— “Kafes tezgâhı”, şimdiki kafese takılmazdı. 
— “Demokratik Açılım” teşebbüsü başlamazdı.

— Ülkemizde üniversite sayısı 100’ü geçmezdi.
— Ülkede bu kadar “komplo teorisi” üretilmezdi.

— “Derin Devlet”in “Derinlik Çapı” belli olmazdı.
— Ecevit kahrından ölmez, daha hayatta (!) olurdu.

— Mesut yılmaz, siyaset çöplüğüne gömülmezdi.
— Süleyman Demirel hâlâ Cumhurbaşkanı olurdu.

— Türkiye’nin her tarafı “duble yol” ile donatılmazdı.
— Balyoz teorisi” geliştirilemez ve ortaya çıkamazdı.

— Ülkeye Özgürlük Rüzgârı kısmen de olsa gelmezdi.
— Hortumcuların marifetleri bu kadar açığa çıkmazdı.

— AK Parti kurulamaz ve 3 dönem iktidar da olamazdı.
— “Ayışığı” karanlıkların derinliklerine gidip kaybolmazdı.

— Avrupa Birliği taraftarlarının sayısı bu kadar artmazdı.
— Bedrettin Dalan, yurt dışına kaçmak zorunda kalmazdı.

— Türkiye’de hiç bir şekilde, hiç bir “Açılım”a ihtiyaç olmazdı.
— Ülkenin pek çok yerine gömülen silahlar gün yüzü görmezdi.

— Bazı kurumların ‘devletten fazla olan gücü’ anlaşılamazdı.
— Cem Uzan’ın saltanatı bitmez, ülkeyi soymaya devam ederdi.

— Şantajcı Basın’ın hegomanyası ve iktidarı devam ederdi.
— Cem Uzan, ülkeyi perde arkasından yürütmeye devam ederdi.

— Ülkedeki itibarlı (!) ve elit (!) hırsızlar bu kadar net görülmezdi.
— Kemal Alemdaroğlu’nun yasakçı zihniyeti ve baskıcı tutumu sürerdi.

— Çete reisleri, hangi bankanın, kime verileceğine karar veremezlerdi.
— Faili meçhul cinayetleri işleyenler bu kadar açık bir şekilde bilinmezdi.

— İnsanlar katledilir, suç masum insanların üstüne atılmaya devam edilirdi.
— Uzun süredir Türkiye gündemini işgal eden ERGENEKON ortaya çıkmazdı.

— “Bayrak” dalgalanırdı, Ayasofya’nın bombalanması gündeme hiç gelmezdi.
— Taraf gazetesi yayına başlamaz, bu kadar taraf bulmaz ve destek de görmezdi.

— Ülkedeki anti-özgürlükçü ve demokrasi düşmanları bu kadar net görünmezdi.

— Binlerce “katsayı mağduru” öğrenci, dünyanın çeşitli ülkelerine dağılıp 3’er dil öğrenerek ülkemize dönmezdi.

— “Baş” ve “örtü” kelimeleri, her nasıl olursa olsun, birlikte kullanıldığında, kullanan kişi veya kurum, “Başsavcı”nın talimatıyla cezalandırırdı.

— “Başsavcı”nın “uygun” bulmadığı kelime, kelimeler, cümle veya cümleleri kullananların ağızlarına “fermuar” çekilmesi, kanunla güvence altına alınırdı.

— Susurlukçular, kafalarına göre, istediklerinden istedikleri kadar haraç almaya devam ederlerdi.

— Eroin ticareti, çetelerin gözetiminde güvenli bir şekilde yapılmaya devam edilirdi.

— Anayasa Mahkemesi’nin Parlamento’nun gücünden DAHA FAZLA bir güce sahip olduğu anlaşılmazdı.

—Devletin bazı kurumları halkın gözünde bu kadar küçülmez ve itibar kaybetmezdi.

—Fadime Şahin, Müslüm Gündüz ve Ali Kalkancı’lar bu kadar net anlaşılmaz tarihin çöplüğünde yerlerini almazlardı.

— Hayatı boyunca parlamenter ve genel müdür olmayı, aklının ucuna bile getirmeyen çok sayıda insan, Milletvekili ve Genel Müdür olamazdı.

— “Sarı-kız” renk değiştirmez, “kara-kız” olmaz ve inekler, renk-âhenk olmazdı.

— Yıllar yılı Anadolu İnsanı’nı “Ötekileştirenler”in yüzleri bu kadar net bir şekilde görünmezdi.

— Milletin Askeri okullarına girmek için mülakata alınan öğrenciler, “Musul?” ve “Usul?” sorularını bilmeseler de olurdu, ama “gusül?” kelimesini bilenler, başarısızlığa, yanmaya ve horlanmaya devam ederdi.

— HSYK, YARSAV, SARSAV, KYSH, PANİKSAY ve VARSAV ile YOKSAY gibi kuruluşların ne işe yaradıkları kesinlikle anlaşılmazdı.

Âhh ah… Ne güzeldi o günler…

Yıllardır monotonlaşıp arşivi kısırlaşan Türk Tarihi, bu kadar ilginçliklerden nasibini alarak zenginleşemez, gelecek kuşaklara karşı çok ama çok mahcup olurdu.

Âhh, ah…

Hiç kimse, günümüzde olup bitenlere bakarak, kesinlikle kızmasın!

O gün olmasaydı, en azından ben doğmazdım…

Benim Doğum Tarihim gerçekten 28 ŞUBAT…