Sapanca, yarım asra yaklaşan gazetecilik hayatımın başlangıcında önemli yeri olan ve dünyanın sayılı içme suyu kaynaklarından biri olan gölün adıdır…
Yalnız şehrimize ve ilimize değil, aynı zamanda bölgemize de yüce Yaratıcı’nın bir büyük nimetidir…
Bu duyguları yıllar sonra, insanlığı bütünüyle etkisi altına alan Korona denilen bir virüs nedeniyle evlerimize kapandığımız şu günlerde yaşadım, bir kez daha…
Çevresine açılan yollardan çıkan lastik tozları başta olmak üzere, içine düşüncesizce boşaltılan lağım suları, ilaçlanan meyve bahçelerinden yağmurlarla gelen zehirli atıklar, petrol istasyonlarından sızan kirli-yağlı sularla hoyratça kirletiliyordu bir zamanlar bu güzelim gölümüz…
İçinde benim de bulunduğum 1994-99 belediye meclisi döneminde işte böyle kirletilen göl nedeniyle su problemi ortaya çıkmıştı…
Halkımız bir sabah kalktı, çeşmelerinden rengi değişik, son derece kirli ve o derece pis kokulu, bırakın içmeyi bir kenara, temizlik için dahi kullanılamayacak derecede bir sıvı ile karşılaştı…
Sadece halkımızı değil, Adapazarı Belediyesi personeli, başta başkan Aziz Duran ve meclis üyeleri olarak hepimizi bir endişe, üzüntü ve mevcut koşullar nedeniyle korku kaplamıştı…
Göl kendini hoyratça kullanan ve kirleten halktan adeta intikam alır gibiydi…
Derhal tedbir alınması için toplantı üstüne toplantı yapar hale gelmiştik…
İlk tespitte kirliliğin ana sebebini yakaladık…
Esentepe’deki arıtma tesisine su taşıyan, gölün neredeyse ortalarına uzanan ana taşıyıcı boru kopmuş ve gölün derinliklerine inerek plankton denilen kirli bir tabakaya saplanmıştı…
Yoğun bir çalışma ile ana hat boru yeniden su yüzüne yakın bir yere taşındı ve halkımız birkaç gün yaşadığı bu büyük kabustan kurtulmuş oldu…
Yapılan iş kalıcı olmaktan uzak, geçici bir pansuman tedbirden ibaretti…
Karar alınmıştı… Gelen suyu temizleyecek güçlü bir arıtma tesisi kurulacaktı öncelikle…
Nitekim öyle de oldu, Maltepe’de ilk arıtma tesisi devreye girdi…
Sonra, aralıklı da olsa yağan yağmurlardan dolayı patlayan asbest borular yerine, yeni ve çelik borulardan oluşan bir isale hattı yapımına karar verildi…
Böylece kalıcı bir hizmet daha gerçekleştirildi…
O gün bugündür de belediyelerin ve halkımızın korkulu rüyası haline gelen hattın yenilenmesi sonucu, suyun sağlıklı bir şekilde musluklara ulaştırılması sağlandı…
Zamanla Maltepe’deki arıtma tesisleri dahi yetersiz kaldı…
Daha sonraki belediye başkanları döneminde Serdivan Hızırilyas Tepesinde son derece modern arıtma tesisleri inşa edildi…
Bütün bu operasyonlar sonucu Büyükşehir eski Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu ve eski SASKİ Genel Müdürü Rüstem Keleş döneminde “Bu şehirde su çeşmeden içilir” sloganı ilin gündemine oturmaya başladı…
Buna rağmen gölde zaman zaman görülen yüzey kirliliği, giderek suyun debisinin azalması, İzmit’in suyumuza ortak olması ve TÜPRAŞ’ın önemli miktarda su çekmesi, belediyemizi yeni birtakım içme suyu kaynak arayışlarına sevk etti…
Bu doğrultuda önce Adapazarı Belediye Meclisi 1994-99 döneminde gündeme gelen Ballıkaya projesinin hayata geçirilmesi, onu Akçay Barajı’nın takip etmesi, duyulan endişeleri giderirken, bir yandan gölümüzün kirliliğinde ilk sırayı alan lağım sularının çevresel kolektörle deşarj edilmesi, güzelim Sapanca Gülü suyunun yeniden içilebilir hale gelmesinde önemli rol oynadı… 
Yaıamında son aşamaya gelip tıkanan Ballıkaya Barajı hala devreye sokulmuş değil…
Bitirilmesi halinde bu ilin neredeyse 100-120 yıllık su ihtiyacını karşılayacağı üzerinde duruluyor…
Akçay Barajı ise yapımı tamamlanıp su tutulması aşamasına geçti…
Bütün bunları niye gündeme getirdik!
Geçen hafta gazetemizde Sapanca Gölü ile ilgili yürekleri serinleten güzel bir haber yer aldı…
Yaza merhaba dediğimiz şu günlerde, bir zamanlar halkımızın korkulu rüyası idi su seviyesinin düşmesi…
Şimdi öyle olmadığını gösterir bir haberle yola çıkarak daldım maziye…
İçinde bulunduğum belediye meclisi döneminde yaşanan sıkıntılı süreç geldi gözümün önüne…
Eve kapalı kaldığımız şu sıralarda, çeşmelerden su akmadığını düşünün bir an…
İki günde bir patlayan borulardan ve kirli suların aktığı çeşmelerden, bugün kesintisiz ve içilebilir suya kavuşmanın getirdiği mutluluğu anlatabilmek kolay mıdır!
Su gibi aziz bir varlığı bugün şehrimizin ve ilimizin her köşesine ulaştıran, bu doğrultuda emeği geçen, sadece siyasetçi ve partili değil, her kurum ve kuruluşa teşekkür borcumuz vardır…
Onlara selam olsun diyerek, bir su hikayesini noktalamak istiyorum, Bizim Bahçe’den gidecek “demet demet orkideler” eşliğinde…