SATSO Başkanı Mahmut Kösemusul ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın yardımcılığına getirilen Çiğdem Erdoğan Atabek, ilimizin tebessümü çehresinden eksik olmayan iki gülen yüzüdür.

Onların bu hali, dikkati çekiyor, insana güven veriyor, dostluk çağrıştırıyor.

Sevgi, saygı, sinerji üretiyor...

Kösemusul, Sakarya’ya unutulmayacak bir hizmet getirmek istiyor.

Her defasında yayınladığı sevindirici mesajları ile Sakarya’yı bir yatırım merkezi, cazibe alanı haline getirme gayretini görmezden gelemeyiz.

Merkezi Karasu’ya sağlayacak demiryolu ve orada yapılan liman ile dünyaya açılma eğilimi biliyoruz ki en büyük dileği ve rüyası...

Buna bir da ihracat imkanları artan bir sanayileşme eğilimini de katarsak, genç başkanın bu doğrultudaki rüyaları gerçekleşsin istiyoruz...

onun temiz yüreği bu konuda işaret fişekleri olarak parlıyor zaman zaman...

SATSO Başkanı olarak samimi çabalarını takdir etmemek mümkün değil.

Dileğimiz odur ki, boşa gitmesin emekleri...

Öte yandan AK Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı ile başlayan yükselişini bakan yardımcılığı gibi onurlu ve zor bir görevle taçlandıran Çiğdem Erdoğan Atabek’in de ilimiz siyaseti açısından önemli bir aktör haline gelmesi, işlerin daha hızlı yürümesi ve ilin çok sayıda sorununun giderilmesine yol açacaktır.

Biri sivil toplum lideri olarak çabalarken temsil ettiği geniş kesim adına ilimizde, Başkent’teki Sakarya lobinsin en yeni ve güçlü üyesi olarak Çiğdem Erdoğan Atabek’ten çok ey beklediğimizin altını çizmek isterim.

Onların bu konudaki beklentilerimizi yerine getirmede en güçlü silahıdır yüzlerinden eksik olmayan tebessümleri...

Kötümserliği kovup iyiliği ve hizmeti yakalamadaki bu güçlü silahı kullanmada onlara başarı dileğiyle Bizim Bahçe’den “Laleler” göndermek kalıyor bize...

GEÇ KALAN KUTLAMA

Bayramların anası olarak bilinen mübarek Kurban Bayramı geride kaldı.

Eşten dosttan, arkadaştan ve okuyucudan ayrı kalmanın ne demek olduğunu daha iyi anlıyor insan, düşünce gurbete...

Bu işin tek istisnası “Hac” olsa gerek...

Kabe, Mina, Müzdelife ve Arafat insanı içine çekince, bir başka şey düşünemez oluyor insan...

Cep telefonu ırak ülkelere yatın eden bir alet...

Fırsat bulup da bakınca gelen bayram mesajlarına, nerede olursa olsun seni yakalıyor...

Kaçmak mümkün değil, taşıdığın sürece...

Bizi unutmayıp telefonumun mesaj hanesini sevgi, dostluk, iyi niyet temennisi ve tebrikler içeren mesajlarla dolduran dostların nezaketine, geç kalsak da ve bayram geçip gitse de mukabelede bulunmak üzerimize vazifedir, bilirim.

Onlara gönül dolusu sevgi ve saygı sunuyorum.

Huzur, sağlık, mutluluk dileklerinin kabulü ile günler sonra yeniden buluşmanın getirdiği heyecan ve sevinci istedim ki, Bizim Bahçe’nin her bir dosta, okuyucuya giden “Peygamber çiçekleri” taçlandırsın...

KODALAK’A GEÇMİŞ OLSUN

Adatıp Hastanesi Müdürü Tahsin Kodalak, uzun süredir yürüttüğü görevini sahip değiştiren kurumunda sürdürmeye devam ediyor.

Adatıp ile bütünleşen bir kimlik onun en büyük silahı olsa gerek...

Hastanede Orhan Kocabıyık’lı dönemde devam eden tadilat yenileşme çalışmaları sırasında, Tahsin hoca yüksekten düşüp ayağının kırılması ile talihsiz bir kaza yaşamış...

Tahsin Kodalak’a acil şifalar dileğiyle Bizim Bahçe’den “Itırlar” gönderelim istedik...

BABA OĞULUN HAC MUTLULUĞU VE KAYBOLAN BAVUL

Zekeriya Kestane’nin hayatı senaryolaştırılsa, ilgiyle izlenen bir film olur...

Önce memuriyete atılıp Zirai Donatım’da göreve başlamasıyla açılan .... dünyaya...

Bakar ki onunu içindeki çalışma azmi memuriyetin boyutunu aşar...

Beklemez emekliliği, tembel insanlar gibi, basar istifayı; atılır ticarete...

Çark Sanayii’nde başlar mobilyacılığa...

Sonra işler genişler, kardeşleri ile ayrılmak istemez ama buna da mani olamaz.

Üç çalışkan oğlunu alır yanına ve başlar mobilyacılık gibi yorucu fakat bereketli bir iş kolunda faaliyete...

İnsan işinde, aşında aşama kaydedip yükselince, boş bırakılır mı hiç!

İmam hatip kökenli olmanın getirdiği yolda hizmet için vatandaşa, atılır siyasete...

AK Parti’den bir dönem il genel meclisi üyeliği yapar...

İlkelidir, ne düşünürse önceden dile getirir çekinmez, fikrini söylemekten...

Sakaryaspor’a yönetici olur bir dönem...

Bakar ki işler iyi gitmiyor, basar istifayı...

Oğlu Adnan’ı da alıp yanına, “Hacc-ı Ekber” nedeniyle düşer kutsal topraklara ibadet için...

Doyumsuz lezzette bir görev yapar Kabe’de, Arafat’ta, Medine’de...

OD heyecanla ve coşku içerisinde döner yurduna...

Onu hava limanında bir sürpriz bekler...

İçinde dostları için aldığı hurmaları ve hediyelerin olduğu bavulu bir türlü çıkmaz ortaya...

Ne yaptıysa ne ettiyse, bavulu bulamaz. Bunu da dert etmez, oğlu Adnan’ın bavulundaki hurmalar yetişir imdadına...

Baba oğul hac yapmanın keyfi bir başka oluyor deyip, bavulu dert etmeyen Zekeriya Kestane ve oğluna, haclarının kabul olması dileğiyle, Bizim Bahçe’den iri bir demet “Leylak” gönderelim istedik...