Sebep sonuç ilişkisi 

Düşünmek bir konuyu  sonuca bağlayabilmek için kullanılan bir metottur. Düşünceyi bir takım delillerle kural halin getirebilirsiniz. Sonuca gitmenin bir yolu olur. Değişik bir bakış açısıyla bakarsak. ateş gibi mesela .Değdiği yeri yakar. Burada hadise ateşin sıfatlarından biri olan yakma sıfatının her zaman tekerrür etmesindendir. Bu sıfat kaldırıldığı zaman ateşin sadece alevini görürsünüz ama yakmaz.

Sebeplilik  ilkesi her şeyin bir sebebe dayanması gerektiği düşüncesinden beslenir. Ağaçtaki bir elma yere düştüyse bunun bir sebebi vardır. Ateşin üstüne konan su kaynıyorsa bunun bir sebebi vardır. Günlük deneyimlerimiz içinde itiraz edilemeyecek olan bu açıklama felsefede ve günümüz fiziğinde bir tartışma konusudur. Sebeplilik ilkesinden şüphe duyan ve sebepliliği reddeden düşünürler vardır. Sebeplilik determinizm tartışmalarının da temelidir.

Gazalinin sebeplilik Eleştirisi

Gazali'de sebeplilik ilkesi üzerine düşünmüş bir isimdir. Meşhur ateş ve pamuk örneğinde şunu söyler: Ateş pamuğa yaklaştığında pamuğun yanmasının sebebi ateşin yaklaşması olduğunu söylemek doğru değildir. Bu sadece görünüştür. 

Bu şuna benzer: Diyelim ki iki eşek bağlı ve bu eşekleri uzaktan izleyen bir gözlemci var. Her Gün ilk eşeğe biri binip onu götürdükten 15 dakika sonra ikinci eşeğe gelip biri biner ve ikinci eşeği götürür. Gözlemci deneyimlerine dayanarak şu sonuca varacaktır: İkinci eşeğin hareket edebilmesi için önce birinci eşek hareket etmelidir.

Bu hatalı bir çıkarımdır. İkinci eşek pekala birinin binmesiyle ilk eşek ilerlemeden ilerleyebilir fakat gözlemcinin tecrübesine göre ikinci eşeğin ilerleme sebebi birinci eşeğin ilerlemesi olacaktır.Sebeplilik bu yüzden açıklanamaz. Bir şeyi bin kere gözlemlediğimiz için binbirinci seferde de aynı şey olacağına inanırız fakat binbirinci sefer olmayabilir. 

Bazılarıda sebepliliğin bir alışkanlık olduğunu ve ona şüpheyle yaklaşılması gerektiğini söyler. Hume’un bilinen bir örneği vardır bu konuda; şimdiye kadar güneşin yükseldiğini o kadar çok görmüşüzdür ki yarın da güneşin doğacağına eminizdir. Oysa yarın güneşin doğacağına inanmak için (yani geçmiş deneyimlerimize güvenmek için) kesin bir sebep yoktur. Güneşin doğacağını düşünmemizin nedeni geçmiş izlenimlerimizdir. 

Ayrı bir yorum olarak Hume'un sebepliliği reddetmediği, Orta Çağ’daki teolojik kanıtların sebepliliğe dayandırılmasına karşı çıktığına Prof. Dr. Örsan Öymen dikkat çekmektedir. Her şeyin bir sebebi varsa en sonunda bir sebeplerin sebebine ulaşılmasının sebepliliğin gereği zorunlu olacağı düşüncesine karşı çıkmıştır .

Karl Popper ise nedenselliğe inanmanın metafizik olduğunu söyler fakat şunu ekler: “Şimdiye kadar hiç siyah kuğu görmemiş olmamız siyah bir kuğu olmadığı anlamına gelmez.” Öyleyse aksini görene kadar sebepleleğe güvenebiliriz. Sebepliliğe karşı şüphemizi ise yitirmemeliyiz. Tolstoy daldaki elmanın düşmesi için dua eden ve o esnada elmanın daldan düştüğünü gören bir çocuğu örnek verir. Elmanın daldan neden düştüğünü botanikçi farklı, fizikçi farklı, çocuk ise daha farklı bir sebeple açıklayacaktır. Kim haklıdır? Nedensellik konusu yaratıcıya kadar vardırılabilir. Her şey birbirinin nedeniyle, nedensellik doğası gereği bir ilk nedene ihtiyaç duyar. Bu da zorunlu varlığı gerektirir.

Nedensellik ilkesi bilimin şüpheci doğası gereği sorgulanmalıdır. Bilimsel gerçeğe ulaşmak için de bu iyidir fakat nedensellik eksiklikleri olsa da elimizdeki en iyi silahtır. Nedensellik ilkesinden şüphe etmek doğrudur ama yok saymak doğru değildir. Nedenselliğin yerine konacak başka bir şey yoktur çünkü. Ahmet Arslan Hoca’nın verdiği örnekle, nedenselliği reddedip, rüyamda Ebussuud Efendi’yi gördüm demek çok daha temelsizdir. Kuantum fiziği nedensellik ilkesinin iflası mı?

Klasik fizik nedensellik ilkesine göre işlese de kuantum fiziği ile nedensellik tartışma konusu olmuştur. Kuarkların durumunu nedensellik ile açıklamak mümkün değildir. Daha doğrusu günlük hayat deneyimlerine aykırı durumlar ortaya çıktığı için işleyişin mekanizmasını anlamak zorlaşmıştır. Teknik ayrıntılara girmeden bilinen bir benzetme ile konuyu örnekleyeyim. Bu tür karmaşık konularda benzetmeler maalesef amaca ulaşmıyor ve güdük kalıyor. Giriş niteliğinde kalsın yine de.

Klasik fiziğe göre bir eldiveni bakmadan sağ el ve sol el olarak ayırıp paketleyip eldivenlerden birini kutuplara gönderdiğinizi düşünün. Sizin önünüzde bir kutu, kutuplarda da bir kutu var. Klasik fizikte eğer kutuplarda açılan kutuda sol eldiven varsa sizin önünüzdeki kutuda sağ eldiven vardır. Kuantum fiziğinde ise sizin önünüzdeki kutunun içindeki eldiven her açılışta değişebilir.

Kuantumda şartlar tamamen aynı olsa bile sonuç sürekli değişiklik gösteriyor. Şartlar aynı fakat aynı şartlar aynı sonuca neden olmuyor. Nedensellik kayboluyor. Atom altı parçacıklar için geçerli olan bu duruma Einstein “Tanrı zar atmaz.” diyerek karşı çıksa da yapılan deneyler Einstein’ı desteklememektedir. Gözlemlenemeyen nedenlerden dolayı bu durum gerçekleşiyor da olabilir. Sebepliliğin sonuna gelinmiş daha doğrusu sınırlarını genişletmek gerekiyor da olabilir.

Kaynak: https://sirazduvari.com/nedensellik-ilkesi-gazali-hume-popper-ve-kuantum/