Bir kapı kapanır, bir kapı açılır

Umudunu kesme..!

Yürümek hiç korkmadan tereddüt etmeden yürümek,

Ve bir varoluşa uykudan uyanışa yürümek,

Ne sağına bak ne soluna bak sadece yürü.

Ne güzel bir sözdür bu böyle, umut veren, azim veren, huzur veren.

Ne güzel bir dine mensubuz, iyilikleri emreden kötülükleri neyh eden.

Dünya ve Ahiret olgusunu tüm insanlığa gönül hizasında öğreten.

Sevmenin, sevilmenin kutsallığını yaşatan.

Konuşuyorsak sözcükleri iyi anlamak, düşünüyorsak kavramları iyi bilmek, yaşıyorsak duyguları iyi tanımak zorundayız.

Dünya tarifi zor günlerden geçiyor, bir tarafta üretilen bulaşıcı hastalıklar, bir tarafta üçüncü Dünya savaşına hazırlıklar.

Sebepsiz yere ölüp giden mazlum yavrular.

Gencecik yaşında, üretilen hastalıktan korunmak üzere vücuduna yaptırdığı aşı nedeniyle, iddia edilen kalp krizleri ve ölümler.

Savruluyoruz.!

Dürüstlük, doğruluğu içerir ama ondan da öte bir şeydir.

Doğruluk, gerçeği söylemek; yani sözlerimizi gerçeğe uydurmaktır, dürüstlük ise gerçeği sözlerimize uydurmak; yani sözümüze bağlı kalmak ve beklentileri gerçekleştirmektir

Nerden başlıyorduk?

İlk önce seviyor muyduk?

Yoksa..

İlk önce güveniyor muyduk?

İnsanlık top yekûn bilinmez bir yere doğru gidiyor.

Özelde eş, dost tanıdıklarımızı maalesef tanımadığımızı görüyoruz.

Çok küçük çıkarlar için renkten renge girenler, istikbalde oluşacak çıkarımlar için omurgasını kaybedenler.

Hülasa tanımakta güçlük çektiğimiz insanlar.

İnandığı değerlerini kayıp etmiş, yıllarca savunduklarını minik çıkarlar uğruna değişebileceklerini defalarca gözümüze sokmuşlarda biz farkında değilmişiz.

Kendi adıma üzülmemek elde değil.

Toplum bilinci, bu modelleri kayıt ediyor..!

Eminim ki;

Nokta kadar menfaat için eğilenlerin, fırsatları değerlendirip biriktirdikleri, çeşitli renklere girebilenleri, arkadaşlarını anında satabilenleri kurtarmayacaktır.

Kimse bu günkü cep kalınlığına güvenmesin.

Makamına da güvenmesin.

Biliyor ve görüyoruz ki;

’’mahkeme kadıya mülk değildir’’

Ne para sahibi, ne makam sahibi, nede nüfuz sahibinde güç, daim değildir.

Önemli olan;

Paranın hakkını verip insan kalabilmek,

Makamın hakkını verip unutulmayan olabilmektir.

Nüfuz sahibi ve eşraftan anılıp ona göre yaşamak ise olması gereken insani rütbedir.

Tecrübeyle sabittir.

Tarih boyu insanoğlu, ikiyüzlü riyakârlardan çektiğini hiçbir şeyden çekmemiştir.

Aynı tarih bizlere,

İkiyüzlü ve riyakârların süreç sonunda hep kayıp ettiğini de göstermemiş miydi?

Ne zaman ibret alacağız bilmem ki.

Şairin dediği gibi,

Kaderde kederi!

Kederde sebebi var eden! Yokluk ve hiçlik âleminin!

Var olan ortaksız mimarısın Kader.

Zaman her şeyin ilacıdır;

Arkadaşını satanları, ödlekleri, bedeninde renk skalası taşıyanları, sever gibi görünüp, arkadan konuşanları, işyerimde çırak olarak çalıştırmam dediği siyasilerle karşılaştığında boynuna sarılıp baş üstü yapanları,

Benliğini ve omurgasını kayıp etmiş kişilerin, süreçte ne olacaklarını hep beraber göreceğiz.

Bizim medeniyetimizin kişilik terbiyesinde söze sadakat, namus sayılır.

Ne yazık ki gönüllerdeki kul hakkı titizliği, insana saygı erdemi ve mesuliyet şuuru zayıfladıkça, bu yüksek ahlâk da çok az kimsede görülmeye başladı.

Hâlbuki bizim büyüklerimiz, âlimlerimiz, âriflerimiz ve Hak dostları bu yüce fazilete çok büyük değer atfetmişlerdir.

İnsanı Hakk’ın rahmet nazarından düşüren söze sadakatsizlik, insanlar nazarında da zor affedilen ve kişilik erozyonuna sebep olan bir karakter hastalığıdır.

Böyle hastalıklı bir yapıya sahip olan kimseler arasından keyfiyetli adamlar çıkmaz

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

’’omurgamızı hatırladığımızda’’