, kaptansız ve pusulasız yol almak zor bu denizlerde…

Gittin mi gittin…

Rüzgâra, akıntıya kapılmak da var…

İçinin denizlerinden ne haber…

Dalgaları say say bitmiyor…

Eline aldığın sular durmuyor, akıp gidiyor…

Elini mekân ittihaz etmiyor…

Şu bardaktaki sakin duran suya bak; sonra da şu sahilleri döven çılgın haline bak…

Şairin dediği gibi tam da:

“Nerede o sahildeki azgın vuruşun?

Nerede bir bardaktaki sakin duruşun”

Akıl alacak gibi değil…

İnsanın kalbi de sanki bir deniz…

Bu sakin mahlûkun içinde acayip bir dünya var…

Deniz ve biz…

Birbirimize çok benzeriz…

Denizde bir koca dünya gizli…

Görene bilene…

***

Kaynayan, kabaran, taşıyan, dökmeyen, buharlaşan ama zerresi kaybolmayan acayip bir dünya…

Rızık desen orada, sayısız deniz mahlûkatı orada…

Tuzlu denizden tuzsuz balıkları çıkaran var…

İnci mercanı, süs eşyalarını severiz…

Bizim için onları orada muhafaza eden var…

Bizim için, istifademiz için denizleri terzi dükkânı yapan var…

Ey dostum bilesin, göresin…

Deniz dersini veriyor alana, hayatını düzgün yaşayana, bir yudum nasibi olana…

Damlalar sayısında nasip var…

Her zerrede bir imza var…

Her rızkın üstünde bir yazı var…

Okuyana, anlayana…

Kimsenin nasibi kimseye kalmaz…

Nasipten fazlası da olmaz…

Yazılan başa gelir…

Takdir bozulmaz…

Tedbiri elden bırakma...

Takdiri de unutma…

***

Ecel geldi mi bir yudum suda da bulur seni…

Denizin içinde de…

Kendine güvenen, efelik taslayanın akıbetini gör…

Kırık tahta parçasına tutunanın samimi duası kurtuluşuna vesile olur…

Denizin hiddeti, şiddeti değişir, çöl gibi sakin olur…

Emir geldi mi Yaradandan, böyle olur…

Ol deyince çöller göl olur…

Olmazlar olur…

Şevk ile her zerre Onun emrine emirber nefer olur…

Titanikler batar da küçük bir sandal kurtulur…

***

Sahilde duran küçük bir sandal vardı…

Üzerinde şöyle yazılıydı:

“Allah’ım denizlerin ne kadar büyük, ben ise ne kadar küçüğüm”

Bu dua hürmetine ayakta kalır o küçük kayık…

Dualar, dilekler ona ulaşır…

Mahrum olmak Allah diyen…

Nasipsiz kalmaz ona sığınan…

***

Hayat dalgalı bir deniz…

Deniz gibi dalgalı içimiz…

Bizi bu dalgalardan sen koru Ya Rab!

Engin denizlerde kayığımızı batırma, kılavuzsuz kaptansız yol aldırma…

Bir ayağı denizde olsa da bir gözü hep sahilde olmalı insanın…

Batmak da, kaybolmak da var bu denizlerde…

Denizler kimin ise içindekilerde onun…

Allah’ım ben de senin aciz bir kulunum…

Kaybolup gitmekten, boğulup gitmekten sen muhafaza eyle..

Her şey senin, her yer senin…

Ben de senin bir aciz kulunum…

Batmaktan, içimin denizlerinde boğulmaktan beni muhafaza eyle…

Denizin üstünden uçup giden kuşlar gibi emniyet içinde dünyadan göçmeyi nasip eyle…

Nasipten öteye yol yok…

Her şey kader ile takdir edilmiştir bilirim…

Son nefesi almadan, son yudumu içmeden, son lokmayı yemeden gitmem bilirim…

Sana bir çocuğun safiyeti, bir mübarek ihtiyarın acziyeti ile iman ederim…

Arzularım çok, hayatım kısa…

Teknem küçük, denizin büyük…

Sen yarattığın her şeyden büyüksün…

Dualarımı kabul eyle…

Denizlerinde batmadan, dünya sularında boğulmadan, ebediyet sahillerine güven içinde ulaşmayı nasip eyle…