Bir mikroskop ile bağırsaklarımıza bakabilsek içeride bizden habersiz devasa bir fabrikanın arı gibi çalıştığını görebilirdik. Bu da bize vücudumuzla ilgili kararları çoğunlukla bizim almadığımızı gösterir. Acaba diyetlerimizi sabote eden, başkaları kadar yememize rağmen kilo almamıza sebep olan bu düzeni ihmal etmemiz olabilir mi? Bu hafta bağırsakların düzenini inceleyeceğiz.

Hiç metabolizmanızın, vücudunuzun kontrolü altında olmadığını hissettiğiniz oldu mu? Az yediğiniz halde hızlı kilo mu alıyorsunuz? Karnınız tokken bile acıktığınız oldu mu? Yiyeceklerin sizi esaret altına aldığını hissederek mutsuz oldunuz mu? Sizinle aynı miktarda yediği ve aynı miktarda egzersiz yaptığı halde, sizden daha ince olan arkadaşlarınıza ne demeli? Sanki vücudunuzda biri var ve sizin bütün diyet çabalarınızı sabote ediyor değil mi?
Birçoğunuz, "İşte aynı ben" dediniz içinizden muhtemelen. Tüm bunların nedeni; sadece bir insan olmadığınız, aynı zamanda içinizde bulunan mikrobik dünyada yaşayan mikroplar ile ortak bir bedeni paylaşıyor olmanızın sonucu olabilir. Eğer bir mikroskop kadar keskin bir görüşe sahip olabilseydik, vücudumuzda yaşayan tek bir organizma olmadığını, aslında çok sayıda organizmadan oluşan bir ekosistem olduğu gerçeğini görürdük ve belki de korkudan küçük dilimizi yutardık.

NEDEN KENDİMİ SÜREKLİ AÇ HİSSEDİYORUM


Tok kalmanın önemli bir yolu bağırsakların stabil olmasından geçiyor. Çünkü doygunluğu sağlayan kolesistokinin gibi birçok hormon bağırsaklarda salgılanıyor. Eğer tekrarlayan baş ağrısı, uykusuzluk, konsantrasyon kaybı, vücutta egzamalar, kendini sürekli yorgun hissetme, kas ve eklem ağrıları, saçlarında cansızlık ve dökülmeler, dışkıda kötü koku, ishal veya kabızlık gibi semptomların bulunması bağırsağın iç dengesinde olumsuzluklar olabileceğini ve tüm bunların bozulmuş bir bağırsak mikrobiyotasının göstergesi olabileceğinin habercisi olabilir. Ve bozulmuş mikrobiyota doygunluk hormonlarının da üretimini geciktirecek ya da bozacak ve birey kendini sürekli aç hissederek doğal ve sağlıklı beslense de sürekli atıştırmaya yönelebilecektir.

Bozulmuş bağırsak mikrobiyotası ağırlık kaybını engelleyebilir, bağışıklık sistemini de bozabilir ve bağırsaklarında başlayan sızıntıya neden olabilir. Bağırsaklardan sızıntıyla kana yabancı maddelerin karışması ve iltihabi olayların şiddetlenmesine neden olabilir. Tüm bu durumlar insülin direncini de tetikleyebilir ve iştah hormonları da olumsuz etkileyebilir. Tüm bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi, bağırsaklarındaki kötü bakteriler, yediği yiyeceklerden daha fazla enerji üreten birçok kapıyı açabilir ve bırakın kilo vermeyi kilo almaya bile başlayabilirsiniz.