Okuyucuların merak ettiği sorulara yanıt verelim…
Ne diyor okuyucu:
“Devamlı Büyükşehir Belediyesi’ni yazıyorsun. Her yazında Zeki Toçoğlu… Yazacak başka konu mu yok kardeşim?”
El cevap:
Var mı yazacak başka bir konu?
Diyelim ki var, umurunuzda mı?
Diğer partilerle ilgili yazıyorum, şöyle kenarından bir bakıyorsunuz o kadar.
Sakarya’nın sorunlarına, memleketin meselelerine değiniyorum burnunuzun ucuyla şöyle bir süzüyorsunuz sadece.
“Efendim deprem yaklaşıyor, hazır mıyız? Sapanca Gölü kirleniyor. Ağaçlar kesiliyor, Sakarya çöl oluyor” diye bas bas bağırıyoruz; takan yok!
Bazen de dini ve manevi yazılar kaleme alıyorum; hele ki bu tür konulara dönüp de bakmıyorsunuz bile!
Gel gelelim başlıkta Büyükşehir ve Toçoğlu kelimelerini gören okuyucu, hemen hücum ediyor yazıya…
Okunma oranlarına bakıyorum da Toçoğlu ile ilgili yazılar bin kere okunuyorsa diğer meselelerle ilgili köşe yazılarım yüz kere okunuyor.
Yani arada dağlar kadar fark var.
Demek oluyor ki insanlar Toçoğlu’yla ilgili yazılara ilgi duyuyor.
Bu da gösteriyor ki Zeki Toçoğlu’nun hayli yüksek bir popülaritesi var bu şehirde.
Bu şehirde en iyi hizmeti Büyükşehir Belediyesi veriyor; gerisi hikâye.
AK Parti’yi bu şehirde en iyi temsil eden kişi Zeki Toçoğlu…
Bütün eleştirileri o göğüslüyor, şehre hizmet eden tek AK Partili de kendisi…
İşte bu yüzden sürekli Toçoğlu’nu yazıyorum.
Hem sadece ben değil, herkes Toçoğlu’nu yazıyor.
Boşuna dememişler: Nerede hareket, orada bereket!

Ne diyor okuyucu:
“Tamam kardeşim yaz da sürekli övüyorsun, methiyeler düzüyorsun. Evliya yaptın adamı!”
El cevap:
İyi ve güzel işler yapan adamı övmeyip de ne yapayım?
Adam şehrine hizmet ediyorsa, her gün bir yerde açılış yapıyorsa, şehrin çehresi değişmişse, yatırım üstüne yatırım yapılıyor, proje üstüne proje gerçekleşiyorsa köstek mi olayım tüm yapılanlara?
Görmeyecek miyiz bütün bunları, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeyecek miyiz?
3-5 Arap memnun değil diye Arabistan’ı mı yakacağız?
“Kaldırımlar sökülüyor, duvar dibinde çöp yığını var, yollarda su birikiyor, kırmızı ışıkta arabalar bekliyor, çiçekler soluyor, yapraklar dökülüyor, Zeki başkan çay içti, yemek yedi, kıldı yündü…”
Bunları mı yazacağız eleştiri diye?
Laf olsun torba dolsun diye mi eleştiri yapacağız?

Hem bakıyorsunuz sadece ben değil, Zeki Toçoğlu’ndan herkes memnun bu şehirde…
AK Parti teşkilatları memnun, belediye başkanları memnun, milletvekilleri memnun, tek bir çatlak ses yok AK Parti’de!
Başbakan da memnun: Sakarya’ya geldiğinde teşekkür üstüne teşekkür etti Toçoğlu’na, manşetleri süsledi övgü dolu sözleri.
Geçenlerde Ankara’da yaptığı konuşmada da Sakarya’yı örnek gösterdi tüm Türkiye’ye, yine Başkan Toçoğlu’nu göklere çıkardı.
81 vilayet, 16 büyükşehir arasında Sakarya’yı seçmesi tesadüf mü Başbakan’ın?
Seçmenin de büyük bölümü memnun Başkan Toçoğlu’ndan; anketlerde oy oranı yüzde 60’larda seyrediyor.
Bakıyorsunuz CHP İl Başkanı Yüksel Büyükakten bile Sanat Galerisi açılışına gelmiş, ilk defa bir CHP’li il başkanı, Toçoğlu’nun yaptığı bir hizmete onay veriyor, destek oluyor.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a bakıyorsunuz başkana toz kondurmuyor, kendisini eleştirmeyeceğini açıkça beyan bile ediyor.
MHP’nin eski bir il yöneticisi göklere çıkarıyor Başkan Toçoğlu’nu…
Diğer birçok parti mensubu, sivil toplum kuruluşları, şehrin bütün paydaşları Toçoğlu ismi üzerinde birleşmiş, kimsenin en ufak bir olumsuz yaklaşımı yok.
Sakarya basınına bakıyorsunuz kahir ekseriyet başarılı buluyor Zeki Toçoğlu’nu, bir iki çatlak ses çıkıyor sadece.
Her zaman mızıkçılık yapan, başkalarından farklı görünerek ilgi çekmek isteyen birileri çıkar, gayet doğaldır!
Öylesine büyük bir destek var ki başkana, aradaki bu üç beş eleştiri yazısı da sinek vızıltısı gibi ses çıkarıyor, şehirde hiçbir karşılık bulmuyor.
Şimdi böyle bir ortamda övmeyecek de yerecek miyiz Başkan Toçoğlu’nu?

“Peki, yanlışları niye dile getirmiyorsun?”
Nereden biliyorsun dile getirmediğimi?
Belki yazmıyorum da kulağına söylüyorum başkanın…
Maksat hâsıl olmuyor mu o zaman?
İlla köşeden ateş mi etmek lazım?
Kaldı ki bir insana, “Sen hiçbir şey yapmıyorsun, kibirlisin, kincisin, beni hiç dinlemiyorsun, şehri berbat ettin, sen yaramaz adamsın, şöylesin, böylesin” demenin faydası nedir?
Sürekli nefret kusmanın, hakaretler yağdırmanın, içindeki kin ve öfkeyi dışa vurmanın faydası nedir bu şehre?
Yıkıcı değil, yapıcı olacaksın; söyleyecek bir sözün varsa da lisan-ı münasiple söyleyeceksin.
Karşındaki insana saygı göstereceksin ki saygı göresin…
Böyle olmadıktan sonra kendin çalar kendin oynarsın, kendin anlatır kendin dinlersin!

Velhasılı kelam; herkesin memnun olduğu, başarısı her kesim tarafından takdir edilen bir insanı övmek abesle iştigal değildir, eşyanın tabiatı bunu gerektirir!
Övgüde benim biraz aşırıya kaçmam ise Başkan Toçoğlu’yla olan samimiyetimden ileri gelmektedir.
Nasıl ki Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat bu ülkede Süleyman Demirel’e en yakın gazeteciyse, ben de bu şehirde Zeki Toçoğlu’na en yakın gazeteciyim.
Yavuz Donat yıllardır Demirel’le ilgili yazılar yazar, devamlı kendisini köşesine konuk eder ve de en ufak bir eleştiride bulunmaz.
Peki siz hiç Yavuz Donat için, “Bu adam tam bir Demirel yalakası” dendiğini duydunuz mu?
Aynı şekilde Milliyet yazarı Fikret Bila rahmetli Bülent Ecevit’e çok yakın bir gazeteciydi ve devamlı kendisiyle ilgili övgü dolu yazılar yazardı.
Kimse çıkıp da “Şu Fikret Bila da hep Ecevit’i yazıyor” dedi mi?
Yani neymiş: Her siyasinin yakın olduğu, güven duyduğu, kamuoyuyla paylaşmadığı bazı şeyleri paylaştığı gazeteciler olabilirmiş…
Türkiye’de Demirel deyince Yavuz Donat, Ecevit deyince Fikret Bila öne çıkıyorsa, Sakarya’da da Toçoğlu deyince Engin Arapoğlu akla geliyor.
Bunda alınacak, gücenecek bir şey yok arkadaşlar!

Şimdi diyeceksiniz ki: “Ama geçmişte böyle değildin, devamlı eleştiriyordun. Bir insan şiddetle eleştirip, muhatabını yerden yere vurup, nasıl olur da böylesine övgü dolu yazılara geçiş yapar?”
Eee boşuna dememiş eskiler:
“Şaraptan bozma sirkelerin tadı bir başka olur” diye…