Bir Geyve kitabı yazacaksam eğer, o kitap Geyve’ye dair 21 yıllık tanıklığımdan başka ne olabilir ki? Bir kitap, iki şey. Ben ve Geyve.
-yaşıyor olmanın ölümcül hafifliği
Lodos. Her kadının saçına yakışır. Lodos, Geyve’ye bir başka yakışır. Bir işveli çağırış bu kaybolasın diye bir şehirde. Geyve, saçları lodosta dağılan bir kadındır. Düşünürsün. Konuşan ağaçlar mıdır dinlediğin rüzgâr? Çünkü böyle bir kadında, ölmenin bile farklı bir tadı var.
-parla tepesi
Bir büyük üstat sanki O. Bir mahcup talebe, ben. Oturmuşum dizlerinin dibine. Oturmuşum ey parla tepesinin gölgesine. Titrer kalemim. Nasıl titremesin? Bir gökyüzüm, bir tepe şimdi. Bir tepe işte bir gökyüzümde. Sakarya sürünür eteklerine. Bir uzak yoldan gelmişçesine. Yani hiç gitmemecesine. Alifuatpaşa. Ali Fuat Paşa bekler elleri kavuşmuş önünde. Geçmesin geçememiş olanlar diye, hâlâ. Bir köprünün kenarında öylece. Sonra Geyve. Güvenmesi gibi bir çocuğun annesine, serilmiş öyle rahat Parla tepesinin ertesine.
-bir geceden notlar
I
Gecenin kaldırımlarını yürüyorum. Geyve her zamanki gibi. Sessiz. Ve soğuk. Ve puslu. Öyle burnumu yakıyor, keskin bir kömür kokusu.
II
Selma’nın sokağından geçiyorum. Bu sokak, Geyve’nin tüm sokaklarının bir uğrağı. Ya onda başlıyor ya ondan geçiyor ya da onda bitiyor.
III
Bunu bilin. Geyve’de her sokak bir yalnızlıkla geçilir. Bir yalnızlık ve ben. Geyve ve gece. İçimizdeki tanrıya en çok, böyle gidilir.
IV
Uzak bir köpeğin sesi duyulur. Uzak bir şeyi haber verir. Geyve’yi çepeçevre saran dağlardan, yüzlerce karanlık at koşulacaktır. Öldüresiye.
V
Gecenin bir dili var. Susar. Susar. Susar. Ben Geyve’de en çok onu dinliyorum.
-elvanbey imarethanesi
Şehrin kalbine girerken solda, yarı beline kadar gömülü. Tozlu duvarları, ufak camları. Ağaçların ardına gizlenmiş, Elvanbey ve mezarları. Saklanır gibi zamanın pençelerinden. Bir başına kalmış çünkü. Bir koca tarihi temsilen. Yoksa kim inanır? Geyve’de tarih, kaybolunarak yazılır.