Enes’ten nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ‘’Sizden biri, kendisi için istediğini (Müslüman) kardeşi için de istemedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz.’’ (B13 Buhari, İman,7)Kelime-i şehadet getirerek İslam dinini kabul eden herkes  Müslüman’dır. Kelime-i şehadet: ‘’ Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasulühü (Şahitlik ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Muhammed, O’nun kulu ve elçisidir.)’’

Müslüman’ım diyen herkes manevi olarak kardeştir. Müslüman olan kimseler bireysel düşünemezler. İslam dini ben değil biz olma bilincidir. İslam; ırkı, rengi, şekli, cinsi nasıl olursa olsun Allah’a ve peygamberlerine inanan insanların birlik olduğu bir dindir. Birlik olmamızı bize peygamber efendimiz emretmiştir. Allah’ü Teala’nın bizden istediği de birlik olmamızdır.

Peygamber Efendimiz (sav) döneminde sahabe-i kiram, Müslüman kardeşini, aynı anne babadan olan kardeşlerinden daha üstün tutmuştur. Hatta müşriklerle yapılan savaşlarda sahabe, Müslüman kardeşinin yanında olmuş omuz omuza kendi kanından olana karşı savaşabilmiştir.

Müslümanlar aralarında kötülüğün, ahlaksızlığın yayılmasına izin vermez. Birbirinin dedikodusunu yapıp arkasından kötü konuşmaz, laf taşımaz. Birbiri hakkında kötü zanda bulunmaz, alaya da almaz. Kötü lakap takıp gönlünü incitmez. Beddua ve lanet etmez. Küskünlük yapmaz. Kıskançlık yapmaz. Arkasını dönmez. Haksızlığa uğramasına, zulüm görmesine izin vermez. Gönlünü kırmaz. Haksızlığa uğramasına, zulüm görmesine izin vermez. Gönlünü kırmaz…

 Müslüman Müslüman’ın ardını kollar. Sıkıntısını paylaşır ve  sıkıntısını giderir. İhtiyacı olana yardımcı olur. Bir ayıp ya da kusuru olursa onu araştırmaz, örter…

Bir eğitimci olarak okullarda karşılaştığımız sorunların tamamının, öğrencilerimizin, Müslüman kardeşliği konusunda yeterince eğitilmemiş olmasından kaynaklandığını görüyoruz. Çocukların birbirini şikayet ettiği konular haram helal kavramı yerleşmemiş dedirtiyor. Birbirlerine ait olan eşyaları sormadan almaları, hep bana olsun istemeleri, sınıf içinde dersi dinlemeye çalışmak yerine sabote etme çabaları, yemekhanede birbirinin önüne geçmek istemeleri gibi o kadar çok uğraştığımız konu var ki…

‘’O yaptı ben de yapayım!’’ , ‘’ O vurdu ben de vurayım’’ , ‘’ O baktı ben de bakayım …’’  Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. ‘’Bakıyor’’ diye çıkan kavgaya şaşırmamak mümkün değil. Çocuktur tabi ki böyle şeyler olur diyemiyorum . Çocukların okul öncesinde altı yaşlarına gelindiğinde karakteri oturmuş oluyor. Ortaokula gelmiş bir çocuğa yerleşmiş olan davranışları değiştirmekte zorlanıyoruz. 

‘’ Aman evladım Allah’ın hoşuna gitmeyecek şeyler yapma, derste layık şekilde derse katıl kargaşa yapma, arkadaşının hakkına girme…’’  Arkadaşın sana bir hata yaptığında iyilikle karşılık ver ki  yaptığından pişman olsun, kötülüğe iyilik yap ki  Allah sana borçlansın, birbirinizin ayıbını araştırmayın, kusurlarınızı örtün ki Allah da sizin ayıbınızı örtsün…’’ Diye yalvara yakara ikna ettiğimiz çocuklar ertesi gün‘’ Annem, ‘sana vurana daha çok vur.’ Dedi.’’ Diyerek gelebiliyor.

Müslüman, sevdiğini Allah için sevmeye, uzaklaşacağından da Allah için uzaklaşmaya  kendini alıştırmalıdır. Çünkü Allah katında eşit olduklarını bilmelidir. Kendimiz için istediğimizi Müslüman kardeşimiz için de isteme bilincini evlatlarımıza öğretmek zorundayız. Eğer bu gün Müslüman birliği kurulabilmiş olsaydı dünyada zumla uğrayan hiçbir canlı kalmazdı.

 Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur.’’ Müslüman,  insanların dilinden ve elinden emin olduğu kimsedir. Mü’min de insanların canlarından ve mallarından emin olduğu kişidir.’’ ( Ahmet b. Hanbel, Nesai)

Evladımıza, Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarını öğretmeliyiz.