Bir Ramazan ayına daha kavuşmanın huzuru ve mutluluğu içerisindeyiz, İslam dünyası olarak…
Bizi bu mübarek aya kavuşturan Rabbimize ne kadar hamd etsek, ne kadar şükretsek azdır…
Bugün Müminler saf saf olacak ve ilk teravih namazını eda edecekler…
Bu gece ilk kez sahura kalkacağız…
Yarın çoluk çocuk, genç yaşlı; hep birlikte iftar soflarında buluşacağız Allah’ın izniyle…

Yarın itibariyle farklı bir atmosfere girecek, bambaşka bir iklimde bulacağız kendimizi…
Bu farklı iklime uymanın ve ona göre davranmanın zamanıdır artık…
Öze dönmenin, kendine dönmenin zamanıdır…
Bize doğuştan verilen o fıtrata sarılmanın zamanıdır…
Yalanın dolanın, dedikodunun gıybetin kol gezdiği; iftira ve hakaretin vaka-i adiye’den sayıldığı günümüzde tüm kötü alışkanlıkları bir kenara bırakmanın vaktidir…
Günahlardan sakınmanın, tövbe ve istiğfara sarılmanın, gece gündüz Allah’a yalvarıp yakarmanın vaktidir…

Öyle ki asayiş olaylarının dahi azaldığı, sevgi ve saygının tavan yaptığı bir aydır Ramazan…
Hoşgörü, merhamet ve paylaşmanın önem kazandığı, semalardan rahmetin yağdığı bir aydır…
“Acaba bir daha erişir miyim bu bereketli mevsime” diye düşünüp muhasebesini iyi yapmalıdır insan…
“Bu fırsat bir daha ele geçer mi” kaygısıyla zamanın kıymetini bilmelidir…
Bütün dünyevi hırs ve arzularını bir kenara bırakarak Rabbine yönelmeli, kendine çekidüzen vermelidir…

Üstadın dediği gibi, “Dünya durmuyor, gidiyor…”
Bavulu hazırlamanın, yola revan olmanın vaktidir…