Müslüman olmak zordur.

Eğer zor olmasa, bu başlığı taşıyan bir kitap yazmayı çok isterdim.

Fakat zor.

Böyle bir kitap yazmak demek, “Sen kitabını yazacağına, İslam’ın kitabını oku ve yaşasana önce” eleştirisine muhatap olmak demek.

Üstelik sonuna kadar haklı olacak bu eleştiri.

İşte bundan zor Müslüman olmak.

Çünkü İslam, senin “en iyi Müslüman nasıl olunur” ya da “Müslüman olmanın önündeki engeller nelerdir” sorusunu kağıt üzerinde çözmeni beklemiyor.

Bana kalırsa çoğumuz için müşkül olan bu çözüm izahsız ve kağıt üzerinde değil de hayat üzerinde gerçekleşebilen bir çözüm.

Aslında “Müslüman olmak” diye bir şey işte bu müşkül nedeniyle bir hayli çetrefili olan bir yolculuk.

Çoğunlukla da tamamlanamayan bir yolculuk.

Bu açıdan “Müslüman olmak” diye bir şey yok.

Evet. Yok.

Ama “İslam” diye bir şey var.

Bütün mesele de buradan kaynaklanıyor.

İslam ülkelerinde (o da yok ya, neyse!) yaşadığı için Müslüman sayılan (sanılan) insanların “İslam”la alakaları son derece zayıf.

Türkiye’de özellikle son günlerde yaşanan tartışmaların habercisi bir 20 yıl yaşamıştık desem, sanki son 200 yıl bunun daha da vahim örnekleriyle dolu değil mi diye karşılık vermeniz yersiz olmaz.

Ben, kendi adıma, Kabe-i Muazzama’nın 100 yıl önceki halini tavaf edebilmeyi gerçekten çok isterdim.

Sadece mekan anlamında değil elbette, o devrin, aylar süren bir yolculuktan sonra oraya ulaşabilmiş insanlarıyla bir arada olmak da bu hasrete dahil.

Bugün de, o günkü “mana”yı anlayabilmeye engel olan, Kabe’yi kuşatan gökdelenlerin şeytaniliği midir sorusunun cevabı, kendi adıma maalesef evet olamaz.

Olamaz çünkü, bizzat benim içimde çok daha katlı ve katmanlı yapıları var şeytanın.

Mesele gönülde.

Fakat en çok da orada zayıf, orada çürük, orada yaralı değil miyiz?

Ayasofya mutlaka açılmalıdır.

Açılacaktır da.

Ne ilgisi var şimdi?

Var.

Ayasofya’nın açılıp açılmaması meselesi de, açılırsa cemaat bulup bulamayacağı sorusu da dahil, “Müslüman olmak neden zor” sorusuyla derinden ilgilidir.

Ayasofya açılacak. Hem de çok yakında.

Peki, bizim gönlümüz ibadete açılan Ayasofya heybetinde açılacak mı?

Mesele budur.