Dünyam küçük maalesef. Farklı konulardan bahsetmek isterdim lakin olmuyor insanın gündemi, durduğu noktalar aynı. Benim işim ise hayatı başka bir kelime ile insanı anlatmak… Demem o ki, az sonra okuyacağınız hadise ile sporu yorumlayacağımı düşünebilirsiniz ama ben insanlığı yorumlayacağım…

Yazımın çıkış noktası spor medyasında yankılanan bir olay. Yaklaşık bir yıl önce milli bir futbolcu başka bir milli futbolcuya gece kulübünde silah çekiyor. Ve yaklaşık bir sene A milli takım forması giymiyor…

Forma giymeme nedenini sadece Fatih Terim biliyor ve basın tarafından kadroya alınmadığı için eleştiriliyordu. Olay basına sızıyor ve maalesef tabirimi maruz görün, “leş yiyenler” bunu kullanıyordu…

Günümüzde gelelim. Hoca oyuncuyu affetti ve kadroya aldı. Kendisine silah çekilen oyuncu ise sakatlığından dolayı (kendi açıklaması) affını istedi. Basın yine olayı başka taraflara çekti ve af talebinin nedeninin “başka sebep” (anlaşılacağı üzere) olduğunu yazdı…

Fatih Terim ise şahsına nazır üslubuyla durumu anlatarak kendi haklılıklarını ortaya koydu. Milli takımdaki eksikliklere bir yenisinin daha eklendiğini ve oyuncunun psikolojinin bozulduğunu, gözyaşları içinde olduğunu ilave etti…

Neresinden tutsan elinde kalacak bir dava bu durum. Düşünüyorum da en doğrusu bana göre oyuncuyu affetmemek. Affetmemek demek futbol hayatını bitirmek anlamında değil ama bazı cezalar verilmeli ki (milli takımdan men gibi) gelecek nesiller ders çıkarsın. Evet, belki bir kişi infaz edilir bu durumda ama on kişi kurtulur…

                                                                …

Az önce ki cümlem benim çok ağrıma gitti. Midem bulandı bu yaşanılan hayattan. On kişiyi kurtarmak için birinin ölmesi gerekiyor çünkü.

Eğitim düzeninin gelecek nesillerin hayatında ne önemi var ki. Sadece gelecekte iş bulsun, zengin olsun, kendi zihninin oluşturduğu statü ile altındakileri küçük görsün yeter.

Bir söylemiz var ya “tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır” diye işte eğitim sistemimiz o eşeği de adam edebilmeli ama biz sadece “altın semer vurmakla” uğraşıyoruz nedense…

Bir insana silah çekmek ile çekmemenin, hep daha fazlasını istemekle ile elindekileriyle yetinmenin,  güçlü olmanın, güçsüz olanları ezmesi ile gücünden faydalandırma arasındaki farkı sadece insanın vicdanına bırakırsan, ceza ile ders vermek zorunda kalırsın halkına. Ve verdiğin eğitimin hiçbir değeri kalmaz…

Eğitim sadece üniversite mezunu yapmak değildir. Yukarıda saydıklarımı öğretmektir. Öğretmene, sadece öğreteceklerini değil öğretebilmeyi göstermektir. Doktora yalnızca tedavi etmeyi değil, hastanın ruh halini anlayabilmeyi öğretmektir.

Bir olayda kendisine saldıran kişiye aynı oranda karşılık veren polis görsek normal bir durum deriz. Günümüz şartlarında ben de polis olsam ve durumun vahametinin oluşturduğu psikolojiye göre aynısını yaparım. Hatta silah çekmeye kadar varır belki de…

Doğrusu bu mu peki? Sana kalkan tokadı “bileklerinden tutmak” ile “karşılık vermenin” “insani sonucu” aynı olmaz… Sen eğitim verirsen polis olacak gençlere en zor şartlarda bile adaleti sağlarlar. Lakin polisliği atanamamış kişilere iş imkânı diye sunarsan gülünç duruma düşersin…

Ben bu söylemlerimle “ütopik” olduğumu kabul ediyorum. Çok şey bekliyorum ama kendi doğrularımı yazmanın, şansını değerlendirmek istiyorum… Dilimize aşina olan ama hiç ciddi olarak söylemediğimiz cümleyi yazmak istiyorum. “Eğitim Şart”. Allah’a(c.c.) emanet olun…

 

e-mail : [email protected]