Önceki yazımızda (1) ülkemizin acil sorunlarına değinmiş ve sistem, ehliyet ve liyakata dayalı çalışma düzeni, bağımsız ve adil yargı, israf ve lüksün önüne geçilmesi, yolsuzluğun önlenmesi, tartışılmayan Din-İslam, muhtar Diyanet, gerçek Tarihin yazılması, mültecilerin geri gönderilmesi, yabancılara toprak satışı, tarım ve ziraat arazilerimiz ve idam yasası üzerinde durmuştuk.

                Acil çözülmesi gereken diğer sorunlarımıza devam edelim:    

             *AİLE VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ: Bir milletin ve devletin en küçük birimi, temel taşı ailedir. Aile korunmadığı, sağlam tutulmadığı takdirde, o millet ve o devlet çökmeye ve yok olmaya mahkumdur. Maalesef bizim aile yapımız, temel taşımız da çökme sürecine girmiş, SOS vermektedir. Çok acil tedbir alınmalı ve geleceğimizin, varlığımızın teminatı aile yapımız kurtarılmalı, zarar veren unsurlar bertaraf edilmelidir.

                AB dayatmaları ile 2012 yılında imzalanan “İstanbul Sözleşmesi” de aile yapımızı kökten dinamitlemekte, insani değerleri yok etmekte, her türlü gayriinsani ahlaksızlığa meşruiyet kazandırmaktadır. Bu sözleşme, tarihin geçmiş dönemlerinde fiiliyata geçmiş ve bir kavmin batmasına ve helakına vesile olmuştur. Tarihten ders alınmalı, çok acil İstanbul sözleşmesi iptal edilmeli, insani yapı ve değerler korunup geliştirilmelidir.

                * AYRIŞTIRICI SİYASET: Milletimizin birlik ve beraberliğini, kardeşliğini ve bütünlüğünü tahrip eden, ayrıştırıcı, ötekileştirici, bölücü, düşmanlaştırıcı, kamplaştırıcı, kin ve öfke doğuran, birbirlerini hain ilan eden particilik ve siyasetten çok acil vazgeçilmeli, particilik ve siyaset fikir ve pırojeler üzerinden yapılmalıdır. Sadece parti tabanını tutma ve oy uğruna yapılan bu siyasetin kendisi en büyük hainlik ve ihanettir. Kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz her türlü kişisel ve parti menfaatinin üzerindedir ve olmalıdır. Partiler, mezhep ve meşrepler, cemaat, kavim, kabile, sülaleler üstü bir politika izlenmelidir.

                *EĞİTİM: Uzun yıllardan beri eğitim sistemimiz yaz boz tahtasına dönmüş, ilmin ışığında, toplumsal değerlerimize, inanç ve kültürümüze uygun, ahlaki değerler veren, eğiten ve öğreten, kabiliyetlere göre meslek kazandıran, mektep disiplinini sağlayan, muallime  gerekli değeri veren bir yapı oluşturulamamıştır. Çok ivedi ele alacağımız ve bir an önce ıslah edeceğimiz sorunlarımızdan biridir. Zira eğitim, geleceğimizdir.

                *KÜLTÜR EROZYONU VE KİMLİK KIRILMASI: İslami, milli ve yerli kültürümüz hızla tahrip olmakta, kapitalizmin ve insanı insanlıktan çıkaran çürümüş Batı kültürünün feyezanı altında erozyona uğramaktadır. İnanç ve kültür erozyonu, kimlik kırılmasını doğurmakta, milli kimlik kaybolmakta, ne doğu ne de Batı olan yoz bir kimlik ortaya çıkmaktadır. Kültür ve kimliğini kaybeden milletler, başkalaşıp  yok olmaya mahkumdur. Öz kültürümüze ve kimliğimize sahip çıkacak, onları muhafaza ve inşa edecek bir kültür politikası oluşturulmalı ve yürürlüğe koyulmalıdır.

                *DİL EROZYONU: Dilimiz Türkçe, hızla Batı’dan gelen kelimelerle küçülmekte, dilimiz erozyona uğramaktadır. Günümüzde herhangi bir şehrimizin işlek caddelerinden birine gittiğinizde ve tabelalara baktığınızda, burası bir garp ülkesi mi sorusu akla gelmekte, gözlenmektedir. Dilimizi hem Batı’dan gelen kelimelerden, hem de uydurukçadan korumalı, yüzlerce yıllık kadim dilimizi muhafaza etmeli, her türlü yasal tedbirler alınarak, yabancı dillere, gerek yazı dilimizde ve gerekse tabelalarımızda izin vermemeliyiz. Türkçe karşılığı bulunamayan yabancı kelimeler ise, yazılışı ve okunuşu ile dilimize adapte edilmelidir. Tren, plan, proje, standart, stad gibi kelimelerin Türkçe karşılığı bulunamazsa, bizim dil kurallarımıza uydurularak, tıren, pilan, pıroje, sıtandart, sıtad şeklinde, yani okunduğu gibi yazılmalı, kullanılmalıdır.

                *SİYASİ PARTİLER VE SEÇİM KANUNU: Mevcut siyasi partiler ve seçim kanunu, halkın doğrudan örgütlenmesini ve temsilini engellemekte, tepeden yapılanmayı getirmekte, demokrasi adında oligarşik yapı oluşturmaktadır. Tüm parti yönetimlerini, belediye başkan ve mebusları halkın seçeceği, her siyasi partiye aldığı oy oranında mecliste temsil imkanı sağlayan (örneğin her yüzde bir oy alan partiye bir vekil hakkı verilebilir), istikrarı da gözeten bir yapı oluşturulmalı, halkın seçmediği, önüne konarak “bunu seç” denildiği sistem değiştirilmeli, çoğulcu ve katılımcı bir yapı oluşturulmalıdır.

                *SATMAYA SON: Eğer kaldıysa, devletin-milletin milli varlıklarının satılmasına, hususen de yabancılara satılmasına son verilmeli, yüzde ellinin altında ortaklık sistemi geçerli olmalıdır. ÖZELLEŞTİRME yerine ÖZERKLEŞTİRME ve zaruret halinde ortaklık yapılmalıdır.

                *İŞSİZLİK: Milletimizi en çok mağdur eden, yoksul ve aç bırakan sorun işsizliktir. Bu sorunu giderecek tedbirler acil alınmalı, sadece sanayi değil, büyük bir istihdam alanı olan ziraat ve hayvancılık geliştirilmeli, desteklenmelidir. Maalesef halihazırda her iki alanda da daralma yaşanmakta, işsizlik giderek artmakta, pansuman tedbirler günü kurtarmadan öteye geçmemektedir.

                *TERÖRE KARŞI ORTAK TAVIR: Teröre karşı partiler, basın ve millet olarak ortak tavır alınmalı, siyasi malzeme ve istismar konusu yapılmamalı, teröre karşı sadece güçle değil, 82 milyonu eşit ve kardeş yapacak, ülke, devlet, bayrak ve resmi dil bütünlüğünden asla taviz vermeden her türlü hak verilmeli, teröre giden yollar öncelikle kapatılmalıdır.

               * DEPREM TEDBİRLERİ:  Hazır olmadığımız, yıllardır her depremden sonra konuşulduğu halde çözemediğimiz, çözmediğimiz mühim bir sorunumuzdur ZELZELE. Son 5.8’lik Sivri merkezli deprem ile bu noksanımız bir kez daha açığa çıkmıştır.. Bırakınız depreme hazır olmayı, “imar affı” ile yeni ve daha büyük facialara zemin hazırlamaya devam ediyoruz. Hala bina kalitemiz olması gerekenin altında. Artık aklımızı başımıza alıp, depreme zemin hazırlayan yanlışlara son vermeli, gereken tüm tedbirleri almalıyız. Bu konuda vatandaşlarımız bile eğitilememiş, hala, bendeniz dahil, muhtemel bir depremde ne yapacağını, en güvenli yerlerin ne olduğu, nereye saklanmamız gerektiği konusunda yeterli  bilgi sahibi değiliz. ( Devam edecek)