Sevgili okurlar,
‘Göçmen kuşlar, giderler, gelirler!’ demiştim.. Evet, Sakarya’da tatilimizi geçirdik..Akyazı,Sapanca, Karasu, Hendek arasında mekik dokuduktan sonra biraz da Ege kıyılarına gittik.. Ege kıyıları..Turizmin ikinci derecede can damarı olan kıyı sahilimiz.. Ya da sosyete dünyasının her gün gündeme düştüğü Bodrum geceleri..
Şimdi bunlardan söz etmeyeceğim…
Gurbet kuşları gelirler ve giderler..
Adapazarı Mithatpaşa Mahallesi’ndeki evimizdeyiz..
Belçika’ya götürelim diye bir sepet incir getirmiş ablamız.. Diğer ablamız ise bahçesinden topladığı biber, domates ve fasulyeler ile birlikte yaptığı turşuyu bize armağan etti.. Bir başka yakınımız ise nefis bio(doğal)domateslerden hazırladığı ve isot (Acı biber) karışımı sosu alıp götürmemizi istiyor..
Anlayacağınız yükümüz var.. Ama tüm bunları Belçika’ya götürmemiz mümkün değil.. Bir daha gelmek üzere bunları evimizde bırakmayı uygun görüyoruz.. Ancak yükümüz yine ağır.. Yola koyuluyoruz..
Daha önce de yazdım, Sakarya Büyükşehir Belediye Grajı’ndan, Sabiha Gökçen Hava Alanı’na hareket edeceğiz.. Biri şoför, diğeri yönetici yolcuları sayıyor.. Paralar toplanıyor..Hareket saatimiz geçiyor.. İster istemez şikayetler mırıldanmalar başlanıyor..
-Ustam uçağı kaçıracağız!

* * *
Garajda bir bölüm esnaf dükkanlarını erken açmış.. Hani bereket erken dağıtılır derler ya.. Erken kalkan daha fazla siftah yapar..Gazetelerimi alıyorum.. Sakarya’nın gündemine ışık tutan gazeteleri..
Yeni Sakarya ve diğerlerini..Sonra bir iki ulusal gazete..
Diğer müşteriler yiyecek derdinde..Kimi simit, kimi su, kimi boğaca peşinde..
Pegasuz Hava Yolu Şirketi’ne ait uçaklarla uçacaklar, uçak için azıklarını şimdiden hazırlıyorlar..
Bizi hava alanına götürecek küçük otobüse biniyoruz.. Yanıma bir yağız delikanlı yöneliyor..
-Bayım burası boş mu? Müsaade eder misiniz?
-Ne demek, buyurun! Burası müşteriler için!..
Koltuğu oturuyor ve başını arkaya çevirip,kendisini uğurlayanlara el sallıyor.. Genç yağız delikanlı.. Gözleri çakmak, çakmak..
Sonra sessizliği en önde oturan yolcu bozuyor..
-Bayım uçağa geç kalacağız!..
Şoförün hiç acelesi yok..Ama bu çıkış karşısında hazır-cevap:
-Bayım merak etmeyiniz! Saat 08,30 da alandayız..

* * *
Bu genç yağız delikanlı dönüp bir daha arkaya bakıyor..Merakım bu ya,ben de bakıyor.. Annesi ve babası onu uğurlamaya gelmiş..
Annesi ve babası.. Öylece garajın balkonundan otobüsü süzüyorlar..
Hani el salladığımız göçmen kuşlar var ya.. Mavilikler içinde onları görürüz.. Onlar gibi uzaklara kanat çırpmak isteriz… Ve kaybolup giderler… Geldikleri yerlere…
Artık Adapazarı geride..Otobüsümüz Sapanca Gölü kıyısından İzmit’e doğru süzülüyor.. Göl derin uykusunda, bize farklı resimler sunuyor..
Elimdeki gazetenin başlığına merak salan genç,’ şu haberi okuyabilir miyim’ diyor.. Gazeteyi ona veriyorum.. Gözleri nemli ve farklı bir hüzün için de ‘ bu şehit kahramanlar bizim kışladan değil’ diyebiliyor ve gazeteyi bana uzatıyor..
Belli ki asker!
Hani vatan nöbetindeki asker..
Askerimiz, Mehmet’imiz..Bir yarımız, canımız, kanımız, arkadaşımız, dostumuz,eşimiz,babamız..
Beni onu Avrupa’ya uçacak bir genç delikanlı diye düşünüyordum.. Meğer o bir asker.. Hani o şarkı da ki gibi ‘ O şimdi asker!’
Biz Türkler hep askeriz zaten..
Askeriz..
Vatan için..
Bayrak için..
Namus için..
Biz askeriz…
Bazen Yemen’de, bazen Tarablusgarp’ta, bazen Sarıkamış’ta, bazen Viyana önlerinde, bazen Lefkoşe’de, bazen kandil dağlarında ve Çanakkale’de izimiz, adımız, imzamız kalır..
‘-Yaslı gittim, şen geldim..Aç koynunu ben geldim..
-Alo Yemen’dir, gülü çimendir..Giden gelmiyor, Acep nedendi?’ türküler çağırırız.. Destanlar yazarız..
Bir ölür, bin diriliriz…
Türk’ün destanıdır bu… Bitmez bir destan!

* * *
-Nereye gidiyorsunuz?
-Kışlaya!
-Kışlanız nerede?
-Şemdinli’de..
-Uçak ile mi gideceksin?
-Evet! Uçak ile..
-Nereye kadar?
-Elazığ’a kadar..
-Oradan ötesi?
-Grup halinde kışlalara sevk edileceğiz..
* * *
Ben Sakarya’da iken, Sakarya 129. Şehidini uğurladı.. Vatan evlatlarını teröre bir- bir kurban verdik!..
PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan(APO) Med-TV konuşmalarından birinde;’ Ben bu hareketi bir tabanca 9 mermi ile bu hale getirdim’ diyor..
-Bir tabanca 9 mermi!
Hainliğin böylesi de var! Daha önceleri de bu topraklarda Türk’e kefen biçmeğe kalkanlar vardı.. Şimdi dünyanın birçok ülkesinde vatansız olarak,acı bir yaşam sürdürüyorlar!..
Aynı hataya düşenlerin çocukları da dağlarda, terör kurbanı oluyorlar..
Yağız komondolar, Mehmetçik, düşmana aman vermiyor!..
Kandırılmış, beyinleri yıkanmışlara!..
Türk Milleti bu belayı da kovar..Kimse merak etmesin.. Herkes yaptığının cezasını misli ile çeker..
Bu topraklar cömert! Analar daha ne Mehmetler doğurur.. Ne Mehmetler..
-Yaslı gittim, şen geldim..Aç koynunu ben geldim..
Bana bir yudum su ver, çok uzaklardan geldim..
Vatan nöbetinde olanlara, vatan nöbetinde olanların yolunu gözleyenlere, annelere, babalara, kardeşlere, eşlere, çocuklara bin selam olsun!
Bu millet asıl sizlerle gurur duyuyor!