Nedir hayattan beklentimiz? Hesaplarımız, mücadelelerimiz, hırslarımız, tahammüllerimiz, tahammülsüzlüklerimiz, kendimizin en doğru en haklı olduğu yanılgısı, aman gazetelerde benimle ilgili haber olsun. Bak görüyor musun ne kadar aktif insan algısı yaratma çabaları, siyasal beklentiler, siyasal beklentiler uğruna ülkenin, Sakaryalının değerlerini savunuyormuş görünmeler.
Kısacası kandırmalar ve kandırılmalar…
Gazetelerde hep aynı cümleler, söylemler, açıklamalar. Ama bu ilin sorunları var. Bu ile yapılması gereken yatırımlar var. Örneğin bu ilin bir fuar alanı yok. Mısır desteklemeleri hala ödenmedi. Yağmur yağınca yaşanan çile de cabası. O halde sorunları dile getirmek lazım. Dile getirirken de çözüm önerilerini de sunmak gerekiyor. Çözüm önerimiz olmadan eleştirmek körü körüne sırf birilerini zora sokmak adına eleştiri yapmak oluyor. Bizim derdimiz daha yaşanası bir şehir. Bizim derdimiz insanların yüzünün gülmesi. Her ne kadar muhterem Ali Ağaoğlu gibi çağ atlatamasak da, köşemizde sorunlara ve kendimize göre çözüm önerilerine değinmeğe önem veriyoruz.
Fuar alanı sorunu bu şehrin adeta ayıbı. Fuar alanının yapımında SATSO ve Büyükşehir Belediye ortaklığı altında çok rahat bir şekilde bu sorun çözülebilir. Alt yapısı konusunda İl Özel İdaresi ve Belediye desteği ile birlikte TOBB kanununda Sanayi ve Ticaret Odalarına Fuar yapımı konusunda yetki verilmiş olması neticesinde fuar alanının inşaatını SATSO üstlenebilir.
Bu arada SATSO’yu Meslek Lisesi yapımı ile ilgili de tebrik etmek lazım. Çünkü bu ülkede işsizliğin en büyük nedeni kalifiye eleman eksiğidir. Bu yüzden yetişecek teknik elemanlar sanayi sektörünün ihtiyacını karşılayacağı gibi Sakarya’daki işsizlik sorunu ile ilgili önemli bir adım atılmasına neden olacaktır.
Dolayısıyla fuar alanı ile ilgili çalışmaların başlaması öncelikli dileğimiz.
Son günlerde dikkatimi çeken önemli bir mevzu da “Ben bilmem büyüklerim bilir” cümlesi. Bu bizim siyasi saygıya dayandırdığımız ama bir türlü itiraf edemediğimiz bilgi ve birikim yetersizliğinden başka bir şey de değildir aslında.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “ Siyasetin limanı ahlaktır.” diye güzel bir sözü var ama o ahlak bu ahlak olmasa gerek.
Halk siyasiyi neden seçer?
Sesini duyursun diye. Fikirlerini, düşüncelerini savunsun diye. Kısacası hizmet alabilsin diye. Şu fani dünyada daha iyi yaşam olanaklarına sahip olsun diye. Siyaset halk için halk tarafından yapılır. Büyükler bilecekse küçüklerin siyaset yapmasının bir anlamı olmaz ki.
Üreteceksin arkadaş o zaman. Gereğinde siyasi liderine muhalefet edebileceksin. Yeni yerel yönetim reformu var mesela gündem de. Bu çalışmaya muhalefet edecek bir iktidar parti temsilcisi arıyor gözler. Ya da muhalefet partileri içerisinde tasarıyı savunan bir temsilciyi arıyor. Hep mi doğru alınan siyasi kararlar ya da hep mi yanlış uygulamalar?
Şimdi milletvekili yaşının 18’e indirilme durumu var. Düşünsenize 18 yaşında gencecik insanların büyüklerim bilir felsefesiyle milletvekili olduklarını. Öğrencilerimle konuşuyorum. Milletvekili olmaya hazır mısınız diye soruyorum ama olumlu cevap alamıyorum. Çünkü kendilerini bilgi, birikim ve tecrübe olarak hazır olarak hissetmiyorlar. Eğitim sistemi ne kadar düzgün ki bu gencecik insanlar milletvekilliğine kendini hazır hissetsinler diye soruyorum kendime.
Siyasetin büyüğü küçüğü olmaz. Siyaset veya Politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayıştır. Siyasetçi de özel görüşü ve anlayışı olan insandır.
Haftaya tekrar buluşmak dileğiyle...