Ekonomik zorluklarla yetişen yeni nesil, mutluluk iksirini parada arar oldu. 30 yıl öncesi gençliğinin hayattan ilk beklentisi sevgiyken, bugün aşkın yerini para aldı.
Gençliğin değer yargıları üzerine yapılan araştırmalar gençliğin değişen yüzünü bakın nasıl ortaya koyuyor;
20. yüzyıldan, 21. yüzyıla geçiş, gençliğin hayattan beklentilerini de önemli ölçüde değiştirmiş... Eskiden dünyanın en önemli olgusu ‘aşk’ken günümüzde, özellikle gençlerin beklentilerinde ilk sırayı ‘para’ alıyor. 80’li 90’lı yıllarda gençliğin mutluluk açısından önemli gördüğü olgulara ilişkin ilk verilerin toplandığı bir araştırmada; mutluluk açısından önemli gördükleri olguları sıralayan yeni kuşağın yüzde 20’den fazlası, ilk sırada ‘sevgi’ karşılığını vermiş. Sevgi tercihini 18.20 oranda ‘özgürlük’, 17.83 ile ‘meslek - iş’, 17.17 ile ‘eğitim’ izlemiş.
Yıllar tecihleri değiştirdi
Aradan geçen yıllar gençlerin hayata bakış açısını ve beklentilerini değiştirdi. 1997’de yapılan aynı araştırmanın sonuçları bu kez 21. yüzyıl gençliğinin üzerinde farklı sonuçlar ortaya koyuyor. Gençlerin yüzde 20.67’si mutluluk iksiri olarak ‘para’yı tercih ederken, bunu yüzde 19 ile ‘sevgi’, 17.97 ile ‘meslek - iş’ tercihleri izliyor. 20. yüzyıl geçliğinin ikinci sırada önemsediği ‘özgürlük’ ise milenyum kuşağında yüzde 4.39 ile 8. sırada yer bulabiliyor. Yeni kuşağın tercihi; mutluluk için yüzde 20 ile ‘para’, yüzde 19 ile ‘sevgi’, yüzde 18 ile ‘iyi bir meslek’ şeklinde karşımıza çıkıyor...
Mutluluk kaynağı: ‘sevgi ve başarı’
Türkiye İstatistik Kurumu’nun son yaptığı ‘Yaşam Memnuniyeti’ araştırması sonuçlarına göre gençlerin mutluluk kaynağı olan değerlerde ilk sırayı yüzde 49.4 ile ‘sağlık’ alırken bunu yüzde 21.6 ile ‘başarı’, yüzde 20.2 ile ‘sevgi’ izledi...
Sevgililer Günü’nün tüm dünyada çılgınca kutlandığı günümüz Türkiyesi’ndeki tablo işte bu...
Aşkı, sevgiyi paraya değişen bir nesil, acaba ‘‘14 Şubat’’ı nasıl algılıyor?
‘14 Şubat’ın hikâyesi
14 Şubat Sevgiler Günü’nün ilk ortaya çıkışı Roma İmparatorluğu zamanına kadar uzanıyor. 2. Claudius, Roma’yı kendi sert kuralları ile zalimce yöneten bir imparatordu. Onun için en önemli sorun; savaşacak asker bulamamaktı. Bu durumun tek sebebini ise Romalı erkeklerin ailelerini ve aşklarını bırakmak istememeleri olarak görmekteydi. Bu yüzden Roma’daki nişan ve evlilik yasaklandı. Aziz Valentine de aynı devirde Roma’da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile beraber yasağa rağmen çiftleri gizlice evlendirmeye devam etti. İmparator bir süre sonra bu durumun farkına vardı. Valentine hemen tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat günü Hıristiyan şehitliğinde toprağa verildi. Gençler, bu olaydan sonra isimlerinin azizlerle birlikte anılmasını istendiği için Lupercalia Bayramı’nın başladığı günü Aziz Valentine Günü (Valentine’s Day) olarak kutlamaya başladılar. O günden beri her yılın 14 Şubat günü, Sevgililer Günü olarak kutlanmaya devam ediyor. Yeryüzünde kadın ve erkek beraber olduğu sürece de kutlanmaya devam edecek gibi görünüyor. Yıllar ilerledikçe 14 Şubat, dünyanın her yerinde sevgililerin birbirlerine aşk mesajları yolladığı, sevgiliye hediye alınan bir gün haline dönüştü.
Sevgiye dair…
Sevmeye sevilmeye her zamankinden çok ihtiyacımız var. Sevgi ise bir günde yaşanamayacak kadar büyük bir güç… Dünyada olduğu gibi ‘14 Şubat Sevgililer Günü’nü (Saint Valentine Day) herkes kendi anladığı mânâda kutluyor. Sevginin gücü o kadar büyük ki, bütün kötülükleri sevginin gücüne boyun eğer hale getiremezsek, yılda bir gün kendimizi kandırmaktan öte gidemeyiz. Yarın sabaha sevgililer gününden bir şey kalmıyorsa eğer, sevginin gücünü hiç bir zaman anlayamayacağız demektir.
Gerçek sevginin mânâsına varabildiğimiz zaman herşey güzel olacak. Sevgi; anneyi çocuğuna, kardeşi kardeşine, dostu dostuna, kadını erkeğine bağlayan yegâne güç… Düşmanlığı yok etmenin zamanı geldiyse bunu bugün yapamayacaksak ne zaman yapacağız? Günlük modaların etki alanından kurtulup, gerçekleri yılın bütün günlerine yayabildiğimizde eminim sevginin gücünü göreceğiz...
Şimdi 14 Şubat’a bir ‘virgül’ koyup sevgililer gününü ‘noktalamadan’ sonsuza olan yolculuğumuzu sürdürelim...
Kaybettiğimiz değerler
Birbirimizi sevmek zorunda değiliz fakat en önemlisi saygımızı yitirdik. Saygısızlık ve sevgisizlik toplumun her kesimine hakim olmuş artık. Nefret, her geçen gün şiddetini biraz daha artırıyor. Günlük hayatımıza şöyle bir göz atalım. Trafiğe bir çıkın, kabalık ve saygısızlığın her halini görürsünüz. Eli telefonda hayatı gazlayanların, saldıracak insan aradığı, gözü dönmüşlük... Düz yolda size bulaşmak için fırsat kollayan belalılara yan gözle bile bakmayın sakın. Karşı düşünceye tahammülü olmayan siyasete bakın... Ağzı bozuk politikaya... Sevgisizliğin ve saygısızlığın nedenleri hep aynı değil mi? İnsanlar arasındaki nefreti adeta körükleyen bir sistem var... Bu yüzdendir hiçbir güzelliği elimizde tutamayışımız. İnsanlar birbirine yabancı. Toplumu ırkçılık, spor, siyaset ve ihanetle böldüler. Ne zeytin dallarının hükmü kaldı ne karanfillerin. Biz, yere düşeni kaldıran centilmen ruhu arıyoruz hâlâ...
Anlamını yitiren aşk
Ne saygıya hürmet kaldı, ne sevgide kalite. Sevgiliye duyulan hasretin yerini, nefret ve kin aldı. Aşk üstüne sohbetler de yok artık. Yer değiştirdi, dil değiştirdi ilişkiler... Geriye sanal yakınlıklar kaldı. Şarkılar anlardı eskiden sevenlerin halinden ve aşk bir kırmızı güldü, insanın içini yakan ateş...
Nerede o yıllar? Sevdaların gecelik değil, ömürlük olduğu... Aşklarını çay bahçelerinde bekleyen delikanlılar... Elleri ve dilleri utangaç...
Şimdi öylemi ya... Giderek büyürken sevgisizlik çemberi, aşk artık anlamını yitirmiş bir duygu... Sevgilerin günlük ve cüzdan kabarıklığına göre yaşandığı bir devirdeyiz. Günümüz insanında aşk, saman alevi gibi... ‘Sen benim için dünkü gazetesin’ diyebilecek kadar ihanetkâr...
Yaşanacak ve hatırlanacak başka neyimiz vardı, şimdi onları da kaybettik. Para ve sanal aleme yenildi aşk...
Oysa aşkın yaşamak ve yaşatmak gibi bir anlamı var. Ve ‘‘Gençliği iyiye yönelten, insanlığı iyiye yöneltir’’ sözü ne kadar da anlam kazanıyor şu günümüzde... İnsanlığın, iyiliği isteyen, iyiliğe yöneltenlere ihtiyacı var... İyiliğe giden yol ise aşk ve sevgiden geçmiyor mu zaten. Çünkü Allah ‘‘seviniz’’ dedi insana... ‘‘Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız...
Sevgiyle kalın.