Sakarya’da bir dönem gündemi şu soru meşgul etti. Sakarya tarım kenti mi olsun? Yoksa Sanayi kenti mi ? İnsanların kafasında ikisinin birden olamayacağı düşüncesi neden hakim onu da anlamış değilim. Kendi kendimize polemik yaratarak insanları da bu düşünceye doğru itiyoruz. Benim memleketim hem sanayi kenti olur hem de tarım ve hayvancılık kenti. Dünyada örnekleri var biz neden farklı olalım ki?
Hem tarım ve hayvancılık olmadan sanayinin gelişeceğini düşünen bir kesim varsa onlara da köşemizden seslenelim. Gelişmiş ekonomilerin gelişim sürecini iyi analiz ettiklerin de bu sektörlerin et ve tırnak gibi olduklarını daha rahat anlayabilirler. Hani bizim 2023 yılında ulaşmayı hedeflediğimiz ihracat rakamları var ya Almanya’nın şu anki ihracat rakamlarının neredeyse 1/3’ü kadar. Dolayısıyla sanayileşmeyi bu kadar ileri seviyeye taşıyabilmiş bir ülkenin başını çektiği AB’ye üye olabilmeniz için karşınıza çıkan mevzuatlar bütünü tam 100.000 sayfa ve bunun neredeyse % 60’ını Gıda Güvenliği, Tarım ve Hayvancılık, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı konuları oluşturuyor. Yani bu küresel güç, kendi bünyesine üye alacağında bu sektörlere büyük önem veriyor. Çünkü petrol ve doğalgaz çekişmesinin yerini yakın bir gelecekte gıda sorunun oluşturacağının farkında.
Bizde onların bu yaklaşık 60.000 sayfalık mevzuatına uyum için 30 Haziran 2010 tarihi itibariyle AB ile müzakere süreci içerisindeyiz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ve AB Bakanlığı’nın ortak paydada buluştuğu nokta bu dönemin Türkiye-AB arasındaki en zor müzakere süreci olduğu yönünde. Bakın adamlar, boş verin canım tarım ve hayvancılığı siz sanayinizi geliştirin yeter demiyorlar demek ki. Bizim kurmaylarımızda olayın zorluğunun farkındalar.
Ulu önder boşuna “ Köylü Milletin Efendisidir.” Dememiş onun ileri görüşlülüğü burada da karşımıza çıkıyor. O yüzden bu sektörleri ve bu sektörlere hizmet edenleri korumak boynumuzun borcu.
Yukarıda müzakere sürecinden bahsettik. Şimdi de bu sektörlerdeki zorluklara ufak da olsa değinmekte fayda var. Ülkemizde Kırmızı et fiyatlarının yüksek oluşu her zaman bir polemik konusu olmuştur. Bakın bununla alakalı iki madde yazacağım sizlere
1- Yapılan bilimsel çalışmalarda besi maliyetlerinin % 73’ ünü yem faktörü oluşturmaktadır. Ülkemizde bu % 73’lük besi maliyetlerinin % 65’ini kaba yem ( yani pahalı yem), % 35’ini doğal yem oluşturmakta. Avrupa’da bunun tam tersi bir oranla karşı karşıyayız. İthalat yaptığımız Güney Amerika’da ise hiç kaba yem kullanılmıyor. Dolayısıyla et fiyatları konusunda bu ülkelerle baş etme sayımız oldukça zayıf.
2- Peki biz ne yapmışız? Doğal besi kaynaklarını ülkemizde arttırmak için çaba sarf etmiş miyiz? Şöyle cevap vereyim sizlere, Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar mera alanı varken şu anda 12 milyon hektar civarında bir mera alanına sahibiz. Yani hayvancılık sektörü kaba yem sektörüne adeta teslim edilmiş.
Bakın bu hayvancılık sektörü öyle büyük bir sanayi ki bırakın günlük ihtiyacı karşılayacak kırmızı et üretimini, İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin verilerine göre kurban döneminde İstanbul’da her yıl 100.000 hayvan kurban ediliyor. Araştırmalarım sırasında şu veriler dikkatimi çekti. 1997-1998-1999 yılları yerli et üretiminde ülkenin zirve yaptığı yıllardan bir tanesi ve toplam kırmızı et üretimi 530.000 ton. Bu sadece kırmızı et ile ilgili rakamlar yani sektör dev bir sektör yani biz sanayi kenti olalım denilerek vazgeçilecek bir sektör değil.
Hayvancılık sektörünün öneminden kısa da olsa bahsetmişken. Sakarya sanayi kenti olmalı diyen dostlara tarım sektörü ile ilgili de küçük bir bilgi vermek isterim.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker, Türk tarımının en temel sorunlarından biri olan tarım arazilerinin bölünmesi ile ilgili bir açıklama yaptı. Bu dikkat çekici açıklama, tarım sektörünün ülkede nasıl bir katma değere sahip olduğunu bizlere bir kere daha hatırlattı.
Tarım arazilerinin bölünmesinin ülkeye zararı yıllık 8 milyar TL. Toplam 24 milyon hektar tarlanın bölünmüşlüğünün ülke ekonomisine zararından bahsediyoruz.
Tarım ve Hayvancılık ve Sanayi sektörleri birbirine bağlı sektörler. Tarımın olmadığı bir yerde sanayiyi geliştirme şansınız yok. Çünkü sanayiye ham maddeyi sağlayan tarım sektörü.
Sakarya ili mevcut tarım arazilerini korumalı, tarım arazilerinin imara açılması hususunda daha hassas olunmasının gerekliliği tartışılmaz. Sakarya ilinin toprağı ülkenin en verimli mısır toprağı, ürün çeşitliliği ile ülkede imrenilen bir doğal ortama sahip dolayısıyla Sakarya’da sanayi sektöründe önemli atılımlar yapılsın bunu canı gönülden istiyorum ama bu atılımı yaparken tarım ve hayvancılık sektörü bir kenara itilerek yapılmasın.
Bir sonraki hafta yeniden buluşmak dileğiyle…