Dünyaya az meylet ki; hür yaşayasın. (Hz. Ömer (r.a.)
 Mahkûmların tek arzusu özgür olmaktır. Gökyüzünün maviliğini yalnızca başlarını kaldırınca görmek acı çektirir insana. Gönül yıkmak ister, tüm duvarları ve kırmak ister demir parmaklıkları. Lakin hüküm giymemiş kişilerin önüne, duvarlar çıkmaz mı, gözlerine örülmüş parmaklıklar yok mudur bu hayatta? Belli bir süre ve belli mekânda serbest bırakılan mahkûmların az sayıdaki aktivitelerinden biri olan volta atmanın bile bir kuralı vardır. İki volta atan kişinin, yolları kesişirse “racona” ters hareket yapmış olurlar.
Cezaevinde atılan her adımın bile “raconu” var ve bu durumu cezaevini yönetenler değil, mahkûmlar koymuştur. Peki, özgür sayılan bizlerin yaşamak için binlerce raconu yok mudur? Bize özgürlüğü öğretenler “kimsenin haklarını ihlal etmeden istediği gibi düşünebilme ve hareket edebilme” diye tanıttılar. Bu tanım üzerinde düşündüğümüzde dünya üzerinde özgür yaşayan tek bir insan bile bulamayız.
Ya başkası tarafından hakları ihlal edilmiştir ya da başkasının haklarını çiğnemiştir. Bu durum özgürlüğün tanımına aykırıdır. Özgürlüğün simgesi kuşlar bile sonsuza dek havada kalamazlar. Bir yerlere konma isteği duyarlar.
Elbet vücutları yorulacak veya yiyecek derdinden dolayı toprağa ayak basarlar. Bir duruma bir saniye bile mecbur olmak kişinin özgür olmadığının delilidir. Kuşlardan daha çok mecburiyetimiz olduğuna göre özgürlükten bahsetmemek gerekir herhalde… Özgürlük sonsuzluktur. Bu dünyada her şeyin sonu olduğu için özgürlük ile hep ters düşer... Kendi iradesini istediği gibi kullanmaktır özgürlük. Kendi irademizi sürekli yanlış yönlendirmeye çalışan iblis bizim özgürlüğümüze müdahale eder.
Bizim içimizde olan özgürlüğü hür irademizle çıkarabiliriz… Cennetten oyuna gelerek kovulan insanoğlunun tekrar cennete geri dönmesi için bu hayat son şanstır ve kullanmayı bilmek gerekir. Sonsuz ferahlığın ve özgürlüğün mekânı olan cennette yasak olan tek ağaçtan o elmayı yememek özgürlük müdür?
Yoksa şeytanın oyununa mı gelmektir? Kaderimizin iplerine bağlı bir kuklayız. İrade ve düşünme yetisine sahip bir kukla…
Bu yetilerle neyi nasıl değiştirebilirse; ebediyen özgür kalmak için fırsatı olan bir kukla. Ya da belli güçlerin eğlencesi olmuş günü geldiğinde içinde en harlı ateşin olduğu sobaya atılmayı bekleyen, odundan yapılmış bir kukla…
İşte bu konuda özgürüz, tercih bizim… Günümüzde özgürlük için “savaşanlar” yukarıdaki sorulan soruların cevaplarıyla mücadeleleriyle devam etmelidir. O zaman gösterdikleri gayretin değeri katlanarak büyür. O zaman asıl özgürlüğün tadı çıkarılır… Sonsuz özgür günler yaşama temennisiyle Allah’a (c.c.) emanet olun…