Bir gün rahmetli Doktor Sadık Canlı’nın muayenehanesinde sohbetteydik…

Bir genç geldi…
Yaşı 35-40 arası…

“Benim bir rahatsızlığım var.
Babama açtım konuyu…
O da sizi tavsiye etti…
Git halini anlat, o ne derse ona göre hareket et deyince, geldim size…”

Dr. Canlı “Şikayetin nedir?” diye sordu…

Genç “Kollarım uyuşuyor, hafif yollu da sızlıyor.”

Dr. Canlı bunun üzerine gence ne iş yaptığını sordu…

“Belediyede bilgi işlem servisinde görevliyim” deyince, “Kaç saat çalışıyorsun?” dedi…

 “Mesai saati boyunca” cevabı üzerine…

“Bu rahatsızlıktan kurtulmak istiyorsan, o işi derhal bırakıp kendine farklı bir iş bulacaksın...

Sen şanslısın ki erkenden müracaat ettin.
Gelecekte gençlerin halini düşünmek dahi, beni bir hekim olarak üzüyor…

Bu işi gerektiğinde ve zorunlu olarak yapmanın dışında kullanıp, bağımlı hale gelen ve tedavisi son derece güç bir büyük belaya davetiye çıkaranların haline üzülmemek mümkün değil…
Sekiz saat yetmiyormuş gibi otobüste, kafede, gece boyunca da yatakta ellerinden bırakmadıkları alet ile başlarına gelecek beladan habersiz olmanın getireceği sıkıntılar anlatılmakla bitmez”
şeklinde uyarısını takip eden açıklamalarda bulundu…

Dr. Sadık Canlı’nın o günkü uyarısı geldi aklıma, Neva Okulları’nda gençlerle yaptığımız sohbette benden sonra mikrofona gelen Yazar Cihat Zafer’in konuşmasının hemen başlangıcında “Cep telefonu olanlar elini kaldırsın” şeklindeki sözleri üzerine…

İtiraz ettim; soru öyle değil de “Cep telefonu olmayan var mı?” şeklinde olmalı diye…

Hoş Cihat Zafer, sağlığı koyup bir kenara bundan doğan tehlike yerine, kullanımından elde edilen inanılmaz rakamlara ulaşan gelirden bahsetti…

Oysa kazancı bir yana, alıp götürdüğü sağlığı geri getirecek önlemler üzerinde dursaydı daha iyi olurdu, diye geçirdim içimden…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da teknoloji bağımlılığına dikkati çeken bir konuşma yaparak, çağın hastalıkları arasında uyuşturucu ve sigara kullanımı kadar tehlikeli olduğundan söz etti…

Yemeyip içmeyip bir akıllı (!) telefon sahibi olan ve ayırım yapmaksızın büyük-küçük tüm insanları kapsayan teknoloji bağımlılığından kurtulmanın ileride daha da zorlaşacağının altını çizip, tedbir alınmasını ve telefonun gerektiğinde kullanılmasını öğütleyen duygu ve düşüncelere şimdilik kulak veren, uyan yok denilecek kadar az…

Anlaşılan bu bağımlılığın getirdiği yıpratıcı ve geri dönüşümü olmayan zararların bizzat yaşanması, yani “Bir musibet bin nasihate bedeldir” sözünde olduğu gibi başa gelen bir sıkıntıdan sonra işin şekli anlaşılacak ve kullanımda zararsız bir yol izlenecektir, bir ihtimal…

Dileğim, bu konuda insanların özellikle de gençlerin kendilerini bekleyen bu büyük sağlık sorunu karşısında, iş işten geçmeden önlem alıp kurtulmasından yanadır…

İşte böyle bağıra çağıra gelmekte olan toplumsal bir bela taşıyoruz cebimizde, çantamızda…

“Çağın icadı” diyebileceğimiz ve hayatı kolaylaştırdığına inandığımız akıllı telefonların “akıllı kullanılması” artık kaçınılmaz hale geldi…

Zira sorun giderek büyüyor…

Gazeteci olmanın gereği, istedim ki erkenden uyarayım hiç olmazsa okuyucularımızı örnekler vererek, “teknoloji bağımlılığı” denilen belaya karşı…