Resulullah Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır”

Ramazan ve Kurban bayramı 1443 yaşındadır. 1434 yıldır ümmeti Muhammed peygamberimiz aramızda olmadan bayramları yaşamıştır. Bayramlar Onunla başka bir güzel ve başka bir huzur veriyordu. Mihrab onunla tilavete şahitlik ediyor, minber onunla ses veriyordu, namazgah ise ümmeti kadını erkeği kim varsa hepsiyle cem ediyordu. Çocuklar onun neşeleniyordu. Sahâbeden; İyâz b. Amr el-Eşarî (r.a.), Fırat'ın sol kıyısında sıralı şehirlerden biri olan Enbâr'da neşesiz geçen bir bayram gününe şahit olunca, alışık olmadığı bu durum karşısında, "Neden Resûlullah'ın huzurunda çocukların çalgılar eşliğinde oynadığı gibi sizin de oyunlar oynadığınızı göremiyorum?" diye uyarma ihtiyacı hissetmişti.

Fakirlerin sevindiği günlerdir bayramlar. Bir bayram namazından sonra Hz. Peygamber (s.a.s.), Bilâl (r.a.) ile birlikte hanımların yanına giderek onlara, "Ey hanımlar topluluğu! Sadaka verin, zira sadaka sizin için daha hayırlıdır!" buyurmuş, yoksullar için onlardan yardım talep etmişti. Resûlullah'ın (s.a.s.) bu çağrısına kadınlar yüzüklerini, küpelerini ve çeşitli ziynet eşyalarını bağışlamak suretiyle cevap vermişlerdi.

Bayramla orucun yasaklandığı günlerdir. Her zaman önemi sıkça vurgulanan, tutulması emredilen orucun, bayram günlerinde bırakılmasının istenmesi herkesin aynı duygu ve coşkuyu birlikte paylaşması amacına yöneliktir. Medineli âlimlerden Ebû Ubeyd bir hatırasını şöyle anlatır: "Ömer b. Hattâb ile birlikte bir bayram geçirdim. Ömer geldi, namazı kıldırdı. Sonra cemaate dönerek bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: "Resûlullah şu iki günde oruç tutmanızı yasakladı: Biri, Ramazan orucunuzu bitirip de bayram ettiğiniz gün, diğeri de kurbanlarınızı kesip etini yediğiniz gündür." 

Bayramlar çocukların din adına en anlamlı ve kalbe sirayet eden günleridir. Yaşlılarla çocukların ve gençlerin buluştuğu manevi bir mirastır. Onlara verilen hediyeler paradan ziyade değer görmenin bir nişanesidir. Toplumsal mutabakatının büyük bir sofrasıdır. 

Cumhuriyet’in ilânından sonra millî bayramlar resmî protokole dahil edilmiş, dinî bayramların kutlanması ise resmî protokolün dışına çıkarılarak sadece gelenek halinde korunmuştur. Cumhuriyet döneminin dine baskıcı şekilde davrandığı yıllara rağmen bayramlar hep kendini yaşatmışlardır. Hatta laikler bile bayramın uzun tatiline asla karşı çıkmamışlardır. Evet, bayramlar manevi bir seyahat, alış veriş, giyim kuşam, hediye, saygı, sevgi, ikram, güler yüz, mezarlıkları ziyaret gibi birçok hususta insanları huzura davet etmektedir. Bayramda kazandığımız değerleri korumak gerekir. Uzanan elleri çekmemek, ikram ve hediyeyi eksiltmemek, duadan mahrum kalmamak gerekir.

ET

Kur’ân-ı Kerîm’de, genel hükmü ifade edecek şekilde insanlar şöyle uyarılmaktadır: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan helal ve temiz olan şeylerden yiyin ve şeytanın işlerini/adımlarını takip etmeyin…” (el-Bakara, 2/168), “Ey iman edenler! Gerçekten sadece Allah’a kulluk ediyorsanız size verdiğimiz temiz [ve helal] rızıklardan yiyin için ve Allah’a şükredin.” (el-Bakara, 2/172),

Kurban bayramının özelliklerinden biri de “ET” ikramıdır. Kuranı Kerimde insana helal olan yiyeceklerden biride ettir. Fakat her hayvanın eti değildir. Hangi hayvanlar kurban ediliri hususu bizlere birçok ders vermektedir. “Size şunlar haram kılındı: Kendiliğinden ölen murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adına kesilen hayvanlar, henüz canı çıkmadan yetişip şartına uygun tarzda kestikleriniz dışında boğularak, bir şey vurularak, yukarıdan yuvarlanarak, boynuzlanarak yahut yırtıcı bir hayvan tarafından parçalanarak ölen hayvanlar, putlara ait sunaklarda kesilen hayvanlar ve zar atarak, kumar oynayarak elde edilen etler, yiyecekler. Bunları yemek, Allah’ın yolundan çıkmaktır.” Maide, 3. “Allah size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini haram kıldı.” Bakara, 173. Cennette dahi kuş etlerine varıncaya kadar ikramın olduğunu öğreniyoruz. “ Canlarının çektiği kuş etleriyle” Vakıa, 21

İnsanlar et yemek mecburiyetinde değil ancak et yemenin helal olduğunu inkâr etmemelidirler. İnsanın en helal yediği kurban eti ayrı bir değer ve özelliktir. Et düşmanlığı yapmak nimet düşmanlığına sebep olur. Bununla birlikte Hanefî mezhebine göre kurban etinin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak durumu iyi olan Müslümanların, toplumda muhtaçların arttığı bir dönemde kurban etlerinin çoğunu hatta tamamını dağıtmaları daha uygun olur. Şâfiî mezhebine göre ise kurban etinden az da olsa fakirlere verilmesi gerekir.

İbrahim as kendisine gelen misafirlerine et ikram ettiğini Zariyat suresinde şöyle anlatılır. “Belli etmeden hemen ailesinin yanına gitti ve (kızartılmış) besili bir buzağı getirdi. Onu önlerine koydu ve “Buyurmaz mısınız?” dedi.”

Kuranı Kerimde özellikle balıketinden de bahsedilmektedir. Nahl Suresi, 14. âyette; “İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur.”

Unutmadan şunu da bilelim. Gıybet etmek ölmüş kardeşinin etini yemektir bu durumdan sakınmak gerekir.