"Bir adam yolculuktayken susadı ve bulduğu bir kuyuya inip su içti. Çıktığında susuzluktan dilini çıkarıp soluyan bir köpek gördü. Adam: "Anlaşılan bu köpek de tıpkı benim gibi susuzluk çekmiş!" dedi ve hemen kuyuya inerek mesti ile su çıkarıp köpeğe içirdi. Bunun üzerine Yüce Allah, onu bağışladı. Sahabiler: "Ey Allah'ın Resûlü, hayvanlara yaptıklarımızdan dolayı bize sevap var mı? diye sorunca Resûlüllah (s.a.s):
"Her canlıya yapılan iyiliğin mutlaka bir sevabı vardır." buyurdu. (Buhârî, "Şürb", 9; "Mezâlim", 23; Müslim, "Selâm", 153)
Bir yaz günü, bir adam yolda yürüyordu. Hava o kadar sıcaktı ki, toprak kurumuş, ağaç yaprakları halsiz düşmüştü. Adam susamıştı. Ama ne yanında su vardı, ne de görünürde bir kuyu. Yoluna devam etti. Susuzluğu gittikçe artıyordu, ama o kendi kendine sızlanmak yerine, düşünüyordu.
Ne büyük bir merhamet eseriydi şu su. İlk bakışta, basit ve sıradan gibi geliyordu, ama o olmadan hiçbir canlı hayatını devam ettiremiyordu. Rahmet ve merhamet sahibi Yaratıcı, bütün canlıların en büyük ihtiyacı olan suyu onlara gecikmeden anında gönderiyordu.
Bir süre sonra adam bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Suyun Yaratıcısına ve onun merhametine şükretti.
Kuyudan çıktığında kuyunun yanında bir köpek gördü. Köpek öylesine susamıştı ki, kesik kesik soluyor ve dilini birazcık nem hissedebilmek için toprağa sürüp duruyordu.
Adam kendi kendisine düşündü:
"Bu köpek de benim gibi susamış. Belli ki, geri çıkamayacağı için kuyuya inmemiş."
Ve adam tekrar kuyuya indi. Suyu taşıyacak kabı yoktu yanında. O yüzden ayakkabısını çıkardı ve suyla doldurdu. Sonra da kuyuyu tırmanabilmek için ayakkabıyı ağzıyla tuttu ve çıktı.
Hayvancağız ikram ettiği suyu iştahla içerken onu merhamet dolu bir kalple seyretti. O sırada onu seyreden başkaları da vardı. Rahman'ın melekleri bu manzarayı tebessüm ve mutlulukla seyrediyorlardı. Ve melekler sevinçle birbirlerine şu haberi verdiler:
Merhamet sahibi Yaratıcı, bu merhametli adamın bu merhametli hareketinden o kadar memnun olmuştu ki, sonsuz merhametiyle onun geçmiş günahlarını affetmişti.
(Murat ÇİFTKAYA, Rahmet Öyküleri adlı eserden)
YAVRU KÖPEKLER
Hicretin 8. yılıydı... Peygamberimiz büyük bir ordunun başında Mekke'ye doğru ilerlerken, Arç vadisinde, yolları üzerinde yeni doğmuş yavrularını emziren bir köpek gördüler. Peygamberimiz derhal Cuayl b. Suraka adlı sahabiyi çağırdı ve süt emen yavruların önünde durarak onları atlardan korumasını ve ordu geçinceye kadar orada nöbet tutmasını istedi.
Emir hemen yerine getirildi, ordunun yolu yana kaydırıldı. Böylece İslâm'ın kâinatı kuşatan rahmetinden aciz ve zayıf yavrular da hisselerine düşen payı almış oldu.
(eş-ŞÂMÎ, Sübülü'l-hüda ve'r-reşâd, VII,51)
KOYUNUN GÖZÜ ÖNÜNDE
"Allah her şeyde iyi davranmayı emretti. Öldürürken bile incitmeden öldürün, hayvan keserken hayvanı fazla acıtmayın, keseceğinizde bıçağınızı iyice bileyin ki hayvan acı çekmesin." (Müslim, "Sayd ve Zebaih",57 ; Tirmizî, "Diyât", 14; Nesâî, "Dahâya", 27)
Peygamberimizin amcası Abbas'ın (r.a) oğlu Abdullah şöyle anlatıyor:
Bir gün Allah Resulüyle birlikte bir yere gidiyorduk. Yolumuz üzerinde koyun kesen bir adam görmüştük. Adam koyunu kesmek için yere yatırıp bağlamış ve koyunun gözü önünde bıçağını biliyordu. Adamın bu katı ve duygusuz davranışına kızan peygamberimiz (s.a.v):
"-Hayvanı iki defa mı öldürmek istiyorsun? Onu yere yatırmadan bıçağını bilesen olmaz mıydı?" diye çıkıştı. (Bkz. Hâkim, el-Müstedrek, IV, 231, 233)
KISSALARDAN HİSSE:
* Merhamet etmek, insanlara ve hayvanlara şefkatle muamele etmek yaratılıştan bizlere bahşedilen en ulvi duygulardan biridir. Kalbimize bu güzel duyguyu koyan Rabbimiz bütün varlıklara şefkatli davranmamızı istemektedir.
BİR MÜMİNİ SEVİNDİRMEK
Mişkâtü'l-Mesâbîh'in ilim bölümü birinci faslında, Ebû Hureyre
(ra)'dan nakledilen Hadîs-i Şerîf'te Resûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kim bir müminin, dünya sıkıntılarından birini gideri onu sevindirirse, Allah Teâlâ da, kıyamet gününde onun büyük bir sıkıntısını giderir."
Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan
RİVÂYETLER
Bir çok rivayeti bulunan Hadîs-i Şerîf'in sıhhati konusunda en küçük
bir endişe söz konusu değildir. Bu da hadisin taşıdığı mesajın, insan
ve toplum hayatı bakımından öneminin dolaylı bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir.
Hadiste yer alan "nefes aldırır", "önünü/yolunu açar", "rahatlatır",
"kurtarır", "sevindirir" anlamlarına gelen farklı kelimeler, aslında
Müslüman'ın başındaki sıkıntının küçük veya büyük olduğuna bakılmadan
bir şekilde giderilmesini sağlamayı veya böyle bir neticeye vesile
olmayı değişik anlamlarla ortaya koymaktadır.
"Sıkıntı" diye tercüme ettiğimiz hadisteki "kürbe" kelimesi, insanın
adeta nefes almasını zorlaştıran, teneffüs yollarını tıkayan maddeye
ve verdiği rahatsızlığa benzetilmiştir. Bu durumun giderilmesi de
kişinin "nefes almasını sağlamak", adeta sıkıntı içindeki kişiyi
yeniden hayata bağlamak gibi fevkalade önemli bir işlem olarak takdim
ve takdir edilmiştir. Böyle bir işlemin, zorluğu veya kolaylığı ya da
basit bir şekilde yerine getirilmiş olması değil, bizzat bu ilginin
kendisi ve rahatlatmanın gerçekleştirilmiş olması önemli görülmüş ve
gösterilmiştir.
Esasen bir başka hadisten öğrendiğimize göre Müslüman zalim de olsa, onun "mümin kardeş" olma özelliği devam eder. Nitekim sevgili Peygamberimiz:
- "Zalim de olsa, mazlum da olsa kardeşine yardım et." buyurmuştur.
Kendisine sormuşlar:
- Mazlum kardeşe yardımı anladık, fakat zalime nasıl yardım edeceğiz?
Hz. Peygamber bunun üzerine:
- "Onu zulmünden vaz geçirirsiniz. Bu da ona yardımdır." buyurmuştur.
Hadisimizin devamında "bir Müslüman'ı sevindirme" işlemine bir anlamda
örnek verilmek üzere "borcuna sıkışmış olana süre tanımak, borcun bir
kısmını ya da tamamını bağışlamak " vs. gibi rahatlatıcı davranmaktan
ve Müslüman'ın ayıbını örtmekten bahsedilmekte ve bunların karşılıklarının da yine ahirette aynı cinsten görüleceği bildirilmektedir. Sonunda da "Kişi din kardeşine yardımda bulunduğu sürece Allah Teâlâ'nın da o kuluna yardım edeceği" duyurulmaktadır.