İnsanlığın yaradılışında vicdan, akıl, adalet ve özgürlük vardı. Utanma duygusu, merhamet... Yardımlaşma, saygı ve sevgiydi insanı insan yapan... Şimdi mumla aranır oldu bu hasletler.

Yerinde yeller esiyor o bize has duruşun. Ne saygıdan izler kaldı, ne sevgiden kırıntılar…

‘İnsanı yoran yaşadığı hayat değil, taşıdığı maskelerdir’ demiş Shakespeare.

İnsanlara bakıyorum, hiç kimse kendisi değil! ‘Bugün hangi maskeyi taksam’ derdinde...

Etrafınıza bakıyorsunuz, iki yüzlü insanlar. Kim dost, kim düşman belli değil.

Karakteri menfaatlerine göre şekillenen zavallı insanlarla dolu toplum.

Sahte kişilikleri, sahte davranışları gördükçe kaliteli yalnızlığı tercih ediyor insan. Gün akşam oluyor yalnızlar rıhtımında... Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar kadar yalnızlaşıyoruz yeryüzünde...

Ne oldu bize böyle?..

Yıllar elimizden aldı da bütün güzellikleri. Karşılığında lüksü verdi, haramı, saygısızlığı...Eskiden ayıplanan şeylerin sıradan olduğu bir düzen yaratıldı. Hayâ azaldı... Verdiği sözde durmayan, borcunu ödemeyen, yüzüne güldüklerini arkadan çekiştiren, insanlık ruhunu yitirmişlerin istilası var.

Her ortamda bir yalakalık patlaması... Haklının değil, güçlüden yana olma yarışı. Mazlumun yanında olmak yerine zalime soytarılık prim yapıyor şimdi.

Günümüzde halinden ve etrafından şikayet etmeyen var mı? Huzur, güven ve dostluk gibi kavramlar giderek kayboluyor. Sahte mutluluklar boy gösterirken...

İyilik kötülüğün hışmına uğradı. Artık kötü olabildiğin kadar iyisin. Çünkü kötüye rağbet var!

En önemlisi, birbirimizi dinlemeyi, anlamayı bıraktık. Sadece düşüncesi farklı diye, karşısındakini dışlamaya hatta saldırmaya yönelebiliyor insanlar. Arkadaş, komşu ve akraba olsalar bile... O yüzden, saklambaç oynarken kaybettiğimiz arkadaşlığı arar olduk. Sağ’ım, sol’um sobe!

“Ayrımcılığa, her türlü şiddete, zulüme hayır” diyen, yere düşeni kaldıran insanlığı arıyoruz. Kol kola girmiş dostluğun fotoğrafını. O siyah beyaz yılları...

...

Mertlik ve dürüstlük aşağılanır oldu. Şimdi alçaklık yükselen değer... İnsanlık, para ve itibar kazanma uğruna ayaklar altında... Kimse kusura bakmasın kendimize bile dürüst değiliz.

Dedikodu yapıyor, kul hakkı yiyoruz. Gösterişte yarışıyor, fallara inanıyoruz...

Neyseki domuz eti yemiyoruz! Elhamdülillah Müslümanız!

Farkında mısınız? Eğitim sistemimiz yeni nesillere Türkçeyi güzel kullanmayı, görgüyü, merhameti, empatiyi, nezaketi, hürmeti, vefayı, saygıyı, adaleti kısaca insan olmayı öğretemiyor...

Yıldızı parlayan teknoloji ise, insanlığın ruhunu çaldı. Hepimiz mutsuz ve  tatminsiz insanlara dönüştürüldük...

Evler büyüdü aileler küçüldü. Zeka arttı ama vicdan azaldı. Uzaklar yakın, komşuluk uzak oldu. İletişim araçları arttı ama muhabbet azaldı...

François de la Rochefoucauld, sanki bu toplumun halini tarif ediyor; “Cenaze törenlerinin görkemliği, ölülere duyulan saygıdan çok, yaşayanların gösterişçiliğiyle ilintilidir.”

Aynı şeyi şaşaalı düğünler, balo ve bilumum toplantılarda da görebilirsiniz. Gösteriş yarışındaki hanımlar beyler, herkeste sahte tebessümler...

Kimsenin kimseye gerçek anlamda hatır sorduğu yok. Çünkü en önemli erdemi kaybettik biz; İçtenliği, samimiyeti...

Davranışlarımız gösterişten ibaret...

Hani bir şarkı sözü var ya; “Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin...”

Biz ne zaman kendimiz olacağız?

...

Günümüz insanı gerçek bir dostu olmadığından şikayet ediyor hep. Doğrudur, kimsenin gerçek dostu yoktur. Çünkü gerçek dost övgüyü arkadan eleştiriyi yüzümüze yapandır. Bizler hatalarımızı yüzümüze karşı eleştirenlerden uzaklaşır, yüzümüze karşı övüp arkamızdan demediğini bırakmayanlarla can ciğer olur, sonra da dostsuzluktan şikayet ederiz!

‘Samimiyet’ denilince ilk aklıma gelen, değerli büyüğüm Kemal ağabeydir.

Bir ‘gönül adamı’dır o. Her sohbetinden hayata dair bir hisse alırım kendi payıma...

İnsanları tanımada Allah vergisi çok özel bir haslete sahiptir. Sır küpüdür aynı zamanda. Kimsenin arkasından kötü konuşmaz. Ne söyleyecekse yüzüne karşı ve iyiliğine söyler. “Ölümü hiç aklından çıkarma. Samimiyetin birinci şartıdır. İnsanların değeri dertleri kadardır” sözleri ile beni hep derinden etkilemiştir. “Samimiyeti olmayanın ahlâkı olmaz” hatırlatmasıyla, “Kişinin meşguliyeti neyse muhtevası odur” diye tarif eder insan hallerini…

Nasihatleri büyük haz verir. Bazen acımasız eleştirileri de olsa... Arkamdan değil yüzüme söylediği için ziyadesiyle memnun olurum. “Gerçek dost; haketmediğiniz methiyeler yapan değil, hatalarınızı gösterip uyarandır. Dost ararsan Allah yeter” diye de içimi ferahlatır.

Sevgili peygamberimiz, “Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz” diye buyuruyor.

Selam olsun gönlü güzel insanlara... Samimi olan, her şeyi Allah için yapan, Allah için bir araya gelen, birbirini Allah için sevenlere.

...

Hasan Uyar’ı rahmetle anıyoruz

Gazetemizin kurucusu rahmetli Hasan Uyar’ı aramızdan ayrılışının 10. sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle anıyoruz... Çocuğu gibi gördüğü ve gazete olmaktan ziyade bir okul olan Yeni Sakarya 64 yıldır O’nun başlattığı çizgi ve ilkeleriyle devam ediyor. Ruhu şad olsun.