Sevgili okurlar,
Sizleri birazda yaşadığımız ülke ile ilgili olarak bilgilendirelim. Bu şekilde biraz mukayese yapmanıza, farklı düşünmenize ve Türkiye gerçeklerinden sıyrılmanıza, bir nebze de olsa yardımcı olabiliriz..
Onbir buçuk milyon nüfuslu Belçika, 25 Mayıs 2014 tarihinde seçime gidiyor. Belçikalılar bu defa kendilerine hizmet verecek olan ‘bölge, federal ve Avrupa’ milletvekillerini belirleyecekler. Belçika’nın geleceği için bu seçimlerin önemi çok büyük.
Bir kere, uzun bir zaman dilimi hükümetsiz kaldıktan sonra, beş parçalı bir koalisyon hükümeti kurmayı başaran ve ayrılıkçı, milliyetçi N-VA partisini saf dışı bırakanlar, aynı çalışmayı, bu seçim sonrası yapabilecekler mi?
Yani o ‘uzlamşa kültürü’ egemen kılınacak mı?
Kısacası, seçimlerden, birinci parti çıkan ve Flaman bölgesinin ayrılığını savunan, Brüksel ile Wallon bölgesi halkına ‘tu-kaka’ sataşan, N-VA zihniyetinin ‘pas geçilmesi’ bu defa da başarılabilinecek mi?
Elbette, bu öngörüleri görebilmek için, seçim sonuçlarını beklemek gerek!.
Evet, üç siyasi bölgeli Belçika seçime gidiyor. Türkiye’deki devasa seçim harcamaları, mitingler, şah şaha buralarda yok. Kaldı ki siyasilerin seçim zamanı ne kadar harcama yapabilecekleri bile kanun ile saptanmış durumda!
Bu kadar; dar gelirlisi, orta direği, fakiri ve fukarası ile Türkiye’de yapılan bu seçim harcamalarına, Allah aşkına bir mana veriyormusunuz?
Bakınız, Avrupa Birliği(AB), NATO(Kuzey Atlantik Asamblesi) kurumlarına başkentlik yapan Brüksel’de, seçim rüzgarları alçaktan esiyor.
Şu sıralar bizimkiler(Türk kökenli siyasiler), seçim tanıtım afişlerini, balkonlara, vitrinlere ve otomobillerin ön, arka ve yan taraflarına asmak ile meşgul. Çarşı- pazar gezenlerde yok değil. Kahvehaneler ise en iyi seçim alanı! Kimileri de Belçika’nın ekonomik siyasi yapısına, sorunlarına dikkat çeken açıklamalar ile öne çıkmaya özen gösteriyor.
Hemen söyleyelim, Brüksel Schaerbeek Belediye Meclisi’nin aldığı, ’balkonlara seçim afişi asma yasağı kararı’ yargıdan geri döndü.
Öyle Türkiye’de olduğu gibi yargı kararlarını eleştirenler yok. Ne aleyhte, ne lehte açıklamaya tanık olmadık. Sadece, ‘Brüksel’de mahkemeler var’ anlayışı ile verilen karara saygı gösterildi.
Bu ‘yasak kararının’ hedefinde olan Türk kökenli siyasiler, elbette çok sevindi.
Nasıl sevinmesinler ki, ellerindeki en büyük tanıtım kozlarından biri, yasak ile gidiyordu!.
Bir başka açıdan da; Brüksel’de ev sahibi olmanın derin bir avantajı var. Yani evinizin, işyerinizin vitrinini, balkonunu sevdiğiniz, kazanmasını istediğiniz siyasiye, bir bakıma sunabiliyorsunuz..
Bu işi seçimden seçime yapanlar çok!
Buna ‘balkon siyaseti’ de deniyor!
Yani, dört yıl yan gel yat!.
Seçim zamanı, balkonlara afiş as ve seçime gir!..
Ne kolay!
Öyle mitingler, seçim konvoyları, kent süslemeleri, bayraklar, flamalar, gürültü, tantana Türkiye’ye özgü bir seçim geleneği..
Öyle otobüslerle, lider görmeye, alkışlamaya, taraftarı olan partiye desteğe gidenlerde yok..
Burada seçmen profili çok farklı. Hele de adaylar? Kimse adayların aidiyetlerini sorgulamıyor ama, hemen her göçmen toplum adayının seçimlerde boy gösterdiğini söylemeliyim.
Seçilmişler!
Burada da seçimden, seçime boy gösteriyorlar!
Brüksel’de, Gent ve Anvers kentinde ‘ Emirdağlı’ olmanız, seçimde size büyük bir avantaj sağlıyor.
Türkiye’de bir kesimin, seçime avantajlı başlamaları gibi bir şey!
Seçimlerde ‘tercihli oy’ kullanmak müthiş bir avantaj. Böylece, hemşerinize, akraba ve dostunuza oyunuzu kullanabiliyorsunuz.
Böyle olunca da, Belçika Türk Toplumu olarak, ‘iyiyi, ehili ‘ seçmede, sıkıntılar yaşanmıyor değil!.
Sonuçta, Belçika’da doğup, büyüyen, bir şekilde Fransızca ve Flamanca dilini mükemmel olmasa da konuşabilen, siyasi partilerin sözünden çıkmayan, parmak kaldırıp, indiren seçilmişlerde, böylece bir iş sahibi ve seçilmiş oluyor.
Bu ‘seçilmiş olmayı’, birileri buralarda gözünüze sokmuyor!
Her gün ‘ milli irade’ diye bağıranda yok!
Küçük ama, kurumlarını oturtmuş bir ülke Belçika..
541 Gün hükümetsiz kalmış, ama kurumları tıkır, tıkır çalışmış bir ülke!
Öyle ‘paraleli’ olmayan, ‘her kümeden cemaati’ olan, farklı dilleri konuşan, polisi, savcısı, hakimi, eşit temelde görev yapmaya ant içmiş bir ülkeden söz ediyoruz!
Öyle ‘tek adamlığa’ soyunmuş, ‘ biz yaptık-ettik’ diye avaz, avaz bağıran siyasilerin olmadığı bir ülke tabii ki!?
Uzatmayalım, adayların profiline baktığınız da, içlerinde ‘ işsizlik yardımı’ alanlar bile var. Böyle olunca, bugüne kadar bir iş tutmayanların, size nasıl hizmet edeceğini bile, sorgulama sansınızın olmadığı bir ülke Belçika!
Gelsin hemşeri oyları!
Ve yaşasın bölgecilik, sülalecilik, köycülük!
Bu hasletler, inanın bize olgu!
Kendi adamımızı, pardon adayımızı seçeceğiz ya, inadına bu oylar bir Türk’ten yana kullanılmalı!
Uyum örneği olamayanlar, hala içine kapanık kalanlar, çevresi ile barışamayanlar, Ahmet’ten, ..Ali’den başkasını tanımayanlar, oylarını bu şekilde kullanıyorlar!
Türkiye’de de artık ‘köycülük’ kalmadı.
Koca köylerin adı bile birden ‘mahalle ‘ oluverdi!.
Ama burada, ’köycülük’ hala geçer akçe!
Evet siz, belediyesini, köyünü bir imza da kaybedenler, sizin orada havalar nasıl?
Artık, hizmet sırasının size gelmesi için, günleri, haftaları, ayları saymaya başlayalım mı?
Ben mi?
Uzakta olsam da, Alaağaç Köyü’ne, ‘Alaağaç Mahallesi’ demeyeceğim..
Benim köyümün adı, Alağaaç!
Şairin dediği gibi, gitmesem de, gelmesem de, uzakta olsam da, o köy bizim köyümüz olarak kalacak!
Zorla, köylüden, kentli çıkaramazsınız!
Bunun maliyetini şimdi hesaplayamayanlar, yarın bana hak verecekler amma, neler kaybettiklerini o zaman anlayacaklar!
O zaman da iş işten geçmiş olacak!
Bu vesile ile Atatürk’ü çok seven, Cumhuriyet’e bağlı olanları, Başöğretmen Bilal Bilmiş’i, öğretmenim Mehmet Hashalıcı’yı gönlümde yaşatmaya devam edeceğim..
Ve sen okul arkadaşım!
Alaağaçlım!
Seni unutmak olur mu?
* * *
Sevgili okurlar,
Belçika’da yapılacak seçimlerin Türkler açısından önemi çok büyük. Bir kere yerel ve federal parlamentolarda yer alan Türk kökenli milletvekilleri, bir daha seçilebilecekler mi?
Yeni aday olanlar ise parlamentoya girebilecekler mi?
Şimdiden listelere baktığımız da bir adım önde olan adaylar var. Ancak bu sıralamalar bize bir ipucu verse de yeterli değil?. Onun için seçimlerde adayların alacağı ‘tercihli oylar’, alacakları güçlü destek, Türk kökenli adayların durumunu daha iyi belirginleştirecektir.
Belçika Türk Toplumu, yukarıda belirttiğim bağnazlıklardan kurtulma yolunda caba gösteriyor. İşte bu caba üst düzeye çıktığında, o zaman bu toplumun gerçek temsilcilerini seçmiş olacağız.
Yani iş bilen, yol bilen, ağzı laf yapan, toplum ile iç içe, bu toplumun hassasiyetlerini dikkate alan, uyum örneği, kendini yetiştirmiş, sadece Belçika Toplumu için değil, aynı zamanda Belçika-Türk dostluğuna da ivmeler katacakların seçilmesi çok önemli.
Böyle adaylar var mı?
Var!
Varsa, o zaman ‘ kimi seçmeliyiz’ sorusuna da cevap bulmuş oluruz?.
Mesele, bu adayların seçilmesi ve parlamentolara gönderilmesidir.
Yoksa, siyasi partilere birkaç oy kazandırmaktan öte, yaptığımız seçimin bir anlamı kalmayacaktır!
Kolay gelsin, selam olsun!
Saygılarımla.