Türkiye'de her şey 'savaş' kavramıyla ilişkilendirilmeye başlandı son günlerde. Sadece son günlerde mi? Belki çok eski zamanlardan itibaren… Güneydoğu'da savaş, Suriye'ye savaş aç, savaşa hayır, savaş barbarlıktır, savaşma seviş… İronik, paradoksal, hazin, manâsız… Öyleyse? Öyleyse şu: Kendisini daha çok 'savaş' kavramı üzerinden tanımlayan bir 'medeniyet' (Bizim medeniyetimiz için de kısmen geçerli bu. Asker toplum olduğumuzu göğsünü şişirerek söyleyenler hiç de az değil ülkemizde.), millet, toplum, varoluşunu 'savaş' bağlamında gerçekleştirdiğini düşünüyorsa her şey 'savaş' söylemi içerisinden dile getirilecektir elbette. Destanlara bakıyoruz, savaş kutsanıyor. Başka bir şey yok mu bu anlatılarda? Kimilerine göre yok! Tarihimiz savaş ve elbette zaferler tarihi olarak ele alınıyor. Evet, neredeyse sadece öyle! Şiirimiz Tanzimat'tan bu yana 'retorik'le malûl. Değil mi ki cehaletle savaşıyoruz, irticayla savaşıyoruz, Atatürk'le savaşıyoruz, başörtüsüyle savaşıyoruz, şunla savaşıyoruz, bunla savaşıyoruz… Kendimizle savaşıyoruz… Savaşıyor muyuz gerçekten? Hırslarımız, benlerimiz, çirkinliklerimiz, gururlarımız, kör kalplerimiz… Televizyonda bir 'aydın' kızımız (birçok 'aydın'dan duydum bunu aslında) çiçekle, böcekle uğraşmaya vakti olmadığından bahsediyor… Savaş üzerine konuşmanın dayanılmaz hafifliğini duyuyor olmalı. Tıpkı başkaları gibi. Annemizle savaşıyoruz, babamızla savaşıyoruz, arkadaşımızla, hocamızla, Tanrımızla, tanrılarımızla. Eşyayla savaşıyoruz ve dünyayla… Savaş arabaları hazırlıyoruz. O arabalardaki askerlere balkonlarımızdan çiçekler atıyoruz. Marşlar çalıyoruz. Uygun adım yürüyoruz, yanaşık düzen eğitimi alıyoruz, tüfeksiz hareketler yapıyoruz… Canlı yayında savaş seyrediyoruz. Askerlik hatıraları anlatıyoruz, ballandıra ballandıra. Askerliğin onurundan bahsedip duruyoruz. Savaş edebiyatı yapıyoruz. Savaş şiirleri okuyoruz. Davullar çalıyoruz. Kahramanlar yaratıyoruz ve hainler. 'Cehennem diğer insanlardır.' ya, her yanımız düşmanla kuşatılmış. Barış paranoyaları inşa ediyoruz. Barış güvercinleri uçuyoruz. Tribünlerde savaşı eleştiren pankartlar açıyoruz. Biz böyle n'apıyoruz? 'BEN SAVAŞ KARŞITI DEĞİLİM!' diye haykırmak istiyorum. Gülüyorum… Anlattığım kendi hikâyem çünkü…