Peygamber Efendimiz (sav) hadislerinde buyuruyor ki:

* “Kelime-i şehadet ve anne babanın evlâdına yaptığı duâ hariç, her şey ile Allah arasında bir perde vardır.”

Fikriye Hanım, henüz otuzlu yaşlarda iken çok sevdiği eşi, kötü hastalığa yakalanmıştı. Fikriye Hanım,  hasta eşi ve beş kızı ile ağır bir hayat mücadelesi veriyordu. Kendisi çok genç yaşta arka arkaya olan beş kızı ile ne yapacağını, nasıl hayat ile başa çıkacağını bilemiyordu. Köyde büyük bir bahçe içerisinde büyük, beyaz bir evleri vardı. Fikriye Hanım eşi ile ilgilenirken,  kızlarbirbirlerini büyütmek zorunda kaldı. En küçükleri kırk günlük, en büyükleri ise henüz dokuz yaşında iken Fikriye Hanım beş kızı ile hayat mücadelesinde yalnız kaldı. Evin erkeği hasta bile olsa başlarında iken onlara dayanabilecekleri  dağ gibiydi. Dayanabilecekleri dağı kaybettiklerinde ne yapacağını şaşırmıştı Fikriye Hanım…

En büyük kızını  başka şehirlere zeytin toplamaya yedi yaşından beri gönderiyor ve aylarca kızı ile görüşemiyordu. Zavallı genç kadın  ne yapacağını bilemez halde öfkeli bir kaplan gibi kızlarına zarar gelmeden büyütmenin telaşı içerisindeydi. Bu arada talipleri de onu rahat bırakmıyorlardı.Eşinin vefatından sonra onun tek derdi kızlarına sahip çıkabilmek düşüncesiydi. Çevre köylerden dahi evlenme teklifleri geliyordu. Aynı köyde karısını kaybetmiş birine evet demek durumunda kalmıştı. Kızlarının başında üvey de olsa bir baba olmalıydı. Evlendiği adamın da iki çocuğu vardı. Oğlunu evlatlık vermiş kızını da alıp Fikriye Hanım’ın evine yerleşmişti. Üvey Baba yetim kalan beş kıza çok sert davrandığı için Fikriye Hanım arada kalıyordu. En küçük bir sorundaeşine bir şey diyemeyince, kızlarına öfke ile tepki veriyordu. Önceleri ilk eşi hasta diye, sonra yetimlere nasıl sahip çıkarım diye, daha sonra da yeni eşinin tepkilerinden korktuğu için kızlarına çok sert davranıyordu. Zaman zaman küçük kalpleri, tamir edilmez boyutta kırıyordu. Ortanca kızı biraz hareketli bir kızdı. Babasını kaybettiğinde çok küçüktü ve ilgiye ihtiyacı vardı. Zaman zaman sırf ilgi çekebilmek için annesini kızdıracak davranışlar yapıyordu.

Fikriye Hanım bu hareketli kızına söz geçiremiyordu. Her kızdığında ona  ‘’ seni gavurun karısı!..’’ diye bağırıyordu. Bu söylenme yıllarca devam etti. ‘’Gavurun karısı’’artık çok alışılmış, isim yerine dahi kullanılır olmuştu.

Yıllar sonra kızlardan biri, Almanya’ya işçi olarak gitme fırsatını buldu. Kendisi oraya yerleştikten sonra sırayla tüm ailesini Almanya’ya işçi olarak aldırabildi. Kızların hepsi canla başla çalışıyor maaşlarını getirip üvey babalarına veriyorlardı.  Yıllarca gavurun karısı diye çağırılan kız, bir gün yine maaşını eksik getirdiği için üvey babasından dayak yiyordu. O dayaktan kaçmak için bir sokağa girdi. Orada bir Alman genç ile tanıştı. Alman genç ona acıdı. Bu sebeple daha önceden tanışmadıkları halde, üvey babanın dayağı sebebi ile birlikte kaçtılar ve evlendiler. Alman genç çok merhametli ve iyi yürekli biriydi. Kıza sahip çıkmıştı. Fakat o genç Müslüman değildi. Yani  kızcağız bir anlık kararla gavurun karısı oluvermişti. Kaderin böyle tecelli edebileceğini kimse düşünemezdi. Annesi o anlarda kızının kaçmasına duyduğu öfke ile hiç düşünememişti. Fakat kızına yıllarca ‘’gavurun karısı’’ diyen oydu.

Bu yaşanmış hikayede olduğu gibi pek çok yaşanmış örnekleri görmek mümkündür. Etrafımızda biraz gözlem yaptığımızda,bu konuya örnek olabilecek her birimizin görebileceği pek çok yaşanmışlık var.

Anne ve babaların sözleri, temennileri, seslenişleri, diline gelmemiş kalbi düşünceleri,  hatta bakışlarıbile evlatları için dua hükmündedir. Bu sebeple evlatlarımıza mutlaka güzel sözlerle seslenmeliyiz ki güzel olsun. Öfkelendiğimizde,  evlatlarımıza güzel sözler ve güzel dualar edersek ileriki yıllarda onların iyi olduğunu gördüğümüzde yine biz mutlu oluruz. Oysa öfkemize yenilip kötü söz veya beddua edersek onların başına gelenden sorumlu olduğumuz gibi, onların mutsuzluğuna, onlardan daha çok üzülen de yine biz oluruz.

İleriki yıllarda evladınız  için üzülüp gözyaşı dökmeyi istiyorsanız, her fırsatta evlatlarınızaKÖTÜ SÖZLER tekrar edin ve beddua edin.