Sakaryaspor’un Bank Asya Ligi’ni taşıyacak güçte olmadığını, mutlaka takviye edilmesi gerektiğini, Antalya Mardan Stadı’ndaki o muhteşem finalin ardından dillendirmeye başlamıştık.
Orada oynanan maçların büyüsüne kapılıp, “Bank Asya’da da bu takımla başarılı oluruz görüşüne itibar edilirse, vay halimize” diyerek de, geleceğe ışık tutmuştuk.
O günden sonra yapılan kongreler sonrası işbaşına gelenlerin çaresizliği sonucu açılamayan transfer kilidinin, başımıza giderilmesi zor belalar getireceği kesindi.
Yanılmak isterdik bu görüşümüzde…
Ama ortaya çıkan tablo acı gerçeği bütünüyle ve çıplak şekilde gözler önüne sermeye başladı erkenden…
Şimdi ayıkla pirincin taşını, kolay ise…
Bank Asya Ligi, bizim takımın taşıyacağı yük değil.
Böyle olduğunu gösterir sonuçlarla bugüne gelindi…
Benim üzüntüm, neredeyse dört senedir bir arada oynayan oyuncuların –bir, ikisi dışında- bir arpa boyu yol almamış olması…
Futbol yetenek işidir.
Zorlama ve çalışma güç ve kondisyon kazandırır, yetenek ise farklı bir şeydir.
Sakaryaspor’da görev yapan futbolcuların hiçbirinin, Bank Asya Ligi’nin bir başka takımında forma bulması mümkün değil.
Nitekim bizim takımda banko oynayan, devre arasında ise Giresun’a giden Yunus ile Kayseri Erciyes’e transfer olan Zafer’in “Kulübe mahkûmiyeti” bunu net şekilde ortaya koyuyor.
Hem onlar kaybetti, banko oynadıkları bir takımdan ayrılarak; hem Sakaryaspor dolduramayarak onların boşluğunu…
Bu takıma ne hoca ne de yönetim değişikliği fayda getirir…
Bu da bütün çıplaklığıyla çıktı ortaya…
Bundan sonra işimiz daha da zor…
Transferi açıp tehlike bölgesinin dışına çıkan takımların hangisini yakalayacaksın, bu şartlarda ve bundan sonra…
Mahalle takımı oyuncularının dahi, kaçırmayacağı pozisyonları burnunun dibinden kaleciye “Buyrun” deyip de teslim eden İlkay’dan daha fazlasını beklemek hayal…
Onlar hayatlarının en büyük şansını, Sakaryaspor gibi bir takımın formasını giymekle yakaladılar.
Hiçbir dönemde, yeşil siyahlı forma bu denli ucuz olmamıştı.
Ya savunmanın göbeği?
Yolgeçen hanı sanki!
Sakarya ikinci amatör liginde oynayan oyuncuların dahi yapmayacakları basit hatalarla yenilen peş peşe gollerin acısı, insana adeta işkence çektiriyor.
Nasıl profesyonel futbolcu bunlar!
Onlar sahada değil, pazarlık masasında gösteriyorlar ustalık ve hünerlerini, hak etmedikleri rakamları dayatarak yöneticilerine…
Yazık, çok arayacaklar bu günleri ve bu formayı…
Hiçbir takımda, hiçbir hoca ve hiçbir taraftar böyle beceriksizlere prim tanımaz, müsamaha göstermez.
İlk 45 dakikayı seyrederken, dondurucu soğukta terler mi insan…
Bu takımla doğup büyüyen, bugünlere gelen bir eski sporcu, idareci, spor yazarı ve gazeteci olarak hiç bu kadar strese girdiğim bir karşılaşma hatırlamıyorum.
Maçı terk etmemek için kendimi zor tuttum.
Direncim, 60 dakikaya yetti…
İlkay’ın kaçırdığı golden sonra, kendimi sokakta buldum.
Benden sonra ne oldu bilmiyorum.
Sakaryaspor’u seyretmek bizim için bir zevkti, şimdi ise döndü işkenceye…
Yılmaz Hoca çırpınıyor ama değişen bir şey yok.
Serde gazetecilik olmasa, gönlümün perdesini indireceğim, ta ki o eski ve güçlü Sakaryaspor oluşuncaya kadar…
İşte böyle bir çaresizlik içerisinde ayrıldım stattan…
Sakaryaspor’u bu hallere getirenlere sormak gerekir:
Vicdanınız rahat mı?