Seversiniz, sevmezsiniz; beğenirsiniz, beğenmezsiniz; desteklersiniz desteklemezsiniz…
Tam 45 yıllık bir mazisi vardır Milliyetçi Hareket Partisi’nin.
Kendisine has bir duruşu, bir çabası ve bir davası vardır…
Merhum Alparslan Türkeş’in temelini attığı bu dava maalesef onun ölümünden sonra yeterince sahiplenilemedi.
Türkeş’ten sonra partinin başına geçen Devlet Bahçeli, 15 yıldır kesintisiz bir şekilde genel başkanlık yapıyor.
Girdiği hiçbir seçimde ülkücü hareketi birinci parti yapamayan Bahçeli, buna rağmen koltuğunu kaybetmemek adına her yolu deniyor.
“Küçük olsun benim olsun” anlayışıyla hareket ederek kendisine karşı olanları birer birer tasfiye etme yoluna gidiyor.
Yazık, gerçekten çok yazık!
İnsanlarda bu denli makam sevdası olduğu müddetçe hiçbir davanın başarılı olma şansı yoktur.
MHP geçen yerel seçimlerle birlikte bir yükseliş dönemine girmişti.
Mehmet Erdoğan başkanlığındaki ekip seçim sürecini çok iyi yönetmiş ve MHP’ye birçok belediye başkanlığı kazandırmıştı.
Büyükşehir’de Enver Toçoğlu, Adapazarı’nda Yüksel Ayanoğlu, Sapanca’da Oya Arapoğlu, Söğütlü’de Ayhan Bölükbaşı gibi isimler de seçimi kazanamamalarına rağmen hatırı sayılır bir oy almış ve partinin başarı çıtasını yükseltmişti.
Çok sayıda meclis üyesi kazanıldı bu sayede.
Ama gel zaman git zaman ilk yanlış genel seçimlerde yapıldı.
Bu denli başarılı bir il başkanı sıralamada son derece kötü bir yere kondu; adeta başarısı cezalandırıldı!
Böylelikle Sakarya’da üçüncü parti konumuna düştü MHP.
Son olarak da kurultayda kendilerini desteklemedi diye Devlet Bahçeli bu teşkilatı da yok saydı!
Görevden alma yoluna dahi gitmedi, teşkilatı kapattı!
Bu kadar incitici, bu kadar aşağılayıcı bir yöntemi seçti.
Ve Erdoğan’ın yerine atanan Levent Bülbül, iddia o ki ilçe başkanlarını adeta azarladı.
Haklarında gereğini yapacağı tehditlerini savurdu, onlara süre falan verdi.
Yani gitmeleri, istifa etmeleri için elinden geleni ardına koymadı.
Bu iddiaların doğru olup olmadığını kendisine soracaktım ama telefonlarını açmıyor, öyle bir derdi yok kendisinin.
Herhalde etliye sütlüye dokunmadan, dünyanın en rahat il başkanlığını yapmayı planlıyor.
Görüşlerine başvurduğumuz Milletvekili Münir Kutluata ise, “Çok üzüldük. Kimseyi kaybetmek istemezdik. Her ülkücüye ihtiyacımız var” diyeceği yerde, umursamaz bir tavır sergiledi.
“Biz mi dedik istifa edin diye. Giden gider, biz kalanlarla yolumuza devam ederiz” diyerek zerre kadar üzülmediğini belli etti, incitici bir üslup kullandı.
Başta da dedim ya, bu partinin yeni sloganı bundan böyle şöyle: “Küçük olsun, benim olsun…”
Herkes yerini korusun, aman Devlet Bahçeli koltuğunu kaybetmesin, isterse dünya yansın kimsenin umurunda değil.
Son olarak 5 ilçe başkanının istifa ettiği MHP’nin bu anlayışla toparlanabileceğini sanmıyorum.
Giderek daha da dibe vuracak ve marjinal bir parti konumuna düşecekler.
Yerel seçimlerde bir varlık gösteremeyecek ve bu gidişle barajın da altında kalacaklar.
Ve tüm bunlara rağmen Devlet Bahçeli el öptürmeye devam edecek bu partide…
TOÇOĞLU’NUN USLU SEVDASI
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, hemen her yere Sapanca Belediye Başkanı İbrahim Uslu ile birlikte gidiyor.
Onu yanından ayırmıyor, sürekli kendisini savunan sözler sarf ediyor ve Uslu’ya övgüler diziyor.
Buraya kadar bir sorun yok; arkadaşıdır, destek vermesi normaldir.
Ancak son zamanlarda kafayı Oya Arapoğlu’na takmış durumda Zeki Başkan.
Yok efendim şöyle yapıyormuş da böyle yapıyormuş…
Kazanma şansı yokmuş, boşuna uğraşıyormuş, asla başarılı olamazmış falan!
Güler misin ağlar mısın?
Hiçbir gerçekliği olmayan, dedikodudan ibaret sözler söylüyor Oya Arapoğlu için.
Oya Arapoğlu’nun Sapanca’daki anketlerde, hatta AK Parti’nin anketlerinde bile birinci çıktığına artık daha fazla inanıyorum.
Baksanıza koskoca Büyükşehir Belediye Başkanı bile işi gücü bırakmış kendisiyle uğraşıyor.
Bence Zeki başkan, İbrahim Uslu’ya bu kadar sahip çıkacağına ve Oya Arapoğlu ile uğraşacağına kendi derdine yanmalıdır.
Önce kendi adaylığını garanti etmelidir ki sıra İbrahim Uslu’ya gelsin.
Kaldı ki İbrahim Uslu’nun yeniden aday olmasını ben de çok istiyorum.
Hem de çok istiyorum…